Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 30, 2024

Amiraller Gençliklerinde de Rahatsızlardı…

28 Şubat 1997’de askeri postal veya askeri şapka fotoğrafının altında veya üstünde yapılan haberlerde “genç subaylar rahatsız” denilirdi…Aradan uzun zaman geçti ve o günün genç subayları bugün emekli oldular ve yine rahatsızlar…Gece yarısı bildirileriyle anlaşıldı ki; adamların rahatsızlıkları hiç bitmeyecek. Aslında bu umutsuz bir vakıa. Tedavisi olmayan müzmin bir hastalık !

Fakat anlayamadığım konu ise, her defasında bir avuç insanın ülkemizin gündemini işgal etmesi, korku ve endişe salma gücü ve becerisidir… Ne zaman, seksen üç milyon nüfuslu bir millet olarak kendimizden emin bir şekilde, “kendini bilmez bir avuç kişiden bize ne !” diyebileceğiz?

Gençliğimizden bugüne kadar millet olarak endişeli yaşamdan bunaldık ve yorulduk artık! Her zaman kötü adamlar peşimizden elleri sopalı biçimde koşacak ve biz, yakalanmamak için hep kaçış pozisyonunda mı olacağız? Böyle huzur olur mu? Tahammül sınırlarımızı zorluyor…

Koronavirüs salgınında da öyle…Topluma çok büyük bir endişe ve korku pompalanıyor. Adeta herkese “hastalık geliyor, kaçın!” deniliyor. Şimdiye kadar “gençlere ve çocuklara zarar vermiyor” denilerek 60 yaş üstündekiler kaçmaya davet ediliyordu ama şimdilerde onların aşıları bitince bu defa da “gençlere, koronavirüs geliyor kaçın!” denilmeye başlandı. Samimi söylüyorum ne oluyor anlamıyorum ? Biri bana bu karmaşayı izah edebilir mi? Hep kaçış ve teyakkuz hali gerçekten yordu bizleri!

Uzun süredir millet ittifakının içinde veya dışında açık veya gizli PKK ilişkili HDP iktidar ortağı olmasın diye dil döküyoruz ama nafile…Muhalefet tüm umutlarını PKK ilişkili HDP ile gizli açık ortaklığa bağlamış durumdadır. Konuşuyoruz ama bu tehdit bir türlü peşimizi bırakmıyor. Muhalefet böylesine bir çürümeyi çözüm olarak önümüze nasıl koyabiliyor? Bizler hangi yanlışı yaptık da, ikna edici özelliğimizi böylesine zayıflattık? Nasıl bu hale geldik veya getirildik de bu derece derdimizi milletimize anlatmaya zorlanıyoruz ? Güvenilirliğimizi neden bu kadar zayıflattık?

İktidar uzun süredir yaptığı çalışmaları , sağladığı hakları, imkanları, hizmetleri milletimiz neden kaybetme korkusu yaşayarak sahiplenmemektedir? Kaybetme korkusu var ve sahiplenmişse bir avuç insanın laf gürültüsünden bu kadar yüksek perdeli endişenin nedeni nedir o halde? Ortada bitmek tükenmek bilmeyen bir sorun, birilerinin daima kovalaması birilerinin de daima kaçmasıdır.

Bu noktada Hem iktidara hem de muhalefete seslenmek istiyorum. Bir tarafın elinde sopa kovalayıp peşinden koştuğu ve kaçırdığı kişiler olmaktan bıktık, usandık. Yorulduk! Yeter artık! Biraz huzur! Ne olursunuz?

Başkanlık sistemi ve idarecileri en kısa zamanda, yukarıda saydığım sorunları ortadan kaldıracak ve tüm tehditleri bertaraf edecek bir yapıya kavuşturulmalıdır…

Yeter yahu!

Huzur, huzur, huzur…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir