Bugün dini anlatma konusunda sosyal medyanın vazgeçilmez olduğunu artık herkes kabul ediyor. Tam da bu noktada aklıma çok kapsamlı bir proje geliyor. Nasıl olur, nasıl yapılır bilemiyorum. İnşallah Gazze zaferle sonuçlanır ve buna eğiliriz diye düşünüyorum.
Düşündüğüm şey şu: Artık insanlar 3 veya 5 dakikalık görselleri daha çok izliyor ve onlardan etkileniyor. Bu çerçevede sosyal medyayı etkin kullanan isimler var:
Nurettin Yıldız
Halis Aydemir
İhsan Şenocak v.dğr.
Rabbim hepsinden razı olsun. Bu isimler belki de bir kurumun altından kalkabileceği çok önemli hizmetleri ifa ediyorlar.
Ancak bu bireysel faaliyetler yeterli değil. Görsellik açısından etkileyici, bilgi açısından doyurucu ve sadece dini fetva ile sınırlı olmayan çarpıcı videoların hazırlanması gerekiyor. Bu ise bir ekip işi, bir kurum işidir. Böyle bir ekip, böyle bir kurum var mı bilmiyorum. Ama kesinlikle olması gerektiğine inanıyorum. Bu iş devletin bir kurumu eliyle de olabilir, özel bir kurumsal faaliyetle de gerçekleşebilir.
Özel bir faaliyet olması tercihi şayandır. Ancak bunun için ciddi bir finansmana ihtiyaç vardır. Devlet eliyle yapılması bu açıdan daha güvenli bir yoldur, ancak devlet hantal bir yapıdır, ayrıca orada bürokratik bir yönetim vardır. Bunların işleri yavaşlatması söz konusudur. Bu durum bile işin ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Belki de bu konuda düşünmeye buradan başlamak gerekir.
Elbette, bu meselenin problemleri, aşılması gereken yönleri, güçlükleri söz konusudur. Bunları bir yana bırakıp işin özüne odaklanmak gerekirse önce şu soruya cevap vermek lazım: Dinimizi ve dini bakış açımızı her yönüyle anlatabileceğimiz, görselliği ile etkileyici, içeriği ile doyurucu hem kısa hem de biraz uzun olabilecek videolara, belgesellere ihtiyacımız var mıdır? Batı tarzı belgeselleri hatırlayalım. Bir konuyu uzmanlarına danışarak, görselliği öne çıkarıp etkileyici bir içerikle sunduklarında dünyada ne kadar rağbet gördüklerini bir düşünelim. İşte bizim de Kur’an, hadis, tefsir, kelam, tasavvuf, mezhepler, felsefe, sosyoloji, psikoloji, siyaset, ekonomi, kültür, eğitim, kadın, çocuk gibi alanlarda ve özellikle oryantalizm, ateizm, deizm, agnostizm, darwinizm ve benzeri inanç ve ideolojilere karşı görseller ve içerikler üretmemiz şarttır. Din dilinde buna farz-ı kifaye diyoruz.
Derdimi ne kadar anlatabildim, bilemiyorum. Özellikle sosyal medyada bazı fertlerin özel çabalarıyla güzel görseller ve içerikler üretmesini gördüğümde aklıma biz din alanında neden bunları yapmıyoruz, yapamıyoruz, düşünmüyoruz, düşünemiyoruz diye geliyor. Bu düşündüğüm ve ifade etmeye çalıştığım şey videolar çekip internete yüklemek değildir. Artık bu kolay ve herkes bunu yapabiliyor. Anlatmaya çalıştığım şey görsellik, etkileyicilik ve içerik üretimi ile alakalı bir şeydir. Bu da tamamen bir ekip işidir, bir uzmanlık işidir, belki bir kurumsal faaliyet işidir. Örneğin Diyanet’in hac ve umre daire başkanlığı gibi, başkanlık veya enstitü şeklinde bir kurumsal kimlik meselesidir.
Bunun için en önemli şey heyecandır. Bizim heyecana ihtiyacımız var. Bizi yerimizde duramayacak hale getiren bir motivasyona ihtiyacımız var. Nasıl olur, bilemiyorum. Bu kadarla yetinmiş olayım.
Ben burada meramımın birazını ifade etmeye çalıştım, muhtemelen tam da ifade edemedim, ancak bunun üzerinde durmaya değer diye düşünüyorum.