Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

Otlukbeli Zaferinin 548. Yıldönümü 11 Ağustos 1473 – 11 Ağustos 2021

Otlukbeli Meydan Muhârebesi, Osmanlı Padişahı Fâtih Sultan Mehmed ile Akkoyunlu Sultanı Uzun Hasan arasında yapılmış, ateşli silâhların meydan muhârebesinde başarı ile kullanıldığı, bir savaştır…

Osmanlı ve Akkoyunlu hânedânları arasındaki düşmanlık, Osmanlı Sultanı Yıldırım Bâyezîd ve Akkoyunlu Devleti’nin kurucusu, Oğuzlar’ın Bayındır Boyundan Kara Yölük Osman zamanına dek uzanıyordu. Osmanlılar Karakoyunlularla müttefikken Akkoyunlular da Timur’u desteklemişlerdi.

Konstantinopolis’in Fethi ve Roma İmparatorluğu’nun yıkılmasının ardından Akkoyunlu Uzun Hasan’ın müttefiki olan Trabzon Rum İmparatorluğu’nun Fâtih Sultan Mehmed tarafından yok edilmesi (1461) sırasında Uzun Hasan, II. Mehmed’i protesto etmiş; ancak daha fazlasına cüret edememişti. Doğuda kazandığı başarılarla kendine güveni giderek artan Uzun Hasan’ın Karamanoğulları, Venedik, Papalık, Cenova ile ittifak ve iş birliği yapması, açıkça düşmanlık belirtisiydi.

1466’dan itibaren Osmanlı kuvvetleri Orta Anadolu’ya girerek Karamanoğullarını takibe başladı. Karamanoğlu kuvvetleri doğuya kaçarken Akkoyunlular sınırı geçti ve 1472’de Osmanlı birlikleriyle çatışmalar yaşandı. Beyliğini kaybeden Karamanoğlu Pir Ahmed ve Kardeşi Kasım Bey, Akkoyunlu Hükümdarı Uzun Hasan’ı Osmanlılarla savaşa kışkırtıyorlardı. Ertesi yıl Fâtih Sultan Mehmed, bizzat ordunun başına geçerek doğuya yürüdü.

Uzun Hasan’ın ordusu Karamanoğullarından arda kalanlarla takviye edilmişti. Ordu, kalabalık fakat düzensiz bir Türkmen ordusuydu. Akkoyunlu ordusunun ana gücünü 40.000’i mızraklı ve zırhlı, 30.000’i diğer silâhlarla donanmış 70.000 kişilik süvari birlikleri oluşturuyordu. Uzun Hasan’ın amacı, Osmanlı sipahilerini üstün süvarileriyle kıskaca alıp yok etmekti.

Osmanlı ordusunun sipahileri de Uzun Hasan’ınkiler gibi Türkmen’di. Ancak büyük bir kısmı ateşli silâhlarla (tüfeklerle) donatılmış Osmanlı ağır piyadesi olan yeniçeriler ve süvari birliklerini oluşturan sipahiler, eğitimli ve çok daha profesyonel askerlerdi. Diğer taraftan, Sultan II. Mehmed, Konstantiyye’nin fethi sırasında gücünü ispatlayan topların meydan muhârebesinde de kullanılmasını istiyordu. Bu amaçla ilk kez hafif havan topları üretildi ve bunlar, doğu seferine götürüldü. Otlukbeli Muhârebesi, o güne kadar kale kuşatmalarında kullanılan topun meydan muhârebesinde kullanıldığı ilk muhârebedir.

Osmanlı ordusu Doğu Karadeniz dağları arasında ilerlerken Uzun Hasan’ın birlikleri gizlice yaklaştı. Hasan, Osmanlılara dağlarda baskın yapmayı plânlamıştı. Osmanlı keşif birlikleri çok yakına sokulan düşmanı son anda fark etti ve II. Mehmed, derhal muhârebe düzeni alınmasını emretti.

İki ordunun karşılaştığı arazi, akarsu tarafından yarılmış bir vadiydi ve muhârebeye hiç müsait değildi. Kayalıklar ve engebe yüzünden atların kullanımı çok zordu. Osmanlı beyleri geri çekilip ova bulmayı önerdiyse de düşman bu kadar yakındayken geri çekilme manevrasının tehlikeli olacağını düşünen Sultan II. Mehmed derhal muhârebeye girmeye karar verdi.

Savaş öncesinde Rumeli Beylerbeyi Has Murad Paşa Uğurlu Mehmet Bey’in tuzağına düştü ve Fırat Nehri’nde boğuldu. Bu asker içinde büyük üzüntüye neden olduysa da asıl muhârebeler Tercan Ovası’nda Otlukbeli’nde yapıldı. Öncü birliklerle yapılan muharebede Davut Paşa galip gelip Akkoyunlu öncü birliklerini yenilgiye uğrattı. Sonra Akkoyunlu sağ cenah komutanı Zeynel Mirza’nın Davut Paşa’ya hücuma geçmesi üzerine Osmanlı sol cenah komutanı Karaman Valisi Şehzâde Mustafa Akkoyunlu sağ cenahını bozguna uğratıp Zeynel Mirza’yı azapların içine çekip onu öldürdü. Böylece Akkoyunlu sağ cenahı bozguna uğrayıp dağıldı. Bu sırada Osmanlı sağ cenah komutanı Amasya Valisi Şehzâde Bayezid önce Uğurlu Mehmet Bey’e saldırıp onun muhârebe alanından kaçmasına neden oldu. Uğurlu Mehmet Bey çekildikten sonra Akkoyunlu sol cenahını Mehmed Bakır komuta ediyordu. Şehzâde Bayezid üzerine saldırıp Akkoyunlu sol cenahını bozguna uğratıp, kendisini esir aldıktan sonra Uzun Hasan’a saldırdı. Hem Şehzâde Mustafa hem de Şehzâde Bayezid’in hücumlarına karşı koyamayan Uzun Hasan yerine kendisine benzeyen bir askerini bırakıp muhârebe meydanından kaçtı.

Uzun Hasan, muhârebe meydanından kaçarken, kendisini Osmanlılarla savaşa kışkırtan Karamanoğulları’ndan Pîr Ahmed ve Kasım beylere kızgınlığını ve kendi pişmanlığını şu sözlerle ifade ediyordu:

“Karamanoğlu, bednâm olasın, benim Osmanoğlu ile ne işim vardı?…”

Zaferden sonra Osmanlı komutanları düşmanı takibi önerdilerse de II. Mehmed ileri gitmedi. Arazi pusu kurmaya elverişliydi, muhârebenin başında Osmanlı keşif birliklerinin düşmanı fark etmede geç kalmasını da göz önünde bulunduran II. Mehmed, düşmanın çekilip gitmesine göz yumdu.

Horasan içlerinden Anadolu’nun Erzincan çizgisine kadar geniş bir sahayı Tebrîz’den idare eden Uzun Hasan, Fatih Sultan Mehmed’le aşık atmak gibi bir vehme kapılınca, bunu pek pahalıya ödedi… Otlukbeli Muhârebesi, Uzun Hasan’la devletinin sonu olmadı, ama çok acı bir sonun başlangıcını teşkil etti. Son derece mâneviyâtı bozulmuş bir halde ölüm döşeğine uzanan Uzun Hasan, vasiyetinde ahfâdına; “Aslâ Osmanlı’yı karşınıza alıp muhârebeye tutuşmayın” diyordu…

Ertesi yıl çatışmalar devam ettiyse de Akkoyunlular için artık çöküş dönemi başlamıştı. Savaştan sonra Fâtih Sultan Mehmed pek çok ülkeye fetihnâmeler yollamıştır, bunlardan en dikkat çekici olanı Özbek hanına yollanan Uygurca fetihnâmedir. Otlukbeli Muhâberesi, birçok tarihçiye göre o dönemde kullanılan taktik, teknoloji ve insan gücü bakımından 15. yüzyılın en büyük meydan muhârebesi olarak kabul edilir…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir