Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 30, 2024

Rabbin “Oku” Diyor. Okuyor Musun, Kimin Adına?

Bilindiği gibi, Kur’an’ın ilk ayeti “oku” diye başlamaktadır.
Rivayet olunur ki Muhammed as, Mekke’nin gidişatından rahatsız olduğundan dolayı zaman zaman Mekke’den ayrılıp Hira dağına çıkar ve burada tefekküre dalardı. 610 yılı Ramazan ayında Hira’da bulunurken kendisine bir melek geldi ve “oku” dedi.

Muhammed as, ortada bir metin olmadığına göre ne okuyacaktı?
Elbette indirilmeye başlanacak olan Kur’an kitabını okuyacaktı. Zaten Kur’an da “ka-ra-e” fiilinden “kıraat olunan (okunan) kitap” anlamına gelmekteydi.
Allah, elçisine şu beyanda bulundu: “Biz sana bu Kur’an’ı sadece hakikati ortaya koymak üzere indirdik. Seni de bu Kur’an kitabıyla müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdik. Anlamaları için bölümlere ayırıp parça parça indirdik. Kur’an’ı insanlar anlasınlar diye yavaş yavaş oku. Zaten anlamaları için bölümlere ayırıp parça parça indirdik.” (İsra 105,106)

Mealen, Rabb olan Allah demek istedi ki “ey Muhammed! Sana bir kitap indireceğim, sen bu kitabı Rabbin adıyla –Rabbin istediği şekilde- ağır ağır okuyarak önce kendin hakikati, yaratılışın maksadını anlayacaksın, sonra da bu kitabı insanlara okuyarak onların da bu konuda bilgilendirilmelerini sağlayacaksın.”
Evet, elçi Muhammed, kendisine indirilen kitabı insanlara ağır ağır okuyarak onları bilgilendirdi. Kendine düşeni eksiksiz yerine getirerek ve insanlara bu kitabı emanet bırakarak dünyadan göçüp gitti.

Şimdi kendimize soralım: Kendini onun ümmeti ve dolayısıyla takipçileri olarak kabul eden bizler, Kitab’ı -onun gibi- aynı maksatla ve O’nun adıyla hakikati anlamak için yavaş yavaş okuyor muyuz? Yoksa anlamadan daha çok okumak, sayfaları devirmek, hatim indirmek ve ölmüş ruhlara hediye etmek gibi başka maksatlarla mı okuyoruz?
Belki ondan da önce şu soruyu kendimize sormamız lazım: Gerçekten kendimizi “oku” emrinin muhatabı olarak görüyor muyuz? Görüyorsak, başta Allah’ın kitabı Kur’an olmak üzere yılda kaç tane kitap okuyoruz? Okuyorsak, niçin kitaplar bizi değiştirmiyor veya dönüştürmüyor? Niçin yanlış ezberlerimizi bozmuyor? Niçin bizi tezkiye etmiyor? Yoksa yanlış kitap mı seçiyoruz?

O zaman şu soruyu kendimize soralım:
İyi bir Müslüman ve dolayısıyla iyi bir insan olmak için acaba Allah, ne okumamızı ve neyi bilmemizi istiyor?
Öncelikle, Allah insanlara Kur’an kitabını gönderdiği için onu anlayarak okumamız gerektiği açıktır. Allah’ın Kitabını okuduğumuzda başka neleri okuyup bilmemiz gerektiğini rahatlıkla öğrenebiliriz. Yani Allah’ın ayetlerini ağır ağır, teakkul, tefekkür ve tedebbür yöntemiyle okursak, “oku” emriyle bizlerden istenenin neler olacağını rahatlıkla kavrayabiliriz.

“Bütün kitaplar bir kitabı anlamak için okunmalıdır” sözü, “kainat kitabı” için söylenmiş olmalıdır. Zaten Allah’ın “oku” emrinden maksat da kainat kitabını okuyup anlamaktır. Yani yaratanı, neyi ve niçin yarattığını gereği gibi tanıyıp, önünde secde (itaat) etmektir.
Özellikle hakikatin peşine düşenler ve hakikati bulmak isteyenler, Kur’an kitabını merkeze alarak (Kur’an’ın ışığında) çeşitli alanlarda yazılmış olan kitapları ve makaleleri bol bol okuyarak insanlara örnek olmalıdırlar.

Özetlersek, Rabbimiz olan Allah, imkanı olan insanı okumaya çağırıyor; çünkü okuma olamadan talim-terbiye sürdürülemez. Okuma olamadan doğru bilgi, doğru düşünce, doğru inanç olmadığı gibi, ilim, bilim, üretim de elde edilemez.

Şunu da hasseten belirtelim ki Allah’tan (dolayısıyla Kur’an’dan) bağımsız hiçbir okuma nihayette mes’ut ve bahtiyar kılamaz; zira yaratan Allah, “bismike” şartını koyarak, “kendi adıyla” okunmasını istiyor. Yani, kendi vahyinin ışığında ve kendi ayetlerinin merkezde olduğu bir okumayı istemektedir.
Bu inanç ve bilinçle okuyanlara selam/rahmet olsun…

Muhabbetlerimle…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir