Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 30, 2024

Bozulan Ezberler ve Şeytanına Biat Edenler


Nasıl, 28 Şubat süresinde ‘’bunlar babalarının/kocalarının baskısı ile örtünüyorlar’’ dediğiniz kadınlar, hiç de öyle sizin dediğiniz gibi başkasının baskısı ile örtünecek kadınlar değilmiş, değil mi?

Nasıl, ‘’Bunlar hükümetin paravan STK’ları” dediğiniz kadın STK’ları hiç de öyle paravan falan değilmiş değil mi?

Verdikleri mücadeleyi siz bile hayranlıkla izliyorsunuz.

Evet, İstanbul Sözleşmesi bağlamındaki tartışmalar birçok açıdan öğretici olduğu gibi ezberleri de bozuyor.

Kamuoyu bu tartışmalara yeni tanık oluyor ise de aslında bu tartışmalar STK’lar bünyesinde yıllardır yapılıyor. Ama son iki yıldır büyük bir ivme kazandı. Birçok toplantı, konferans, çalıştay, sempozyum, kongre vb faaliyet yapıldı. Bunların bir bölümüne ben de katıldım. Ama bu tartışmalar hükümetin gündemine gelince kamuoyuna da yansımış oldu. Ondan sonrasını zaten hepimiz birlikte izledik/izliyoruz.

Bu süreç bilindik bir çok ezberi bozdu/bozuyor. Bunlardan biri de ‘’İtaat kültürüne alışık olan dindar camia desteklediği parti/liderin her dediğine evet der.’’ şeklindeki ezberdi. Görüldü ki hiç de öyle değilmiş; Gereğinde en güçlü itirazlar da bu camiadan geliyormuş.

Bir başka ezber de Erdoğan ile ilgili; ‘’Erdoğan bir açıklama yapar ve herkes o yöne doğru yönelirdi.’’ Değil mi? Ama öyle olmadı. Erdoğan, ‘’İstanbul Sözleşmesi nas değil ya, gerekirse değişir’’ dedi ama başta kadınlar olmak üzere camianın bir bölümü ‘’tamam öyle olsun demedi.’’ Evet tabi ki öyle olacak, olsun’’ diyen de oldu ‘’Hayır, öyle olmasın’’ diyen de…

Hatta Erdoğan’ın kızının içinde bulunduğu KADEM farklı, oğlunun içinde bulunduğu TÜGVA farklı bir pozisyon aldı. İşin ilginç tarafı –siyaseten zarar gördüğü halde- Erdoğan da sonucu belirleyecek tarzda net bir müdahalede bulunmadı. İşin tartışılmasını, araştırılmasını istedi. Milletvekillerine talimat verdi, komisyon kuruldu ve konu inceleniyor.

Tabi bu arada STK’lar da harıl harıl çalışıyor. Yapılan toplantıların haddi hesabı yok. Raporlar hazırlanıyor. Basın açıklamaları yapılıyor, röportajlar veriliyor vs… Müthiş bir faaleyet var. Adeta aktiviteler yarışıyor.

Tabi zaman zaman bu tartışmaların sertleştiği ve hatta bazı isimler tarafından seviyesinin düşürüldüğü görülse de –ki maalesef bu yaygın bir sorunumuzdur- her halükarda yapılan bu aktif tartışmalar devam ediyor. İktidar da bu süreci gözlemliyor. Yani alınacak karar ne olursa olsun, parti, taban ve STK’lar bünyesinde oldukça demokratik bir süreç işletiliyor.

Ama sürecin ezber bozan yönleri daha baskın ve dikkat çekici. Özellikle kadın STK’ları tarafından yapılan itirazlar ezber bozuyor. Kuşkusuz bu açıklamalara –benim de içinde bulunduğum- bazı erkekler de destek veriyor. Ama asıl bayraktarlığı kadınların yaptığı açık.

Ayrıca bu itirazlarda yapılan sadece kuru bir itiraz (istemezük tavrı) değil, yol gösterici öneriler de var. Yani tabir caizse olması gerektiği gibi bir muhalefet yapılıyor.

Peki bu kadınlar için ‘’babaları/kocalarının baskısı ile örtündüler’’ diyen ve oluşturdukları STK’lar için de ‘’paravan STK’lar’’ yaftasını vuranlar ne yapıyorlar?
Hayranlıkla izliyorlar.

Ama aynı dönem içinde başka şeyler de oldu/oluyor. Hükümete yakın bilinen bu STK’lar hem İstanbul Sözleşmesi hem de başka konularda hükümete itirazlarını yükseltirlerken (aslında bu tür itirazlar çok oluyor da kamuoyu bunları görmüyor; İS ile ilgili tartışmalar kamuoyuna yansıdığı için fark edildi yoksa buna benzer hadiseler çok oldu), örneğin erken yaştaki evlilik konusunda geçmişteki mağduriyetleri gidermek için bir düzenleme yapılacaksa ‘’bu asla erken yaş evliliklerinin önünü açmamalı’’ diye ciddi itirazlar yöneltirken ve bu itirazlar iktidarı adeta bunaltmış iken,

Sol/seküler/laik/feminist kadın dernekleri, PKK’nın dağa kaçırdığı 13-14 yaşındaki binlerce kız için gıkını bile çıkar(a)mıyor.

Hani nerede sizin kadın hakları savunuculuğunuz?

Özellikle ‘’kadın hakları, kadın hakları’’ diye bağıran HDP’li kadınlar? HDP?
Hani neredesiniz? Dilinizi mi yuttunuz?

Demek ki asıl biat eden sizsiniz, tabi ki şeytanınıza!

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir