Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Mehmet Şevket Eygi

Şevket Bey ve Arlanmaz Amerikancılar

Rahmetli Şevket Bey’le uzun yıllar aynı gazetede çalıştık… İlk gençliğimde, onun da müdavimi olduğu sohbet halkalarında bulundum… Çıkardığı dergi ve gazetelerin takipçisi oldum… Neşrettiği kitapları okudum…

Tanıdığım en zarif ve nezaketli insanlardan biriydi; mekânı cennet olsun…

Nezaketliydi ama “celadetli” bir tarafı vardı.

İyi bir yazardı.

Ne yazarsa yazsın kendini okuturdu, kendini okutma becerisine sahipti.

Bunların da ötesinde, müthiş zekâsı… Vefatından sonra onu eleştirenlerin, yani “Özel Harp”çi ve “gerici” ilan edenlerin (bu rezil iftiraya tamah edenlerin) tamamını zekâtıyla ihya edecek bir zekâ…

Şevket Bey, ne yaptıysa, dinî saiklerle yaptı…

O hassasiyetini hep korudu…

Hep aynı eksende kaldı…

Peki, onu eleştirenlerin “eksen kaymasını” nasıl izah edeceğiz?

Hangi saiklerle Amerikancı ve mandacı saflara savruldular?

Madem Şevket Bey’in yaptıkları kötüydü, niçin o “kötü”yü tekrarlayıp, kendi ülkelerine karşı “ABD yaptırımlarının” savunucusu haline geldiler?

Değerli Ali Karahasanoğlu’nun da yazdığı gibi, “Mehmet Şevket Eygi ve arkadaşları için, ‘Amerikan 6. Filo’suna karşı namaza durdular’ yalanını atacak kadar alçaklaşan haysiyetsizler şimdi Amerikancı olmuşlar. Hayatlarının tamamını, ABD’ye göre dizayn etmişler, utanma duygularını sıfırlayıp gazetelerinin manşetlerinden, ABD muhipliği yapıyorlar.”

Hani özür Kemal Bey?
CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel“15 Temmuz için tiyatroydu deniliyor, tiyatro miyatro değil, bal gibi kanlı bir darbe girişimiydi; rejime, Meclis’e, ülkeyi yönetenlere, demokrasiye kast ediyordu” demişti.

Bu sıradan bile sayılmayacak tespitin üzerinde tepinmemizin nedeni şu:

CHP, darbeye karşı direnişin bir parçası olmadı.

Biraz kenarda durdu.

Sokaktaki münferit direniş çabalarını ve Meclis’teki nümayişi saymazsanız, neredeyse “utangaç direnişçi” portresi sergiledi. Üzerinden yükseldiği sosyolojinin tepkisi daha açıklayıcıydı: Tankları alkışladılar…

Evet, tankları alkışladılar.

Bazı muhitlerde, tencere tava çalarak darbeye “hoş geldin” dediler.

Özgür Özel’in açıklamaları bu nedenle çok önemlidir.

Dileriz, yaptığı açıklama, genel başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nu da bağlar.

Hatırlayalım, Kılıçdaroğlu, “15 Temmuz kontrollü darbedir” demiş, 15 Temmuz’un “tiyatro” olduğunu söyleyen terörist başı Fetullah Gülen’in eline güçlü bir argüman vermişti.

İkinci cürümü şuydu:

Darbe 15 Temmuz’da gerçekleşti… Yani 250 insanımız 15 Temmuz gecesi katledildi… Kemal Kılıçdaroğlu çıktı, darbenin tarihini 5 gün öteye attı, “20 Temmuz darbesi” demeyebaşladı.

20 Temmuz, darbecilerle mücadele için Meclis’in irade koyduğu tarihtir oysa…

Meclis’in çalışmalarını “darbe” diye karalamaktan çekinmeyen Kılıçdaroğlu’nun üçüncü cürümü, “Boğaziçi Köprüsü’nde bir erin kafasını kestiler” yalanına sarılmasıydı. (250 şehidi ve binlerce gaziyi görmeyeceksin, yalan olduğu belgelenmiş bir tezvirat üzerinden 15 Temmuz direnişini itibarsızlaştıracaksın… Kılıçdaroğlu böyle bir adamdır işte…)

Özgür Özel, yaptığı açıklamayla hem bir ezberi, hem de bir politikayı bozmuş oldu.

Şimdi sıra Kemal Kılıçdaroğlu’nda…

Bakalım Türk halkına bir “özür borcu” olduğunu hatırlayacak mı?

Ahmet Kekeç/Star

“Allah Belanızı Versin”

CİHANGİR İSLAM’DAN SONRA BİR BEDDUA DA MEHMET ŞEVKET EYGİ’DEN

Türkiye 17/25 Aralık sonrası beddua skandalına şahit olmuştu. İstihbarat bağlantılı uluslararası bir terör yapılanmasının baş aktörü Fetullah Gülen’in iktidarı hedef alan bedduası akıllardaki tazeliğini korurken geçtiğimiz hafta Saadet Partisi Milletvekili Cihangir İslam’ın meclis kürsüsünden sarf ettiği sözler gündeme bomda gibi düşmüştü.

Bugün de Milli Görüş’e yakınlığıyla bilinen, bir dönemin tartışmalı ismi Mehmet Şevket Eygi adını vermeden iktidarı zehir zemberek eleştiren bir yazı kaleme aldı. İslamcı camiada yeni başlayan “beddua furyası” şaşkınlıkla karşılanırken gelecek günlerde nasıl tepki verileceği merak ediliyor.

İşte Şevket Eygi’nin beddua ile başlayan o yazısı:

“Evet, Allah belanızı versin! Bunlar kimlerdir Hemen açıklayayım: Dindar görünüp de, dinci görünüp de, İslâmcı görünüp de; Yüce İslâm dininin, Yüce Şeriâtın yasak etmiş, haram kılmış olduğu bir sürü kötülüğü bilerek, kasıtlı şekilde, mütecâsiren (küstahça ve cesaretle), mütecahiren (açık şekilde) yapan fasıklar, facirler, azgınlar, kudurmuşlar güruhudur. Neler mi yapıyorlar Bir bir sayayım:

1. Onlar haram yerler. Haram kazançlar elde ederler; haram, necis ve kara servetler biriktirirler.

2. İhalelere fesat karıştırırlar.

3. “İşlerden” komisyon alırlar.

4. Emanetlere hıyanet ederler.

5. Halkı aldatırlar, yalan söylerler, vaat ederler sözlerini tutmazlar.

6. Çoluk çocuklarını, akraba ve talukatlarını, hısımlarını, hemşehrilerini, hizipdaşlarını ehil ve layık olmadıkları makamlara getirirler.

7. Kimisi hiçbir iş yapmadığı halde aydan aya bankamatikten maaş çeker.

8. Kanunen ve hukuken inşaat yapılmaması gereken yerlere rüşvet veya baskı karşılığında inşaat yaptırırlar.

9. Memleketi babalarının çiftliği zannederler.

10. Türkiye nin istikbalini (geleceğini) yetiştiren eğitimi berbat ederler.

11. Mahiyetini ve kaynağını asla açıklayamayacakları efsanevî servetlere sahip olarak Karun gibi zengin olurlar.

12. Dindar geçindikleri halde İslâm ın en amansız, en azılı, en acımasız, en gaddar düşmanlarıyla işbirliği yaparlar.

13. Ne kadar kutsal değer varsa onları paraya, menfaate, prestije, itibara, şöhrete alet ederler.

14. Nemrud a Firavun a taş çıkartacak şekilde ve aşırı derecede lükse, israfa, gösterişe, şatafata, debdebeye, tantanaya yönelirler.

15. Kur an derler, Kur an ın emirlerini ve yasaklarını hiçe sayarlar; Peygamber derler, Sünnet derler, onların uygun görmediği her şeyi yaparlar.

16. Ben derler, başka bir şey demezler. Benlikleri için, şahsî ihtirasları için, dünyevî şehvetleri için yemeyecekleri halt yoktur.

17. Münafıklığın belli başlı kaç alâmeti varsa onlardadır.

18. Biz ıslah ediyoruz derler, fitne ve fesattan başka bir şey yapmazlar.

Evet, dünyada ve yurdumuzda kefere vardır, fecere vardır, İslâm a ve Müslümanlara açıkça düşmanlık eden karanlık ruhlu insî şeytanlar vardır. Lakin emin olunuz, onlar din sömürücüleri kadar tahribat yapamazlar, zarar veremezler.

Yüce İslâm mukaddesatını şahsî menfaatlere ve nakde tahvil edenlere lânet olsun!

İslâm ın önündeki en son, en büyük, en korkunç engel işte bu din sömürücüsü habislerdir.

Onlar bütün ümitlerimizi târumar ettiler.

“Bu sistem bozuktur, yerine düzgün bir sistem getireceğiz” diye işe başladılar ve sonra yaptıklarını gördük. Bozuk dedikleri düzenin necis, haram, kirli, kara nimetlerine (!) kurtlar gibi saldırdılar.

Vaktiyle birtakım pek hızlı, pek ödünsüz, pek heyecanlı radikaller vardı. Ne oldu onlar Hiç sesleri çıkmıyor. Yükü tuttular, ne radikallik kaldı, ne heyecan, ne aşk, ne şevk. Meğerse yalanmış hepsi!..

Allah ın bütün insanlığa, hassaten müminlere en güzel bir örnek ve model olarak gönderdiği Peygamber nerede, birtakım zevat-ı nâ-şerif nerede. Peygamber vefat ettiğinde altın ve gümüş miras bırakmadı. O ömrü ve hizmeti boyunca parayı sevmedi, paraya önem vermedi. Bir de şu, Müslüman görünen sefil ve sefihlere bakınız. Akılları fikirleri, emelleri hep para, hep menfaat, hep benlik…

Peygamber böyleleri için “Onların dinleri paraları, kıbleleri karılarıdır” buyurmuştur.

Hadis-i şerif olduğunu söyleyen var, Hazret-i Ali nin sözüdür diyen var, şu hikmetli söze dikkat buyurunuz:

“Kişinin namazı ve orucu sakın sizi zarara uğratmasın. Siz onun dinarlar ve dirhemlerle (eurolar, dolarlar, YTL ler) olan muamelatına bakınız.”

Sevgili Müslümanlar, firasetli olunuz, uyanık olunuz, şuurlu olunuz.

Dindarlık lâfla, edebiyatla olmaz.

Dindar kişi asla haram yemez, dürüstlükten kıl kadar ayrılmaz, halkı aldatmaz, yalan söylemez, verdiği sözü çiğnemez ve emanetlere hıyanet etmez.

Gerçek dindar, sefaletten ölmeyi tercih eder ama haram parayla geçinmeyi hele zenginleşmeyi hiç düşünmez.

Bizi agresif dinsizler, kefere, fecere, İslâm ve Müslüman düşmanları mahvediyormuş… Hayır, hayır! Bize içimizdeki münafıklar, din sömürücüleri, mukaddesatı maddî menfaate tahvil eden alçaklar en fazla zararı veriyor.

Müslümanlara uyanın diyorum.

Din sömürücülerine, mukaddesat bezirganlarına, bile bile, kasıtlı bir şekilde canavarca bir iştahla haram yiyenlere “Allah belanızı versin!” diyorum.

(Not: Yazmaya lüzum yok ama yine de beyan edeyim: Türkiyemize, yani vatanımıza, devletimize, halkımıza; doğrulukla, dürüstlükle, namuslu bir şekilde, çalmadan çırpmadan, haram yemeden, hortumlama yapmadan, ahlak ve fazilet kurallarına yüzde yüz uyarak; gerçekten, muhlisen lillah hizmet eden herkesi tebcil eder ve onların ellerinden öperim. Fikir, görüş ve metod hususunda aramızda farklılıklar olsa bile onlara hürmette kusur etmem. Bu gibi gerçek hizmetkârlar var olsunlar, sağ olsunlar, sayıları çoğalsın…)”