Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Ocak 21, 2025

Millî Eğitim Bakanlığı’nda Doktora Yapmak

I-GİRİŞ

Milli Eğitim Bakanlığı, ülkenin eğitim ve öğretiminden sorumlu bakanlıktır. Ülkedeki bütün bireylerin bulundukları durumlardan ileri istendik davranışlar geliştirmeyi planlar, uygular ve kontrol eder. Yazılırken kolay olan bu ifadenin milli eğitim bürokrasisinin uygulamaları ile hiç de öyle olmadığı konusunda sayısız örnekler vardır.

II-OLAYLAR

Bu günlerde Milli Eğitim Bakanlığında “insan kaynağının niteliğini artırmak” kavramı çok kullanılır oldu. Akademik çalışmalar, proje hazırlamalar ve saha çalışmaları bu kavramı besler. Ancak bu kavramın önemli olduğunu vurgulayan bir Bakanlıkta görev yapmakta olan personelin doktora yapma sürecinde zorluk çıkarılması kabul edilemez bir durumdur.

1995 yılında Ankara Üniversitesi Fen Bilimleri Enstitüsünde doktoraya başlayan bir kişi, MEB’nca sınıf öğretmeni olarak atanıyor ve Ocak 1997’de göreve başlıyor. Türkiye’nin en doğusundaki ilimizde görev yapan öğretmen, doktorasına devam etmek istiyor. Eğitim mazereti ile İl emrine atanan öğretmeni, Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Konya ili sınırındaki bir köy okuluna atıyor. Öğretmen doktorasına devam edebileceği bir okula atamasının yapılmasını talep ettiği dilekçe yazıyor. …/…/1998 tarihli dilekçesi Ankara İl Milli Eğitim Müdürlüğü Genel Evrakında …/…/1998 tarih ve ………..sayı ile kayda alınıyor. Atamalardan sorumlu İl Milli Eğitim Müdür Yardımcısı dilekçe üzerindeki evrak kayıt kaşesine makamındaki mürekkepli kalemle çarpı atarak dilekçeyi işleme almıyor. Öğretmen derslere devam edemediği için doktorayı bırakmak zorunda kalıyor.

Doktorayı bırakmak zorunda kalan öğretmenin görevli olduğu okula kendisinden bir bir buçuk sene sonra atanan dönemin SSK Genel Müdürünün akrabası bir öğretmen, doktora yapan öğretmen Ankara’ya gelemeden Ankara İli Çankaya İlçesi Seyranbağları’ndaki bir başka okula atanıyor. Bu da kişiye göre muamelenin tüyünü dikiyor. 

III-TAHLİL MÜNAKAŞA

Doktorayı bırakmak zorunda kalan öğretmen bu süreçte çok zarar gördü ancak ülkemiz ondan daha fazla zarar gördü. Ülkemiz florasındaki bir mantardan kansere karşı bir ekstrat elde etmeye çalışan bu öğretmen ülkesine bu buluşu getirmekten mahrum bırakıldı. Zorluk çıkarılarak akademik çalışma yapmasının önün kesilen öğretmen yıllar sonra pandemi zamanında aşı geliştirme ekibinde yer alsa ülke karda mı olurdu zararda mı? düşünmek lazım.

Bu gün de, hem görevini yerine getirmek hem de doktora yapmak isteyen, Milli Eğitim Bakanlığının resmî tabiri ile “insan kaynağının niteliğini artırmak” isteyen çok sayıda öğretmen var. Ancak okullarındaki yöneticilerin bu durumdaki öğretmenlere zorluk çıkarması, ülkemizin geleceğine hizmet etmemektedir. Geçmişte doktorayı bırakmak zorunda bırakılan öğretmene yapılan muamele BİZDEN DEĞİL diye idi. Bu gün de aynı saikle başkasına bu muameleyi reva görenler, eleştirdikleri kişilerin yaptıklarını yapan kişilere dönüşürler.

IV-SONUÇ VE TEKLİF

Bırakın insanlar akademik çalışma yapsınlar. Yüksek lisans ve doktora yapsınlar. Kamu olarak onlara yardımcı olalım. İşlerini kolaylaştıralım. Görevini yerine getirmek için ikili eğitim yapan okullarda görevlendirelim. Daha da olmuyorsa mazeret izni verelim. Bunda yasal engel varsa, bu engeli ortadan kaldıralım.

“İnsan kaynağının niteliğini artırmak” amacıyla yapılan çalışmaların kişiye faydası bir ise ülkeye faydası birde çok fazladır…

V-SON SÖZ

Unutmayalım insanlar başkalarına yaşattığını yaşamadan ölmezler. İktidarda iken yaptıklarınla örtüşmüyorsa, muhalefette iken söylediğin ehliyet liyakat lakırdıları masaldan ibaret olur.

Burak Selimoğlu

Daha Fazla

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir