Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 27, 2024

İslami Edebiyat Burcunda Bir Hoca: Prof. Dr. Osman Öztürk

Hayatını “Ben hocalığa doyamadım” cümlesi ile özetleyebileceğimiz hocaların hocası Osman Öztürk Hoca aramızdan ayrılalı bir yıl oldu. Takvimler 1 Aralık 2014 tarihini gösteriyordu. “Hocamızın sohbeti var” diye 15 günde bir davet gönderen arkadaştan gelen ilk mesaj “Değerli Hocamızı kaybetmenin üzüntüsü ile ne yazacağımı bilemedim… Daha sonra tekrar mesaj atacağım… Allah rahmet eylesin.” şeklindeydi. “Değerli Hocamız Prof.Dr. Osman Öztürk’ü kaybetmenin üzüntüsü ile ne yazacağımı bilemedim… Daha sonra cenaze ile ilgili tekrar mesaj atacağım… Allah rahmet eylesin.” diye bir mesaj daha geldi. Ardından “Hocamızın cenazesi yarın Fatih Camii’nde ikindi namazının ardından Karacaahmet Mezarlığı’ndaki aile kabristanına defnedilecektir.” diye ardı ardına gelmeye devam etti mesajlar.

“Osman Hocamızın sohbeti var” diye cuma günlerini sohbetle taçlandıran mesajlar sona ermişti böylelikle. İki haftada bir cuma akşamları 19.00’da başlayan sohbet 21.00’de sona ererdi. Gün ve saat hiç değişmezdi. Cuma, 19.00 yağmur, çamur, kar, kış, sıcak, yaz, güneş, hastalık, sağlık… Hoca’yı hiçbir şey alıkoymazdı iki haftada bir cuma akşamı yapılan sohbetten. Pendik’te sohbet iki haftada birdi. Kırk yıllık hatip olmasına rağmen hiçbir derse hazırlıksız gelmez, mutlaka dersine çalışır, aldığı notlar ya da işleyeceği konuya ilişkin kitaplarla gelirdi sohbete. Hocalığı bir sanat olarak gören Osman Öztürk’ün sohbetlerinde neler konuşulmadı ki. Değerlerimizden tarihe, coğrafyadan şiire, edebiyattan Ortadoğuya, Afrika’dan ümmete, Peygamber Efendimizden medeniyete, Mehmet Akif’ten Mahir İz’e… İslam’a ve insana dair her şey konuşulur anlatılırdı. Osmanlı terbiyesi ile yetişmiş olan hoca, bunu aktarmaya çalışırdı sohbeti dinleyen eğitimcilere. Onlar da öğrencilerine anlatsın, o şekilde yetiştirsin diye. Gündemdeki konulara dair sorulan sorulara “ben siyasetçi değilim” diye cevap verirdi mütevaziliğinden. Siyasetçilerin de hocasıydı aslında. Rahle-i tedrisinden onlar da geçmişti.

Hocanın ilk sohbetini 15 Haziran 2007’de dinlemişim not defterimdeki bilgiye göre. Tatilin boşa zaman geçirmek anlamına gelmediğini anlattıktan sonra, bu zamanı değerlendirmek için okunması gereken kitaplardan bir liste sunmuştu.

Son sohbetinin tarihi 11 Nisan 2014 olarak not düşmüşüm defterime. İlerlemiş rahatsızlığına rağmen sohbeti aksatmazdı. Sohbet konularının arasına tıp, işinin erbabı hekimler, ilaçlar da dahil olurdu. Makamı şikayet Allah’tır demişti bu sohbetinde.

Sohbetlere devam edenler pürdikkat Hoca’yı dinleyip, bazıları hiçbir kelimeyi kaçırmadan tamamını yazıya geçirmek için var güçleriyle not alırken, son sohbetlere doğru bir iki kişi konuşmaları kamerayla kayıt altına almaya başlamıştı. Besmeleyle başladığı sohbetleri bir sonraki sohbette güzel haberlerle buluşma temennisiyle yine dua ile bitirirdi. Her sohbeti ciltlerce kitaba bedeldi. Yaşarken hatıralarının yazılmaya başlandığını biliniyor. Hatıraları ve kayıt altına alınan sohbetleri yayınlanmalı ki, sohbetler bu şekilde devam etmeli. İslami Edebiyat dergisi gibi Hoca’nın yaşarken katkıda bulunduğu dergiler özel sayılar yayınlamalı. Hoca’nın arkadaşları, öğrencileri, sohbetlerinde bulunan ve onu yakından tanıyanlar gelecek nesillere tanıtmak için sohbet, panel ve sempozyumlarla anlatmalı, onunla ilgili eserler yayınlamalılar.

Tatillerden ve talebeden ayrı kalmaktan manevi kazanç kesintiye uğradığı için rahatsız olan, rüyaları bile eğitimle dolu olan Osman Öztürk Hocamız hayatını hocalıkla tamamlamış olmasına rağmen hocalığa doyamamış bir idealist, rehber ve örnektir. Rahmetle anıyoruz.

Sohbetlerinden kalemimin not edebildiklerinden satırbaşlarını içeren bir buket sunuyorum sizler için aşağıda:

Mehmet Akif hayatta hayır namına attığı hiçbir adımı geri almamıştır.
Müslüman ibn’ü-l vakt (vaktin oğlu) olacak derdi.
Osmanlı edebin zirvesinde bir cemiyettir.
Osmanlı müthiş hatıracıdır. Burak’ın bağlandığı yere tesis inşa etmiş.
İhanet eden korkak olur (el hâinü hâifün).
Mecelle’deki kaidelerden örnekler verirdi. Tevehhüme itibar olunmaz.
Köke her zaman için dalların eyvallahı olacaktır.
Acem şairinin “günahı gözler işler, belasını kalp çeker” dediğini aktarmıştı bir defasında.
Hz. Peygamber (sav) evi okul haline getirmiştir.
Marifet atlas döşekte yatıp fakirin halinden anlamaktır.
Devlet malından vakıf yapılmaz. Zühtü Paşa hamallar yüklerini kolayca sırtına alıp, indirebilsin diye İstanbul’un her yerine kendi kesesinden mola taşları yapmıştır.
Aç ile Hac bir araya gelmez.
Çok yüzlülük demek olan politika bizim değil, siyaset bizimdir.
Kitapların basılmadığı zamanlarda istinsah (yazarak kitap çoğaltmak) için vakıflar kurulmuştur.
Kamil manada din heyecanla yaşanır. Gözler yaşarmayınca heyecan yaşanmaz.
Kültür bir milletin ruhudur.
İnsanlar başlarının izinden gider.
İslam Usul Hukukuna göre “işler vaktini bekler”
Mahir (iz) Hoca, hafızanın sağlam olmasının sebebini nazar bel kadem (gözü ayağın ucuna bakarak yürümek) olarak açıklamış.
Mahir Hoca’nın söylediğine göre, Mehmet Akif dünyaya metelik vermeyen biridir. O gün Akif’e verilen 500 lira ile o zaman boğazda yalı alınabiliyordu. Oysa Akif’in palto alacak parası bile yoktu.
Paris Camii’nin yeri Abdülaziz tarafından satın alınmıştır. Muhammed Hamidullah orada cuma namazlarından sonra ihtida (Müslüman olma) merasimlerini yönetmiştir. Caminin idaresi bugün Faslı Araplardadır.
Mevzuat hiçbir zaman dini unsurlardan azade olamaz. Mevzuatı dinden arındırmak bir cinnettir. Böyle bir şey olamaz. Gerekçeler -becerilebilirse- kanunun mantığıdır aslında.
Mehmet Akif’in muakkibi, mukallidi Mithat Cemal Kuntay’dır. Ondan sonra Ali Ulvi Kurucu geliyor.
Neticeyi tayin Allah’a aittir. Biz teşebbüsten mes’ulüz.
Efendimizin bir sıfatı da Eb’ul fukaradır. “Ben fakirliğimle övünürüm” buyuruyor.
Amerika şefliklere karşıydı. Onları yıkmak için çok partili hayata geçişi öngörmüştür.
Açlık, oyunu bozar.
Müessesesi olmayan hiçbir ideoloji yaşayamaz.
Cami, kalıpları ve kalpleri cem eden demektir.
Tarihte üzerinde ittifak edilen meseleler, ittifak edilmeyenlerin %10’u kadardır.
Emirül mü’minin bedenen ve ruhen sağlıklı olmalıdır.
Tarihte kellesi alınan şeyhülislam yok. Ama şeyhülislam fetvasıyla kellesi alınan şehzade ve padişahlar var.
İlerlemiş ülkelerde Meçhul Asker anıtı vardır. Her ülkenin meçhul kahramanları, malumlardan fazladır.
İslami usulde görev istenmez, verilir.
Avrupa tarihi, Avrupa’daki zikzakların tarihidir.
Alim olmak için mektep medrese görmek gerekir. Mektep medrese görmeden alim olmak peygamberlere mahsustur.
Bir dilde şiir yazabiliyorsan o dili biliyorsun demektir.
Osmanlılık, sahili olmayan bir deniz.
Televizyon ve internet bir şey vermez insana. Aslolan kitaptır.

Prof. Dr. Osman Öztürk Hoca’nın Hayat Hikayesi:

1943’de Tarsus’ta doğdu. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Arap ve Fars Dilleri Bölümü mezunu olan Osman Öztürk aynı fakültenin Tarih Bölümü/Osmanlı Müesseseleri ve Medeniyeti Tarihi Kürsüsü’nde doktora yaptı. Doktora sonrası akademik çalışmaları da “Osmanlı Medeniyet ve Kültürü” üzerine oldu. (1972’de doktor, 1979’da doçent ve 1984’de profesör).

1966-67 ders yılında Hacettepe Tıp Fakültesi (daha sonra Hacettepe Üniversitesi)’nde asistan olarak ilk resmî görevine başladı. 1968 yılında lisan ve lisansüstü çalışmaları için Londra’da bulundu. Daha sonra İstanbul İmam-Hatip Okulu (bugünkü Fatih İmam Hatip Lisesi)’nda Arapça, Farsça, Edebiyat ve Hitabet derslerini okuttu. Ardından İstanbul Yüksek İslam Enstitüsü (bugünkü Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi)’nde hocalık yaptı. Sonraki yıllarda Sakarya, Dokuz Eylül ve Pamukkale Üniversitelerinde öğretim üyeliklerinde bulundu ve idarî görevler aldı. 1999 yılında emekli oldu. 2009 senesinde Kırklareli Üniversitesi’nde yeniden hocalığa başladı. Buradaki görevi vefatına kadar sürdü.

Almanya, İngiltere, ABD, Pakistan, Hindistan, Suriye, Lübnan, Suudi Arabistan, Katar, Kuveyt, Yugoslavya ve Mısır’da meslekî araştırmalar yaptı, konferanslar verdi ve uluslararası konferanslarda tebliğler sundu. Dışişleri Bakanlığı’nın ülkemizi yurtdışında tanıtmak için düzenlenen programlarda görev aldı. Merkezi İstanbul, İslamabad, Riyad, Kahire ve Girne’de bulunan ilmî araştırma kuruluşlarında kurucu ve yönetim kurulu üyesi olarak bulundu. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde 10 yıl “Başkanlık Danışmanı” olarak “hizmetiçi eğitimi” çalışmalarını koordine etti, dersler ve konferanslar verdi. Kırklareli Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi öğretim üyesi, İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi misafir öğretim üyesi görevlerinde bulundu. 2011 yılında Başbakanlık Başmüşavirliği görevine atandı. Aynı zamanda 2012’den itibaren Yüksek Öğretim Kurumu (YÖK) üyeliği görevlerini yürüttü. Bir süre İslami Edebiyat dergisini yayınladı. Telif ve tercüme 15 eser kaleme aldı. Akademik, dini, fikri ve edebî pek çok yazısı yayınlandı. Hayatını ders vermeye, eğitmeye, öğretmeye adamış olan Osman Öztürk hocalığa doyamadan bu dünyaya veda etti.

Allah rahmet eylesin.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir