Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 27, 2024

Edirne’de Tarihi Mezarlık Çeşmesi Nereye Taşınmalıdır

Pazartesi günleri sebze-meyve, Cuma günleri ise tekstil bakımından gerek Edirne halkının gerekse Bulgar turistlerin en çok rağbet ettiği Ulus Pazarı ile aynı zamanda Edirne’nin mesire ve dinlenme alanı olan Karağaç’a tarihi köprülerden geçilerek gidilen güzergâhta bulunan tarihi Mezarlık Çeşmesi trafik düzenlemesi sebebiyle yerinden taşınıyor. Deprem, su baskını gibi tabii afetlerin yanında ilgisizlik, imar ve iskân faaliyetleri sebebiyle tahribata maruz kalan en çok eserin bulunduğu Payitaht Edirne’nin Mezarlık Çeşmesi’nin, yine yıkılması gündemde olan 25 Kasım Şehir Stadyumu’nun duvarına taşınacağı konuşuluyor. Maalesef Edirne kültürel mirasını hızla tüketen şehirlerin başında geliyor. Edirne Kent Konseyi’nin ise taşınmakta olan tarihi eser ve yeri ile ilgili net bir açıklamada bulunmaması üzücüdür.

Tarihi eserler şehrin sabiteleri ve hafızasıdır. Bu sebeple aslolan şehirleri tarihi eserlere göre planlamaktır. Şehrin yeni planlarına göre otantik eserlerin yerini değiştirmek tarihi hafızaya müdahale etmektir. Fakat taşınmasına karar verildiyse Mezarlık Çeşmesi’nin stadyum köşesine taşınmasının isabetli bir karar olmadığı kanaatindeyiz. Çeşme ismini bitişiğinde bulunduğu Tatarhân, Zindanaltı veya el-Makam gibi isimlerle anılan mezarlıktan almaktadır. Edirne’nin en eski mezarlığı olan ve bugün Elektrik binasının ve stadyumun nehir tarafındaki kenarının da bulunduğu bu alanda, Edirne’nin fethinden İstanbul’un fethine kadar olan dönemde ulema, fuzela ve umeradan pek çok ulu şahsiyetin yattığı, türbelerinin bulunduğu, Badî Efendi tarafından zikredilmektedir. (Ahmed Badi, Riyaz-ı Belde-i Edirne, 1/347, 348) Hemen her yeri türbe ve kabir iken bu alanla ilgili tartışmanın günümüzde Kutbüddin İznikî’nin oğlunun türbesine hasredilmesi de gariptir. Zira 1931 yılında inşası tamamlanan Elektrik binasının, mezar taşlarının taşınarak tescilli Tatarhan Mezarlığı alanına yapıldığı bilinmektedir.

Tunca Köprüsü başındaki, Mezarlık duvarındaki Çeşme’nin hemen karşısında Balaban Mescidi bulunmakta idi. Açıktır ki çeşme; mezarlık, Balaban mescidi ve Tunca Köprüsü’nden oluşan bütünün/külliyenin bir parçasıdır. Günümüzde Tunca Köprüsü’nün girişinde sağda Tatarhan mezarlık alanında ihya edilen Balaban Mescidi, türbesi hattâ Elektrik binasının da bulunduğu tarihi dokunun kısmen de olsa korunduğu alan dururken çeşmenin stadyumun soğuk beton duvarlarına terk edilmesinin isabetli bir karar olmadığı kanaatindeyiz. Kanaatimizce Çeşme’nin, Karaağaç yönüne geçiş ve yürüyüş güzergâhı üzerinde bulunan mezarlık, mescid ve türbe bulunan alanın kıyısına taşınması daha münasip olacaktır.

Mezarlık Çeşmesi’ne dair tarihi bir fotoğrafla karşılaştırıldığında Badi Efendi’nin de ifade ettiği üzere çeşmenin orijinal şekli ile günümüze ulaşmadığı anlaşılmaktadır. Bugünkü çeşme tarihi çeşmenin başta kitabesi olmak üzere, bir takım kalıntılarının eski çeşme duvarına monte edilerek yeniden çeşmeye dönüştürülmüş hali olmalıdır.

Yıllardır etrafı betonlaştırılan ve şehrin yoğun trafiğinin ortasına terk edilen çeşmeyi bu defa stadyumun duvarlarına taşımak onun ıstırap ve sürgününü uzatmaktan başka bir işe yaramayacaktır. Taşınması, tarihi çeşmenin yeniden kendilerinden ayrıldığı Balaban Mescidi, Mezarlık ve köprü ile buluşturulması için bir vesile olabilir. Haziresinde türbesinin de bulunduğu caminin bânisi Menteşe ve Tokat beylerbeyliği yapan ve 1446 yılında vefat eden Balaban Paşa’dır. Bu zâtla ilgili şu beyit meşhurdur:

Balaban Baba’dan alan himmeti

Dünyâ vü ukbâda bulur izzeti

(Fatiha okumak suretiyle Balaban Baba’dan himmet alan Dünya ve ahirette yüce bir makama erişir.)

Mezarlık Çeşmesi’nin üzerinde hâlâ sapasağlam bulunan kitabesindeki yüksek ruh çeşmenin trafik ortasında çektiği ve stadyum duvarlarında çekeceği ıstırabın delili gibidir:

“Edüp rûh-ı Resûlullah içün bu çeşmeyi bünyâd

Zihî âlî-eser Hacı Hüseyin’in nâmı yâd olsun

(Resulullah’ın ruhu için bu çeşmeyi bina etti ki, bu hoş büyük eser ile Hacı Hüseyin’in ismi hatırlansın.)

Eder dil-mürde nice teşneyi her demde ol ihyâ

Ana Kevser nasîb olup der-i cennet küşâd olsun

(Nice susuz ölü gönülleri her zaman ihya eder. /Ona Kevser nasip olsun ve cennet kapıları açılsın)

Yerinde vaz edüp muhtâc idi hakkâ bu râh üzre

Güzel hayr eyledi makbûl-i Hallâk-ı ibâd olsun

(Bu yol üzerinde gerçekten ihtiyaç olan yere inşa edilen bu çeşme ile yaptığı güzel hayır kulları Yaratan katında makbul olsun)

Dedi itmâmının tarihini seyr eyleyüp Râzî

“Bu mâdan iç Hüseyn ü hem Hasan ervâhı şâd olsun” (1098/1687)

(Tamamlanma tarihine şahit olan Râzî dedi ki: “Bu sudan iç, Hasan ve Hüseyin’in (ra) ruhları şâd olsun (1098/1687))

Çeşmenin hâlâ üzerinde bulunan kitabesi

Çeşmenin her ne kadar 1840’lı yıllarda Filibe Nazırı Hüseyin Naili Bey tarafından yaptırıldığı söyleniyorsa da tarihinin çok daha gerilere gittiğinde tereddüt yoktur. Zira hâlihazırda üzerinde bulunan ve tarih düşürmek üzere nakşedilen kitabede açıkça çeşmenin (1098/1687) yılında Hacı Hüseyin Efendi tarafından yaptırıldığı yazılıdır. Dolayısıyla Eski Eserler ve Müzeler Müdürlüğü tarafından hazırlanan bir listeye dayanarak çeşmenin 1840’ta yapıldığına dair yaygınlaşan bu bilgi de mevsuk olmayıp izah ve tetkike muhtaçtır. Kanaatimiz o dur ki bu kitabenin bulunduğu tarihi çeşmenin 25 Kasım stadının köşesine yerleştirilmesi hem ecdadımızın hem de bu çeşmeyi yaptıranın asla razı olmayacağı bir durumdur. Sadece taşınmakla kalmayıp Mezarlık Çeşmesi’nin tarihine ve kitabesine yakışır bir estetik anlayışla onarılarak ihyası hem hayrın sahibi Hacı Hüseyin Efendi’ye bir vefa hem de tarihimize ve ceddimize hürmetimizin bir işareti olacaktır.

Muhammet ALTAYTAŞ[1]– A. Taha İMAMOĞLU[2]


[1] Prof. Dr. Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

[2] Doç. Dr. Trakya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir