Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 30, 2024

Karlı Bir Gece Vakti

Yeni bir yıla merhaba derken geçtiğimiz yılın, edebiyat dünyasına bıraktığı ve çok konuşulan bir romanı Yörünge Dergisi olarak değerlendirme fırsatı bulduk.

Yaşam tarihinin devasa kronolojisinde sadece bir adım olan 2022 yılı, dünya insanları için önemli olaylara şahit olurken tarihin fevkalade akışı içerisinde sıradan bir adımdı. Her yıl olduğu gibi bazı Afrika ülkelerinde darbeler oldu, Oscar töreni olaylı geçti, Akdeniz yine mültecilere mezar oldu, İsrail terör devleti yine Mescid-i Aksa’ya girdi, Kraliçe öldü, Arjantin dünya kupasını aldı ve İsmail Özen’in kaleminden Karlı Bir gece Vakti romanı çıktı.

Aslında gecikmiş bir romandı. İsmail Özen’i biz öyküleriyle tanıyoruz. Günler Ne Kadar Kısaldı ve Babamın Şarkısı adlı kitaplarda topladığı öyküleri okuyucudan tam not almıştı. Bir roman beklentisine karşı koyamayan yazar, uzun meşakkatli, stresli ve endişeli bir yolculuğa çıkmak için kolları sıvayalı tam üç yıl oldu.

İçinden üç roman daha çıkacak müsveddeler, araştırmalar ve geçen yılların ardından Karlı Bir Gece Vakti artık elimizde.

Roman aslında bir aşk romanı. Derin, içsel diyaloglarla örülmüş, içinde psikoloji, fikri mücadele, eylem ve hayli kitap barındıran bir aşk romanı. Romanın kapağı, ismi ve başlangıcı ise bizleri 28 Şubat sürecinin zorlu zamanlarına götürdüğünden bir 28 Şubat romanı izlenimi doğuruyor. Ancak romanda yol almaya başladığınızda roman, okuyucuyu farklı bir iklime taşıyor. Tamam 28 Şubat anlatımı var elbette ancak müellif roman için “28 Şubat atmosferinde geçiyor” diyor. 28 Şubat atmosferinde geçen bir aşk romanı daha doğru bir tanımlama olacaktır.

Romanın epigrafları özenle seçilmiş ve düşünülmüş. Her epigrafta döneme dair bir izdüşümü yakalıyoruz. Roman tekniklerinin titizlikle uygulanmış olduğu da göze çarpıyor. İyi bir öykü yazarı olduğunu bildiğimiz yazardan çıkacak romanın kalitesini az çok tahmin edebiliyoruz elbette ama yine de bir merak, bir ilk heyecanla acaba romanda da o başarıyı yakalayacak mı yoksa bir bocalamayla erken veda mı edecek diye de düşünmedik değil. Tüm bu bekleyişin ardından Karlı Bir Gece Vaktini elimize alıp okuduğumuzda oldukça profesyonel bir anlatımla başarılı bir roman yazımını görmüş olduk.

Şimdi burada roman teknikleri ve bu tekniklerin ustaca kullanıldığından bahsetmeden bir okuyucu için en önemli olan hususa ve benim de en çok dikkatimi çeken kısma geliyoruz.

Açık konuşmak gerekirse ben romanı ilk elime aldığımda bir tarihi dönemin anlatıldığını sanarak biraz sıkılgan yaklaşmıştım. Bir akşam eve erken giderek kendimi kütüphanemde yalnızlaştırarak ilk sayfayı okumaya başladım. Gecenin sonunda kitap bitmişti. İşte bir okuyucu için en önemli olan budur. Akıcılık. Yazar bunu tam anlamıyla başarmış. Romanın akıcılığı ve sizi farklı bir iklime taşıyıp orada, kendi dünyasında sizi alıkoyup romanın büyüsünden çıkarmaması okuyucu için kıymetli bir hazine olurken müellif için ise tarifsiz mutluluk demek olacaktır sanırım. Bunu sağlamak elbette zor. Binlerce okunmuş kitap, yılları alan meşguliyet, baş ağrıları, binlerce sayfa müsvedde, dünya edebiyatının tüm roman örnekleri ve damıtılmış bir roman.

Kendinizi sıkılgan bir tarih anlatımıyla bulmuyorsunuz. Sığ, basit vıcık vıcık bir aşka romanıyla da karşılaşmıyorsunuz. Romanın o akıcı dilinde nahif, kibar, göze batmayan ama oldukça derin insanın kimyasını değiştiren bir aşkı okurken dönemsel bir tarih anlatımını, dönemin söylemlerini, bilgiyi, o atmosferi, zamanı ve mekanı yakalıyorsunuz.

Romanda dikkatimi çeken aslında yazarında gayet başarılı bir şekilde uyguladığı mekan kavramının yer alması. Roman Konya, Ankara ve İzmir’de geçiyor çoğunlukla. Örneğin Konya’da geçen kısımları anlatırken mekanın tasviri ve o dönemdeki yapısı ve isimleriyle anlatımı, sokak isimleri, minibüs hatları, çarşıdaki o dönemdeki yer alan dükkanlar filan sizi o zamana ve mekana taşıyor. Her romancının, romanına işlediği bir anlatım kimliği vardır. Peyami Safa dediğimizde tasvir deriz. Tolstoy dediğimizde felsefeyi görürüz. Dostoyevski dediğimizde yalın anlatımla yakaladığı o derinlikli psikolojiyi görürüz. İsmail Özen’de ben kusursuz bir mekan anlatımını gördüm.

Bir romancı tasviri iyi bilmeli daha iyi bir romancı ise tasvirde nerede duracağını bilmeli. Romanda tasvirler yerli yerinde ve abartıdan kaçınılmış sıkmayan bir tasvir. Tasvir elbette romanın şiarındandır lakin işin gerçeği ben abartılı tasvirleri sevmem ve insanı sıkan bir mengeneye benzetirim. Seni zoraki bir odaya sokar ve orasını sana incelikle detaylarıyla anlatır. Boğulur durursun. Karlı Bir gece Vaktinde yoğun bir tasvir anlatımıyla insanı sıkan bir bölümün olmaması seni ferah bir okumaya götürüyor.

Romanda anlatılan bir detayın ilerleyen bölümlerde şaşırtıcı şekilde refere edilmesi okuyucuyu şaşırtan bir detay olarak saygıyı hak ediyor. Sanırım güçlü anlatım dedikleri şey bu olsa gerek. Bazı aforizmalar ve detayların roman boyunca şaşırtıcı şekilde karşına çıkması, bir zeka sıçramasıyla yazılmış cümleler, romandaki bütüncüllüğün yakalanması oldukça başarılı bir anlatımın olması yazar için başarı, okuyucu için ise keyifli bir yürünecek yol. Bu anlamda Karlı Bir Gece Vakti son zamanlarda okuduğum en akıcı başarılı ve keyifli romandı diyebilirim rahatlıkla.

Eksik yanları var mıydı? Elbette vardı. Hadi biraz da onlardan söz edelim. Kayda değer olmayan ve üstünde durmaya gerek duymadığım tashih hatalarından geçip dikkatimi çeken bir eksikliğe götüreceğim sizi. Roman ince ince dokunmuş bir kilim gibi lakin bir bakıyorsunuz yazar sıkılmış ve hızlandırmış. Elbette romanın doğum sancıları ve emzirilmesiyle geçen yıllar yazarı yormuş olabilir. Defalarca okunmuş değiştirilmiş ifadeler nihayetinde ‘yeter yoksa roman başka şeye dönüşecek’ endişesiyle bir anda bırakılmış olabilir. Bilemiyorum. Ama romanın sonlarının hızlandırılmış bir anlatımda olduğu gözüme çarptı.

İkinci husus, (Spoiler içerir) romanın başkarakterinin hastane süreci bence yazarın modern deyimle şov yapacağı yerdi. Lakin kısaca geçtiğini görüyoruz. Yazar edebiyatı iyi kullanan felsefeyi bilen biri olarak bu kısımda bizleri alıp zamandan mekandan dönemden ve aşktan bağımsız bir derinliğe çekebilir ve bizi orada biraz tutabilirdi. Ama yapmamış. Romanın başkarakteri düşünen, okuyan, hayatı yorumlayan, felsefi bir alt derinliği olan bir adam. Bizleri kendi dünyasına çekebiliyor. Hastane sürecinde ki (bu süreç derin bir yalnızlık ve aşkla yoğrulmuş düşünce ayinleri neticesinde gerçekleşiyor) alt metinler bizlere daha geniş aktarılabilirdi. Bizler okurken bir felsefeyle karşılaşabilir ve başkarakterin kendini arındırma dönemine şahitlik edebilirdik. İşte bu kısım bizi zaten içine çekmiş romandan da uzaklaştırıp aslında kendi dünyamıza veya daha ötelere çekip götürebilir ve sonra tekrar romana oradan da tekrar hayata döndürebilirdi. Bunu neden eksiklik olarak yazdığımı da söyleyeyim. Aslında bakarsanız bir eksiklik olarak görülmeyebilir. Neticede anlatım güzel ve yolu yürümemize izin veriyor. Bizi tökezleten bir durum yok. Böyle de gayet güzel bitirilmiş roman. Ancak yazarın anlatımındaki başarısına ve zihin dünyasının enginliğine baktığımızda yazardan bunu bekliyoruz. “yapma bırakma şimdi burada. Hadi bizi biraz daha derine daldır. Yolu uzat bak ilerisi daha gizemli bir kapıya açılıyor” diyoruz.

Karlı Bir Gece Vakti, bizleri bu kış mevsiminde karlı bir gecede çekip götüren, başka bir iklimle buluşturup sonra kütüphanemize tekrar döndüren oldukça özenle paketlenmiş bir hediye. Geleceğinden emin olduğum bir sonraki romanını bekleten iyi bir iş çıkarmış yazar. Emeğine yüreğine sağlık.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir