Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mayıs 2, 2024

Dünyanın Dengesi

Ünlü fakîh Debûsî’nin (ö.430/1039) dediği gibi, dünyanın dengesi dört grup ile sağlanır: Peygamberler, sahabîler, âlimler ve âmirler.  Burada asıl olan peygamberlerdir. Sahabîler onların sohbetinde yetişen ve yollarını takip eden öğrencileridir. Âlimler ise sahabeden aldıkları ilim mirasını kendi zamanlarına aktaran, uygulayan ve uyaranlardır. Âmirler, âlimler yoluyla peygamberlerden gelen mirası koruyan, kollayan ve tatbikine yardımcı olan idarecilerdir.

Çünkü din dört direk üzerine kuruludur: Yakîn ilim, sâlih amel, doğru söz ve âdil idare. Kesin bilgi anlamına gelen yakîn ilim, peygamberde bulunur ve peygamberle bulunur. Çünkü bu bilgi Yüce Allah’tan alınan vahiydir. Dine uygun ve insanlığa faydalı işler anlamına gelen sâlih amel, ilmiyle âmil âlim ve sâlih kulların kesin bilgiyi hayatlarına tatbik edip, diğer insanlara da tavsiye etmeleridir. Doğru söz âlimlerin öğrettikleridir. Onların öğrettikleri de kitap ve sünnet çerçevesindedir. Âdil idare ise, adaletli yöneticilerin dünyada düzen ve dengeyi sağlamalarıdır. Adalet olmadan dengenin kurulması, düzen ve huzurun sağlanması mümkün değildir.

Bunların tamamı peygamberden gelen kesin bilgiye dayanır. Peygamberin bu bilgide hatta etmesi söz konusu değildir, çünkü onlar ismet sıfatıyla ilahî korunmuşluğa mazhar olmuşlardır. Peygamber dışındaki hiç kimseye böyle bir korunmuşluk verilmemiştir. Bu yüzden her insanın anılan kesin bilgiye uygun davranış ortaya koyma noktasında telkin, teşvik ve uyarıya ihtiyacı vardır; bunun için de denetime ve eleştiriye açık olması gerekir.

Anılan denetim ve eleştiri görevini ise sözün gücünü ellerinde bulunduran âlimler yerine getirebilir. Zira “âlimler, peygamberlerin vârisleridir” (Tirmizî, “Kitâbü’l-ilim”, 19). Âlimin bu vârislik vasfını tezahür ettirmesi, anılan denetim ve eleştiri görevini hakkıyla yerine getirmesine bağlıdır. Ama bunun yanında âlimler de kendilerini denetim ve eleştiriye açık tutmalıdırlar. Neticede âlim de bir insandır, peygamber gibi korunmuşluk özelliği yoktur, ama sorumluluğu çok büyüktür, zira üzerine aldığı emanet çok değerlidir. Rahmet Peygamberi’nin buyurduğu gibi “Âlimler, Yüce Allah’ın kendilerine halkı emanet ettiği kimselerdir ve onlar ümmet-i Muhammed’in koruyucuları ve şahitleridirler.” (Aclunî, Keşfu’l-Hafâ, hadis no: 1749, 1750).

Demek ki âlim kişi hakikat yurdunun bekçisi, doğru yolunun yolcusu, hak davanın sözcüsüdür

(Bakınız: Debûsî, el-Emedü’l-Aksâ, nşr. Muhammed Abdulkadir Atâ, Beyrut 1405/1985, Daru’l-Kütübi’l-İlmiyye, s. 366-367; Cağfer Karadaş, Düşünce Dünyamızı Aydınlatan 40 İslam Bilgini, İstanbul: Ensar Neşriyat 2015, s. 8.)

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir