UYARICILARIN UYARISINI DİNLEMEK!
“Ey cin ve insan topluluğu!
İçinizden size âyetlerimi anlatan
(Yaşadığınız mahalleden,
Okuduğunuz okuldan,
ülkeden,
herkesi dinleyebileceğiniz-
okuyabileceğiniz internetten,
kitaplardan,
televizyonlardan,
radyolardan,
gazetelerden,
sizleri hakikate- tevhide- adalete çağıran)
ve bugününüzün gelip çatacağı hakkında
sizi uyaran peygamberler gelmedi mi?”
(Sorumlulukların hesabının daima sorulacağını,
yapılan hiçbir şeyin karşılıksız kalmayacağını,
yapılan her şeyin bedelinin ödeneceğini,
hatırlatan- uyaran ve nasıl kurtulunabileceğini pratize eden
insanlar- peygamberler- aydınlar- alimler- bilginler
sizlerle muhatap olmadı mı?)
Onlar şöyle diyecekler: “Biz kendi aleyhimize şahitlik ederiz.”
(Hakikatin- tevhidin mesajını bir çok kişi ve
araçlarla duyduk, gördük, okuduk, dinledik, düşündük.)
Dünya hayatı onları aldattı ve
kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ettiler.
(Hayattaki hakikate yabancı sevdikleri şeyler,
korkuları, çıkarları, cehaletleri,
sorumluluklarını ertelemeleri
dolayısıyla aldandılar- aldattılar.)
En’am- 130
***
TAPINDIKLARIMIZ
(Ey Allah’ı varlık aleminde-
ekonomide-
siyasette- kültürde-
yönetimde Bir’leyenler..)
De ki:
(Ailenize-
Mahallenize-
Fabrikanızdakilere-
Öğrencilere-
Gençlere-
İşyerinizdeki arkadaşlarınıza-
Köyünüzdekilere-
Şehrinizdekilere-
Ülke insanlarına ve dünyaya)
“Allah’ı bırakıp da,
sizin için fayda ve zarara gücü yetmeyen şeylere mi
(İktidar Sahiplerine mi,
Sermaye sahiplerine mi,
Silah Sahiplerine mi,
paraya mı,
taşınır- taşınmaz mülklere mi,
Kadınlara- Erkeklere mi,
Allah’ın adıyla aldatan şeytana, bazı şeyhlere, önderlere, liderlere, aydınlara, alimlere mi,
anlayışınızla İlahlık derecesine çıkarttığınız Peygamberlere mi,
kaybetmekten korktuğunuz makamlara mı,
rüzgarına kapıldığınız kibrinize mi,
sahip olduğunuzu düşündüğünüz ilminize mi,
fırsat olarak verilmiş makamlara mı)
tapıyorsunuz?
Maide-76
***
HANGİ HAKİKAT?
“Rabbimizin,
bizi salihler topluluğuyla,
(Yeryüzünde tevhidi düşünen, iman ve amel edenlerle,
Adaletle hükmedenlerle,
Hakikati zalimlerin yüzüne haykıranlarla,
Nefislerini- kadınlarını- erkeklerini- çocuklarını- eşyalarını ilah edinmeyenlerle,
fabrikasında işçilerine hakkını verenlerle,
okulunda öğrencisine kendini adayanlarla,
rızkına haramı bulaştırmaşyanlarla,
faizden uzak duranlarla,
Müslüman- mümin- muvahhid- muttakilerle)
beraber (cennete) koymasını umarken,
(Hem yeryüzünü- evini- şehrini- ülkesini- mahallesini cennet gibi
tasavvur edip bu şekilde inşa etmek- yönetmek- yaşamak isteyenlerle,
Hem de
ölümden sonra bu dünyadaki amellerin- çabaların- hedeflerin devamı- sonucu olan,
cennete koymasını umarken)
Allah’a ve bize gelen gerçeğe
(Bizi bu yaşam- hayat- düzen ve pratiğe götürecek- ulaştıracak
söze- vahye- ilme- düşünceye- edebiyata- sükuta- isyana- mücadeleye)
ne diye inanmayalım?”
Maide- 84
***
SORUMLULUK ALMAK…
“Daha önce kendilerine, “(savaşmaktan) ellerinizi çekin, namazı kılın, zekâtı verin” denilenleri görmedin mi?
Üzerlerine savaş yazılınca hemen içlerinden bir kısmı;
insanlardan, Allah’tan korkar gibi, hatta daha çok korkarlar ve
“Rabbimiz! Niçin bize savaş yazdın?
Bizi yakın bir zamana kadar erteleseydin ya!” derler.
De ki: “Dünya geçimliği azdır. Ahiret, Allah’a karşı gelmekten sakınan kimse için daha hayırlıdır. Size kıl kadar haksızlık edilmez.”
Nisa- 77
HELALİ HARAM KILANLAR… HARAMI HELAL KILANLAR…
“De ki: “Allah’ın, kulları için yarattığı zîneti ve temiz rızkı kim haram kılmış?”
(Bilgi- Siyaset- Ekonomi- Kültür alanındaki İktidar sahipleri…
Alimler- Şeyhler- Müridler- Bilginler- Aydınlar- Başkanlar- Patronlar- Starlar…
Allah’ın insanlara
Helal kıldığını Haram,
Haram kıldığını Helal
kılmaya çalışıyorlar.)
De ki: “Bunlar, dünya hayatında mü’minler içindir.
Kıyamet gününde ise yalnız onlara özgüdür.
İşte bilen bir topluluk için âyetleri, ayrı ayrı açıklıyoruz.”
A’raf-32
***
YALAN UYDURANLAR
Kim, Allah’a karşı yalan uyduran veya onun âyetlerini yalanlayanlardan daha zalimdir?
(Allah’a karşı yalan uyduran;
Hakikati eğip büken,
Allah adına yalan söyleyen,
kendi nefsindekini Allah adına söyleyen,
adaletsizlikler üreten,
zulmü çoğaltan…
Ayetlerini yalanlayanlar…
Hakikati bildiği halde
çıkarları- korkuları ve sevgileri nedeniyle zulüm işleyenler-
işlemeye devam edenler,
Allaha; şeyhini- liderini- cehaletini- vesveseyi ortak koşanlar…)
İşte onlara kitaptan (kendileri için yazılmış ömür ve rızıklardan) payları erişir.
Sonunda kendilerine melek elçilerimiz, canlarını almak için geldiğinde,
“Hani Allah’ı bırakıp tapınmakta olduğunuz şeyler nerede?” derler.
Onlar da, “Bizi yüzüstü bırakıp kayboldular” derler ve
kâfir olduklarına dair kendi aleyhlerine şahitlik ederler.
(Araf- 37)
***
İSLAM’I YAŞAMAYANLARIN MAZERETLERİ
Allah’a ortak koşanlar diyecekler ki:
(Kendilerine Müslüman’ın deyip İslam’ı yaşamayanlar,
Adalet ile hükmetmeyenler,
Çalışanlarına hakkını vermeyenler,
Yaptığı işi hakkıyla yapmayan çalışanlar,
Ticaretine yalanı- hırsızlığı ve faizi bulaştıranlar)
“Eğer Allah dileseydi biz de ortak koşmazdık, babalarımız da. Hiçbir şeyi de haram kılmazdık.”
(Allah insanlar içinden hidayete ulaşmak isteyeni hidayete,
dalalete gitmek isteyeni dalalete eriştirir.
tüm sorumluluk insanın kendisindedir.
Bu noktada ne şeytanileşen insanları, ne kurumları, ne ailesini, ne atalarını, ne yöneticileri ve ne de Allah’ı suçlayabilir.)
Onlardan öncekiler de (peygamberlerini) böyle yalanlamışlardı da sonunda azabımızı tatmışlardı.
De ki: “Sizin (iddialarınızı ispat edecek) bir bilginiz var mı ki onu bize gösteresiniz?
Siz ancak kuruntuya uyuyorsunuz ve siz sadece yalan söylüyorsunuz.”
En’am- 148
***
SÖZ VERENLER
“Derken, onların ardından yerlerine Kitab’a varis olan bir nesil geldi.
(21. yüzyılda dünyada yeni Müslüman toplumlar-
Müslüman toplumların yönetildiği- yönettiği devletler geldi.)
Şu geçici dünyanın değersiz malını alır ve
“(nasıl olsa) biz bağışlanacağız” derlerdi.
(Dinin işlerine- çıkarlarına- korkularına uygun gelen kısmını yaşar,
elde ettikleri bilgi- mal- mülk- maaş- kar- güçten
insanlarla paylaşmaktan uzak durur,
diğer kısımlarını yaşamazlardı ve
nasıl olsa biz müslümanız, Allah bizi kurtaracak derlerdi)
Kendilerine benzeri bir mal gelse onu da alırlar.
(Değersiz olan şeyleri
ilahlaştırmaya- rableştirmeye devam ederler.)
Allah hakkında,
gerçek dışında bir şey söylemeyeceklerine dair
onlardan Kitap’ta söz alınmamış mıydı?
(Allah adına, insanları kurtaracaklarına söz verirler,
günahlarını afedileceğini vaad ederler,
yanlış ve yalan yorumlarla insanları aldatırlar.)
Onun içindekileri okumamışlar mıydı?
(Kur’an-ı Kerim’i düşünerek- aklederek- iman ederek
ve yaşamaya çalışarak okumadılar mı?)
Hâlbuki Allah’a karşı gelmekten sakınanlar için ahiret yurdu daha hayırlıdır.
Hiç düşünmüyor musunuz? A’raf- 169