Malum tartışma… Kur’an dışında vahiy var mı? Dilimizde tüy bitti. Var, kardeşim. Çok delili var ama sadece Tahrim 3. ayeti yeter de artar bile. O ayet orada durdukça karşı çıkmak mümkün değildir. Yine de karşı çıkılıyorsa inat ediliyor demektir. Peki ayet Kur’an dışı vahye nasıl delalet ediyor? Önce ayeti kaydedelim:
وَاِذْ اَسَرَّ النَّبِيُّ اِلٰى بَعْضِ اَزْوَاجِه۪ حَد۪يثاًۚ فَلَمَّا نَبَّاَتْ بِه۪ وَاَظْهَرَهُ اللّٰهُ عَلَيْهِ عَرَّفَ بَعْضَهُ وَاَعْرَضَ عَنْ بَعْضٍۚ فَلَمَّا نَبَّاَهَا بِه۪ قَالَتْ مَنْ اَنْبَاَكَ هٰذَاۜ قَالَ نَبَّاَنِيَ الْعَل۪يمُ الْخَب۪يرُ
“Hani peygamber, eşlerinden birine gizli bir şey söylemişti. Eşi bunu başkalarına aktarıp Allah da durumu peygambere açıklayınca peygamber bunun bir kısmını anlattı, bir kısmından vazgeçti. Eşine konuyu anlatınca o, “Bunu sana kim haber verdi?” diye sordu. “Her şeyi bilen, her şeyden haberdar olan Allah bana bildirdi” diye cevap verdi.”
Burada altını çizeceğimiz ifade şudur: “… Allah da durumu peygambere açıklayınca peygamber bunun bir kısmını anlattı, bir kısmından vazgeçti…” Evet, görüldüğü gibi peygamber kendisine haber verilen şeylerin bir kısmını eşlerine bildiriyor, bir kısmını ise bildirmekten vazgeçiyor. Soru
şu: Şayet bu, Kur’an vahyi olsaydı, Peygamberin gelen vahyin bir kısmını bildirmekten vazgeçmesi mümkün olabilir miydi? Mümkün olamazdı. Çünkü Peygamberin Kur’an vahyini tebliğ etmemesi düşünülemez. O halde burada söz konusu olan vahiy, sünnet vahyidir.
Geriye şu soru kalır: Peki Peygamberin sünnet vahyinin bir kısmını açıklaması düşünülebilir mi? Düşünülebilir. Sünnet vahyi içinde Peygambere özel olanlar var, ümmeti bağlayıcı olanlar var. Peygamber’in kendine özel olanları açıklamaması mümkün ama ümmeti bağlayıcı olanları tebliğ etmemesi düşünülemez. Bunu Tahrim suresinin ayeti açıkça ortaya koyduğu gibi su hadis de bunu gösterir:
“Benim bildiklerimi bilseydiniz, az güler çok ağlardınız.” Elbette Peygamber melek, cin, melekut alemi, cennet, cehennem vs. gibi konularda halka nazaran daha fazla şey bilmektedir. Bu, bir lider için de gayet tabii bir durumdur. Demek ki, Resulullah ümmetinden fazla şey biliyor. Ama hepsini de ümmetine açıklamıyor. Açıklamakla yükümlü kılınmamış anlaşılan.
Bütün bunlardan şu neticeye varmak mümkün: Bir şeyin vahiyle sadır olması onun illa da bağlayıcı olduğunu göstermez. Ama bir şey bağlayıcı olacaksa illa da vahiyle gelmesi gerekir. Artık bu noktada vahyi Kur’an’la sınırlamak mümkün gözükmemektedir o halde farz ve haramlar vahiyledir. Sünnet ve nafileler, vahiy ile olabilir de olmayabilir de. Bir sünnetin vahiy ile olmayıp Peygamberin istidlali ile olması da ona uyulmayacağını göstermez. Bunlara da uyulur ancak sonuçta bunlar farz veya haram gibi değillerdir. Nihayet yapıldığında veya kaçınıldığında sevap hasıl olan her şey doğrudan vahiy olmasa da “vahiy mesabesinde”dir. Buna takrir-i vahiy demek mümkün. Ayrıca bütün bunlar Peygamberin “güzel örnek” olması çerçevesine dahil olmaktadır. Hz. Peygamber’in beşer olarak yaptıkları, örf olarak yaptıkları ise bunların dışında olup bağlayıcı değildir.