Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

yusuf zabun

Akıllı Deyince.!!!

Bu kadarı da fazla. Tam bir akıl küpü..!
Kaydırması neyse de bu kadar akıllı olması çok fenâ..!
Bilirim erkekler saftirikleri sevmez
Akıllılardan pek haz ederler. Lâkin akıllı olsun da bu kadar olsun demedik ki?
Böyle giderse tuşlu mu? Duşlu mu ona geri dönerim haaa.!!! Demedi deme.!
Eee yeter bee..! Nedir senden çekdiğim?

Bırakdığım yerde durmuyorsun. Zevzek zevzek konuşuyorsun..!
Senin yüzünden ceketlerimde yırtılmadık doğru dürüst bir cep kalmadı.
Boşa koysam dolmuyorsun, doluya koysam almıyorsun
Sôylemediğimi söylemiş gibi yapıyorsun.
Benim adıma her seyi düşünüyorsun.
Sanki tv.reklamlarındaki “Tefal” gibisin.

Hele o zihin okumaların yok mu? Huzûr verip ağız tadıyla bir yazdırmıyorsun.
Dokunmadığım yerlere dokunmuş gibi yapıyorsun.
Bırak şu dijital numaraları..!
Bazan yoksa sen manuel kalsan daha mı iyiydi diyorum?

Şunu dedin, bunu mu demek istedin? Bir türlü beni bana bırakmıyorsun.

Bu kadar da olmaz ki.! Yine de ne sensiz duruluyor, ne de sensiz olunuyor?
Ara sıra kaybolmaların yok mu?
Koltuk altına saklanmaların, ara ki bulasın.
Sırrâ kadem basmalar, konu komşuda kalmalar…!
Hele çaldırmazsam hiç açmıyorsun.

Bazan da bu gün enerjim yok.!
Az kaldı bitdim bitecem deyip bizi korkutmalar.
Bizde aman bu enerjisiz kalmazsın yeter ki, bildiğini okusun diye etrâfında dört dönüyoruz.
Bu kadar da nâz firâz olmaz ki cânım.!!!

Arada bir keyfin çatdığında nereden aklına geliyorsa irticâlen;
“Merhaba Yusuf bey, bu gün asistanın olarak gün boyu…!” diye söze girmelerin yok mu?
Bu ne samîmiyet, bu hadsizlik, novigasyon teyzesi gibi lâfı çeke çeke konuşmalar..!

Senin gibi ondan da gına gelmedi mi sanıyorsun?
“Önce sağa, sonra dümdüz git, 700 metre sonra hafîf sağa, ilerde ki çatalın ikinci çıkışından hafîf sola .!”
Bu nedir Allâh Aşkına?
Bu nedir sizden çekdiğimiz?
Yarım saatdir kimle mi konuşuyorum?
Hiç..!
Şu akıllı TELOFONUMLA..!!!
Kalın sağlıcakla..!

E.Hâk.Yusuf Zabun

Ajan Kılıklı

Fransa’nın güya tanınmış uluslararası ilişkiler Profesörlerinden Philippe Moreau Defarges, BFM kanalında skandal bir konuşma yaparak dünyadaki siyasî krizlerin çözülebilmesi için salyalı ağzıyla “Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a suikast düzenlenmesi gerektiğini” söylemiş.!

Böylelikle Fransa (IFRI) araştırmacısı ve uluslararası politika uzmanlarından Philippe Moreau Defarges;
“Erdoğan adeta bir geçiş dönemine hızla ilerliyor.
Güçlerini daha da sağlamlaştırmak istiyor.!
Bunu önlemenin tek bir yolu var. O da, Erdoğan’ın öldürülmesi” demiş.!!!
“Reis”de haklı olarak bu faşist bunak hakkında suç duyurusunda bulunmuştu.

Bu şaklaban profesör geçtiğimiz yıllarda verdiği başka bir mülakatta ise;
“Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın çok zeki bir insan olduğunu ve BM’nin yapısını yakından tanıdığını kaydederek dünya beşten büyüktür” tezini övmüştü. Ve “dünyada Erdoğan dışında BM’nin yapısının değiştirilmesi ile ilgili kimseden hiçbir ses çıkmıyor” demişti.

Diğer taraftan FETÖ destekçisi ajan kılıklı ABD’li sözde analist neocon yazar Michael Rubin ise, 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaptığı bir açıklamada;
“Erdoğan’a suikast yapılabilir, yolun sonuna geldi” sözleriyle karakterini ortaya koymuştu.
Bu densiz ve hadsiz herif nerede Türkiye aleyhine bir durum var. Derhal vaziyet alan bir zıpçıktı.
En son olarak da 31 mart seçimleriyle alakalı ajite edici yorumlarda bulunmuştu.
Bunların katalizörü bir siyonist faşist daha var ki, evlerden ırak..!
“Erdoğan gidene kadar uğraşacağız” diyen İsrail meclis başkan vekili Morhe Zalman Feiglin isimi ırkçı zalim.!!!

Gelelim biri Fransız, diğeri ABD’li Pavlov’un” şartlı refleks donelerine.!!!
İş başına gelir gelmez, “Başkan Trump” tarafından savcı Bharara gibi görevine son verilen “FETÖ” yemlemesi Rubin’i anladık da, bu Fransız soyhasına ne oluyor?

Irkçılık yaparak, Hollanda’nın çakma sarışın faşist rollerine soyunarak, Türk düşmanlığını körükleyerek Fransa’nın yellow faşisti “LE PEN”e arka çıktığını mı zannediyor ?
Bundan medet ummak,
Donkişot gibi değirmenlere saldırmak kendisine ne kazandırır?
Âli Cenab Türk milletinin nefretinden başka..!
Esasen her şeye “Fransız kalan” bu adamlar nasıl oluyor da profesör oluyorlar?
Beynelminel diplomayı kendilerine kim veriyor?
Bu karanlık ve mafyavari düşünceler ilim ve aydın namusuyla nasıl bağdaştırılıyor?
Unutmasınlar ki, iş olsun kabilinden ettikleri bu uzaktan kumandalı konuşmalar tarihin hafızasına kaydediliyor.
Bir gün gelir, bizde bu sözlere bir adisyon keseriz haberleri ola..!
Kalın sağlıcakla.

E. Hâk Yusuf Zabun

Antarktika’da Dalgalanan Türk Bayrağı.!!!

Dünyânın 5. kıtası, Antarktika, 14 milyon yüzolçümüyle Avusturalya’nın iki katı büyüklüğünde…!

Kuzeyden daha uzakta bulunmuş ve tropik veya ılık bir iklime maruz kalmış, yâni ormanlarla kaplı olduğu ve çeşitli eski canlıların yaşadığı bir yer anlamına geliyor.

Haritasını 1513’de çizen Türk Amiral Pîri Reis, İnsânlık tarâfından keşfi 1818-1820 yılları arasındadır.

UFO Operasyonu adlı belgeselde Antarktika’nın gizli yer altı üslerine ev sâhibliği yapdığından bahsedilmektedir.
Kezâ,1991’de KGB, “Yüksek Atlama Operasyonu” üzerine ışık tutan bazı belgelerde de…!

ABD çalışan Sovyet casûsları tarâfından elde edilen istihbarât raporlarında, ABD’nin Antartika’ya çok sayıda sır dolu sefer yapdığı belirtilmektedir.
Amiral Richard E. Byrd Jr. ve Görev Kuvveti 68, Yüksek Atlama Operasyonu’na 26 Ağustos 1946’da başlamış ve Şubat 1947’de sona ermişdir. Görev Kuvveti 68, 4.700 erkek, 13 gemi ve 33 uçakdan oluşmaktaydı.
Zâhide amacın araştırma
üssü kurmak olsa da gerçeğin sır olduğunu söylemek mümkün..!
Zirâ, Yüksek Atlama Operasyonu hızlı ve gizli yapılmışdı. 220 saatlik uçuş ve 70.000’den fazla hava fotoğrafı..!

Amiral Byrd, Savunma Sekreteri James Forrestal ile görüşmesinden önce Güvenlik Hizmetleri tarâfından sorguya alínması, “ABD’nin düşmân bölgelere karşı derhâl savunma önlemlerini almasının zorunlu olduğunu” ilân etmesi bu gizemi giderek daha da artırmışdı.
Antarktika hâlâ en izole ve gizemli yerlerden biri olmayı sürdüğü gibi üzerindeki sansür devâm ediyor.
Burada meyâna gelen garîb olaylar hakkında şok edici bilgiler var.
Bir deniz subayı, “uçsuz bucaksız bir bölgede buz üzerinde büyük bir açılış” görürüyordu.
Ancak bilim adamları konuşmamak üzere niçin uyarılmışdı?
Gerçekden Antartika sadece yalıtılmış, dondurulmuş bir kıtamıydı?

İşde böyle bir yerde artık biz de varız. Şöyleki;
26 Şubat–4 Nisan 2017 târihleri arasında, İTÜ, KTÜ, Gâzi Üniversitesi ve Hitit Üniversitesinden, toplam 9 bilim insânımızdan oluşan bir heyet, birinci Ulusal Antarktika Seferine çıkmışlardı.
Bu ilk seferde Antarktika kıtasında 4 bin kilometre yol kat edilerek 17 topoğrafik kara ölçümü, 38 alanda gözlem, 45 noktadan numune alma ve toplamda 2 milyon m2 alanda incelemeler yapılmışdı. Buradan elde edilen veriler, Türk bilim üssünün konumu ve yapısı için ön fizibilite niteliğindeydi.

İkinci Bilim Seferinde ise;
21 bilim insânı, 1 teknisyen, 1 doktor, 1 aşçı, DKK’ndan 1 temsilci ile belgesel çekmek üzere 3 TRT personeli de yer almışdı.
28 kişilik ekipdeki biim adamları; Boğaziçi, Erzincan Hacettepe, İÜ, İTÜ, KTÜ ODTÜ, Piri Reîs ve Receb Tayyîb Erdoğan Üniversitesi’nin akademik personelleriydi.
Bu ikinci gidiş deniz ve kara ekipleriyle 18 kişi Mart 2018 târihinde, Punta Arenas limânı, Macellan Boğazı, Drake geçidi rotası üzerinden Antarktika idi.9 Dünyânın en zorlu geçidi olarak bilinen Drake geçidinde, 8 metreyi bulan dalgalar arasından Antartika’nın King George adasına ulaşılmışdı. Önce Horseshoe adasında çalışmalara başlayan Türk ekibi, daha sonra sırasıyla Calmette körfezi, Adelaide adası batı kıyıları, Hovgaard adası, Nansen adası, Portal noktası alanlarında; hem karada hem de denizde yer bilimleri, toksikoloji, buzul bilimi, iklim bilimleri ve fiziki bilimleri kapsayan toplam 9 bilimsel projenin faaliyetlerini başarı ile yürütmüşdü.
Gemi ekibimiz Horseshoe adasında bayrağımızı açarak Türkiye’nin dört bir tarâfından ilkokul ve ortaokul öğrencilerinin gönderdiği Antarktika temalı 280 resim, bilim insânlarımız tarâfından fotoğraflanmışdı.

Daha sonra 11 kişilik bir ekip Robert adasında kurulacak olan geçici Türk kampının ön hazırlıklarını yapmak üzere, 14 Mart 2018 tarihinde Punta Arenas’dan uçak ile King George adasına uçmuşdu. Şili devletine âid Escudero üssünde giden bilim insânlarımız burada bir gece kaldıktan sonra Şili Hava Kuvvetlerine âid helikopterler ile Robert adasına ulaştırılmışdı.
Ekipten bir kişi de işbirliği kapsamında Polonya üssüne katılmışdı.
Robert Adası’na varan ekibimiz, ilk olarak geçici bilimsel kamp alanını kurarak buraya 9 adet çadır, 1 adet jenaratör, gıda malzemeleri, yakıt ve bilimsel ekipmanlar olmak üzere, toplam 5 ton malzeme taşıdılar.
Kampda ihtiyâç duyulan gıda malzemeleri, kara gömülmüş durumda muhafaza edildi.
Kamp alanına yerleşen bilim ekibimiz hep bir ağızdan İstikâl Marşımızı söyleyerek bayrağımızı Antarktika’da göndere çekdiler..
Bu durum bendenizde merhûm Ârif Nihat Asya’nın “Bayrak Şîiri”ni hatırlatmaktadır.
Hâni “Sen nereyi istersen oraya dikeyim” cümlesi yok mu..!?
Kara kampındaki bilim insânlarımız da;
Yer bilimleri, deniz bilimleri, ekoloji ve biyoloji alanlarında toplamda 6 proje yürütdüler.
-15 derece ve 120 km/saat rüzgârda çalışdılar.
Daha sonra kamp ekibi Şili bayraklı Betanzos gemisi tarafından alınarak, gemi ekibimiz ile buluşmak üzere Nansen adasına doğru hareket etdiler.
Sonuçda Horseshoe Adası’nda “Türk Bilim Üssü”nün kurulması için karara varıldı.Yine de nihaî karar, İTÜ tarâfından hazırlanacak raporunun değerlendirilmesinden sonra verilecek..!
Bilim seferi sırasında kullanılacak kamp malzemeleri, bilimsel ekipman, kişisel malzemeler ve tıbbi malzemeleri içeren 23 ton malzeme uçak, kargo ve konteynerlar aracılığı ile Antarktika’ya ulaştırılmışdı.
2. Antarktika Bilim Seferi, sadece bilimsel bir başarı değil, aynı zamanda lojistik bir başarıdır.
Zirâ, 15 bin kilometre uzakda, çok zor şartlarda çalışmak kolay bir iş değildi.

Malûm, Antarktika’nın % 98’i buz tabakası ile kaplıdır.
Dünyânın tatlı suyunun % 67’si, buzul olarak bu kıtadadır.
Bilim insânları burada iklim değişikliğini, canlılar ve deniz seviyesi üzerindeki etkilerini araştırırlar. Balıkçılık, jeoloji, tıp, astronomi gibi husûslarda önemli veri alandır.
Bununla birlikte, zengin maden ve hidrokarbon rezervi olduğu bilinmektedir.

Antarktika Andlaşması’na Türkiye dâhi 53 ülke tarâfdır. 29’u danışman, 24’ü danışman olmayan, gözlemci ülkelerdir.
Türk bilim insânlarının Antarktika’da yaptığı bilimsel çalışmaların kurumsal bir kimlik kazanması için, Türk Bilimsel Araştırma Üssü’nün kurulması önem arz etmektedir.
Bu üs kurulduğunda, “Danışmân Ülke” statüsü kazanacağız.
Bu sebeble Antarktika,Türk uydularının kapsama alanına sokulmuşdur.
Şimdi birileri Türkiye nere, Antarktika nere, 15 bin kilometre uzakta, ne işiniz var?” diyebilirler.

Güney Kutbu’nun 1818 yılında keşfedildiği bir dünyâda kimsenin varlığından bile hâberdâr olmadığı Antarktika’ya, dünyâ haritasında yer veren Piri Reis’in torunlarıyız.
Biz, Antarktika’ya, Piri Reis’in 500 yıllık vizyonunu tâkib ederek, onun rûhunu şâd etmek için gitdik.
Turistik bir geziye değil, kalıcı olmaya, hak iddiâ etmeye ve bilimsel çalışmalar yapmaya gitdik.
Küresel bir güç olan Türkiye, elbetde her yere gidecek, bilimsel çalışmalar yapacak ve her yerde şanlı bayrağımızı göndere çekecektir.
Bu bir özgüven ve inânç meselesidir. Ayrıca;
Bu çabalar Türk biliminin ve bilim insânlarımızın ulaştığı kapasiteyi ve bilgi birikimini göstermektedir.
Türk bilimine yepyeni bir vizyon ve değer katan Antarktika Seferimizi himâye eden, takib eden, destekleyen ve bilim câmiasını motive eden “Başkan Receb Tayyîb Erdoğan”dır.
Kalın sağlıcakla…!

E.Hâk.Yusuf Zabun

İmâmoğlu Nereye Koşuyor?

Daha önce DSP’nin bayan Avcılar Belediye Başkan adayına göz dağı verdiği gibi şimdide Hâbertürk, Ntv, Cnn gibi Türkiye’nin güzîde tv.lerini diline doluyor.
Yetmedi..!
Bir de üstdü kapalı olarak tehdid ediyor.
Demirören, Şahenk, Ciner gibi saygın iş adamlarını güyâ uyarıyor.
Hangi hakla ve ne cüretle
“Sizin isimlerinizi anmayacağım. Bunu da kendimde bir hak olarak görüyorum” diyor?

Peki yâ uyardıkları iş adamları, gerçekden uyarılırsa ne olacağını birileri bu megalomana anlatmalı?

Henüz seçildiği belli olmadan Anıtkâbire koşan, bakdı yine olmuyor, Eyyûb Sultân’a giden eden bu acûl adamı bahse konu müteşbbisler tenezzûl edip uyarmazlar bile…!
‘Bundan ne köy olur ne de kasaba” deyip üstünü çizerler.?

Fetönün kanalında spor spikerliği yapan bu zât-ı muhterem, Maâz-Allâh, o koltuğa oturursa ne olacağını düşünmek bile akla ziyân.?
Gerçi yapabileceği sınırlı..!
Yel kayadan ne aparırsa o kadar?

Heyecândan yerinde duramayan hacıyatmaz misâli bir o tarâfa bir bu tarâfa savrulan “Özgür Oğlan” tavırlı “İmâmoğlu”na sahî ne oluyor.?
Bu afra-tafra neyin nesi ve kime?
Çalınan oylar teker teker yerini buldukça histeri nöbetine kapılarak seçgin iş adamlarına saldırıyor, onları kırıyor, önüne geleni tehdid ediyor..!
Âdeta görünmez dağlardan korku pompalıyor.
Aman n’eymiş Efendim.?
Sözümona İBB olacakmış.!Sevsinler..!
Bu saatden sonra ne bakla, ne de papatya falı?
Geçdi Bor’un bazârı, sür merkebini Niğdeye.!
Görenlerde T.Cumhûriyetine Başkan oluyor zannedecek?
Şu itirâz döneminde karakteri “iyi”ce ortaya çıkdı. Unutmamalı ki, keskin sirke küpüne zarardır”
Halbuki, olanları gidip evine sükûnetle seyretse yâ..!
Bakdı yine olmuyor? MHP Genel Baskan Yardımcısı Sayın Erhan Akçay’ın dediği gibi merhûm Kemâl Sunal’ın “Zübük “filmini izlese..! Bitdikçe de tekrârını.!
Tâ ki, oyların salîmen sayılmasına kadar.!
Burası bir hukûk devleti.!
“Oyuncağı elinden alınmış” çocuk mızmızlığını bırakıp evinde süprizlere açık olarak beklemekden başka çaresi yok.
Bu safhadan sonra top Anayasa’nın üst dereceli Mahkeme olarak belirlediği YSK’da..!
Nasıl olsa sonucu duyacak!
Belki de yenilenecek İBB seçim târihini..! Kalın sağlıcakla..!

E.Hâk.Yusuf Zabun

İmâmoğlu Nereye Koşuyor?

Daha önce DSP’nin bayan Avcılar Belediye Başkan adayına göz dağı verdiği gibi şimdide Hâbertürk, Ntv, Cnn gibi Türkiye’nin güzîde tv.lerini diline doluyor.
Yetmedi..!
Bir de üstdü kapalı olarak tehdid ediyor.
Demirören, Şahenk, Ciner gibi saygın iş adamlarını güyâ uyarıyor.
Hangi hakla ve ne cüretle
“Sizin isimlerinizi anmayacağım. Bunu da kendimde bir hak olarak görüyorum” diyor?

Peki yâ uyardıkları iş adamları, gerçekden uyarılırsa ne olacağını birileri bu megalomana anlatmalı?

Henüz seçildiği belli olmadan Anıtkâbire koşan, bakdı yine olmuyor, Eyyûb Sultân’a giden eden bu acûl adamı bahse konu müteşbbisler tenezzûl edip uyarmazlar bile…!
‘Bundan ne köy olur ne de kasaba” deyip üstünü çizerler.?

Fetönün kanalında spor spikerliği yapan bu zât-ı muhterem, Maâz-Allâh, o koltuğa oturursa ne olacağını düşünmek bile akla ziyân.?
Gerçi yapabileceği sınırlı..!
Yel kayadan ne aparırsa o kadar?

Heyecândan yerinde duramayan hacıyatmaz misâli bir o tarâfa bir bu tarâfa savrulan “Özgür Oğlan” tavırlı “İmâmoğlu”na sahî ne oluyor.?
Bu afra-tafra neyin nesi ve kime?
Çalınan oylar teker teker yerini buldukça histeri nöbetine kapılarak seçgin iş adamlarına saldırıyor, onları kırıyor, önüne geleni tehdid ediyor..!
Âdeta görünmez dağlardan korku pompalıyor.
Aman n’eymiş Efendim.?
Sözümona İBB olacakmış.!Sevsinler..!
Bu saatden sonra ne bakla, ne de papatya falı?
Geçdi Bor’un bazârı, sür merkebini Niğdeye.!
Görenlerde T.Cumhûriyetine Başkan oluyor zannedecek?
Şu itirâz döneminde karakteri “iyi”ce ortaya çıkdı. Unutmamalı ki, keskin sirke küpüne zarardır”
Halbuki, olanları gidip evine sükûnetle seyretse yâ..!
Bakdı yine olmuyor? MHP Genel Baskan Yardımcısı Sayın Erhan Akçay’ın dediği gibi merhûm Kemâl Sunal’ın “Zübük “filmini izlese..! Bitdikçe de tekrârını.!
Tâ ki, oyların salîmen sayılmasına kadar.!
Burası bir hukûk devleti.!
“Oyuncağı elinden alınmış” çocuk mızmızlığını bırakıp evinde süprizlere açık olarak beklemekden başka çaresi yok.
Bu safhadan sonra top Anayasa’nın üst dereceli Mahkeme olarak belirlediği YSK’da..!
Nasıl olsa sonucu duyacak!
Belki de yenilenecek İBB seçim târihini..! Kalın sağlıcakla..!

E.Hâk.Yusuf Zabun

“Mazbatacı Madrabaz”.! “Zübük”.!!!

Hâni merhûm şâir Yahya Kemâl Beyatlı “Akıncılar” şîirinde der yâ..!
“Aktolgalı Beylerbeyi haykırdı. İlerle.!”

Tıpkı bunun gibi Tükmen beyimiz sâkince durduğu kûşesinde birden bire haykırıverdi.
Elbetde çok şey söyledi. “Mazbatacı Madrabaz” diyerek sözlerini bağladı.

“Madrabaz” deyince Muammer Karaca’nın “siyâsî madrabaz” oyunu aklıma gelir.
Lise yıllarındayken Ankara Gençlik Parkında bir müdded çalışdığım açık hava “saray gazinosunda teşhîr edilen bir tiyatro oyunuydu.
O târihlerde Ferrûh Bozbeyli, Celâl Bayar’ın kızı dahil bir gurub siyâsetçiyle ablemi sağ el olan
“Demograt Parti”sini kurmuşlardı.

Sadece bu kadar olsa neyse..!?
MHP Başkanvekili Erhan Akçay beyin, “Zübük” benzetmesine ne demeli?
Hâliyle bize de sevilen bu filimden bir nebze bahsetmek kaldı.

Yönetmenliğini Kartal Tibet’in, senaristliğini Âtıf Yılmaz’ın yapdığı filimde Kemâl Sunal, Nevra Serezli, Bülent Kayabaş, Kadir Savun, Osman Alyanak, Ali Şen, Metin Serezli ve Memdûh Ün yer almışdı. Azîz Nesin’in aynı adlı romanından uyarlanan “Zübük”, meslekden men edilmiş üçkağıtçı bir milletvekilinin Türk siyâsetindeki sorunları ve karakterleri hicveden bir filimdi.

MHP Genel Başkanvekili Erhân Akçay, MHP’nin “sürece katkıda bulunma” çağrısıyla ilgili olarak Ekrem İmâmoğlu’na ne demişdi?
“Sakin sakin evinde otursun ‘Zübük’ filmini seyretsin”.!!!

Gelelim Sayın Devlet Bahçeli’nin gazetecilerle yapdığı sohbetine..!
“Seçim sonuçlarına itirâz hukûki bir hakdır.
Gelişen durum meselenin boyutunu değiştirmektedir. Süreç tamamlanmadan Ekrem İmâmoğlu’nun mazbata diye tutdurması akla ziyândır. Âdeta oyuncağı elinden alınan çocuk gibi mızmızlanması ve şuursuzca açıklamalar yapması hezeyândır.
Anıtkabir Özel Defteri’ne, ‘İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı’ olarak imzâ atması sadece siyâsî bir acemilik veya âcelecilik olarak yorumlanamaz.

“Bu telâş nedir? Nereye varılmak istenmektedir? Gelişmeler sıradan bir seçim ve itirâz sürecinin çoktan aşıldığını açıkça göstermektedir.
Türkiye’den bir Venezuela çıkarma arayışına hiç kimse heveslenmesin.
Hiç kimse sokaklardan meded ummasın, kaos şakşakçılığına soyunmasın.Emel ve hedef sâhiblerini uyarıyorum, bedeli ağır olur.
İstanbul’da oyların sayımını durduran, sandık hîlelerine ve usulsüzlüklerine ortam açan kim varsa tüm bağlantıları, tüm ilişki ağları araştırılmalı, mutlaka sonuca bağlanmalıdır.
FETÖ’yle iltisâkları varsa tesbît edilip, gereği yapılmalıdır.

Uluslararası toplumun işin içine dahil edilme çabaları, toplumsal bünyeyi kaşıma ve kutuplaştırma çalışmaları kesinlikle bir senaryonun, karanlık bir kumpasın eseridir. Sandık haksızlığını sokak tehdidleriyle örtmeye,
Türkiye’yi kargaşa ve karmaşaya çekmeye hâzırlananlara asla müsaade edilemez. İllâ mazbata diye tutturanlar, siyâsî madrabazlıklarla bir sonuç alacaklarını düşünmesinler. Sandık oyunlarıyla İstanbul’un veya Ankara’nın kaderine gölge düşürülemez.
Oyların ilk olarak kayda geçirildiği, ıslak imzâlı ve mühürlü sandık sayım- döküm cetvelleri ile sandık sonuç tutanakları ve YSK’ye bildirilen oylar arasında fahîş farkların tesbįti meşrû ve mecbûrî bir ihtiyâçdır.
CHP hukûki süreçden niçin rahatsızdır?
Hiç kimse yangından mal kaçırmaya uğraşmasın.
Sandık başındaki görevlilerin maksatları, neye ve kimlere hizmet ettikleri mutlaka deşifre edilmelidir?
Ne İstanbul ne de Türkiye sokakta bulunmamış, sokağa da teslîm edilmeyecektir. FETÖ’cüleri, PKK’lıları arkasına alıp siyasi dolandırıcılığa sapanlar milletimizin sabrını test etmesinler, aksi halde sonuçlarına katlanacaklardır. Aklı Selîmin yolundan ayrılanlar Türk milletinin kudretiyle karşılaşırlar. Hiç kimse ülkemizi karanlığa itmek için fırsâd kollamasın.
UYARIYORUM..!!!”
Kalın sağlıcakla..!

E.Hâk.Yusuf Zabun