Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

İzmir’de Ne Oldu? Ordaydım.

29 Nisan’da Gündoğdu meydanındaki bu tabloya CHP medyası ve yönetimi “Montaj” demek ihtiyacı hissetti. Çünkü afalladılar… İzmirli seçmen de bunun montaj olmadığına tanık oldu. Türkiye ise bu tabloyu görünce “İzmir’de tablo bu ise; Sandıkta da karar verilmiş durumda!” kanaatine ulaştı. Meydan’daki tanıklardan biri de bendim. Size bu meydana akın eden anlayışı, kararı, duruşu anlatayım.

1) Millet İttifakındaki bütün partilerde kaynayıp duran bir Liderlik krizi var. Kılıçdaroğlu’na bizzat CHP seçmeninin “Aday olma!” baskısı; İmamoğlu’nun ve İnce’nin tamamen CHP liderliğine yönelik stratejisi; 15 Mayıs sabahı CHP içinde çok büyük bir liderlik kavgasının start günü olacak. İYİ parti MHP-CHP-AK Parti içindeki milliyetçi dokuyu tek çatı altında toplama amacıyla kurulmuşken; Bugün Akşener, Oğan, Özdağ, Aliağaroğlu v.b. isimlerin bu çatı oluşuma lider olma kavgası hazırlığı var ve 15 Mayıs sabahı “Akşener süreci yönetemedi!” hazırlığı devreye alınacak. Babacan ve Davutoğlu’nun stratejisi ise Erdoğan sonrası mirasa konma liderlik hesabından ibaretti. Mirastan pay alamayacakları; çünkü “kan bağı/nesep” olarak AK parti şeceresinden olmadıkları ispatlandı. Dolayısıyla Millet İttifakı bileşenlerin hepsinde bir liderlik krizi var. Oysa 29 Nisan’daki tablo çok net mesaj verdi: “Bizde Lider krizi yok! İstikrar talebi devam ediyor! Enflasyon baskısını da ancak Erdoğan liderliğiyle çözülür!… 29 Nisan bir “Liderli gelecek tablosudur.

2) 15 Temmuz gecesi FETÖ terör örgütü şehirlerde işgal hesabı, PKK sınırda FETÖ mesafe alırsa saldırı hazırlığında iken; bu terör örgütlerinin en stratejik planı şuydu: Biz başlatırız; Erdoğan’dan nefret edenler sonuçlandırır!… Biz ön açarız; fakat Erdoğan gitsin diyenler alkışlarla karşılarlar!… Fakat olmadı. 15 Temmuz gecesinde Erdoğan’dan nefret edenler bile geri durdu!.. İlk saatlerde bizzat Millet direndi!. Nefret edenler “Bu bir Tiyatro!” diyerek gizledikleri umutlarını ikrar etmiş olsalar da; fakat Milletin gücü, terör örgütlerinin hesabını bozdu. Fakat FETÖ-PKK şimdi ikinci bir planı uyguluyorlar: Erdoğan nefretini arkalarına almak için “Bu sefer kesin Erdoğan gitti!…” diye bir algı-enformatik kampanya yürütüyorlar. Özellikle CHP’yi esir almak için HDP özel bir görev içinde. HDP, Türkiye’de bir CHP-HDP koalisyonu peşinde. Küresel güçlerin, ABD’nin planı bu koalisyon. Bunun için Parlamenter sisteme mutlaka geri dönülmesi lazım. Çünkü %50+1 sisteminde bölücüler için gelecek yok!. %50+1 milletin en güçlü iradesini, yönünü belirleyen sistem. HDP asla bu sistemde mesafe alamaz. Parlamenter sistem aslında bir CHP-HDP koalisyon stratejisidir. Fakat CHP-HDP koalisyonu için bir maskelemeye ihtiyaç vardı: Bu rolü HDP bizzat İYİ partiye verdi ve sonuç aldı. Aslında Akşener’in masadan kalkarken “Kirli pazarlık” dediği CHP-HDP iş birliği idi. Fakat masaya dönmeye ikna edildi. Nitekim, CHP ve İYİ parti seçmeninde hatırı sayılır oranda “HDP, CHP’yi esir aldı; İYİ partiyi de örtmek için fena maske yaptı!…” kanaati hızla yayıldı. Yani milliyetçi, Atatürkçü, Vatanperver duyarlılığı “Sırf Erdoğan nefreti, sırf Erdoğan gitsin diye… HDP’nin önünü açacak, büyütecek, HDP’li bir koalisyon geleceğine izin vermeyeceğiz!” diyen büyük bir seçmen kitlesi oluştu. Kararsız veya kafası sosyal medya üzerinden karıştırılmış seçmenler artık çok netler: HDP’nin planı işlemeyecek; “Erdoğan enflasyon baskısına rağmen kalmalı!” niyeti kesinleşti…. 29 Nisan bu iradeyi tablolaştırdı. Erdoğan nefretini kullanmak isteyen 15 Temmuz stratejisi çökmüştü. Şimdi de HDP-CHP koalisyonu stratejisini yürüten iç ve dış çevrelerin planı hızla çöküyor. HDP’nin açıktan “Cumhuriyet tekrar kurulacak; Özerklik gelecek; Cezaevindekiler çıkacak!…” rahatlığında parmak sallama sebebi de bu. Seçmen tuzağı çok net gördü.

3) Millet ittifakı “Erdoğan kesin gitti!… 15 Mayıs sabahı binlerce bürokratı görevden alacağız; Bakanlıklar paylaşıldı. C.B Yardımcıları görev dağılımı tamam. 7 Partili koalisyon hazır!…Erdoğan’ı adil yargılayacağız!…” sonucuna o kadar inanmıştı ki; 20 Nisan İzmir mitingini adeta 15 Mayıs sabahı gibi olacak sandılar. Bir gün önce 29 Nisan’daki tablo öyle canlarını yaktı ki; asıl montaj-kurguyu kendileri yapıp; “böyle bir kalabalık olmadı!” diye özel tempo tutmak zorunda kaldılar. Üstelik sadece ve sadece İzmir vardı orda. Başka illerden getirilen bir organizasyona hiç girişilmedi. Peki bu öz güvenli organizasyon nasıl sağlandı. Bunun iki temel nedeni olduğunu gözlemledim.

Birincisi; İzmir AK parti teşkilatı her kademesiyle ve tüm gönüldaşlarıyla çok iyi çalıştılar. Özellikle muhalefet, AK parti il başkanlığına mitingden bir ay önce atanan Bilal Saygılı’nın hazırlıksız yakalanacağını ve arada oluşacak boşluklardan ötürü mitingin zayıf geçeceğini düşündü. Oysa Milli görüş döneminden, AK parti dönemine kadar tüm süreçlerde “Erdoğan Modeli” dediğimiz; Erdoğan’ın teşkilatlandırma, organize etme modelini iyi bilen Saygılı, zaten yirmi yıldır miting zaferlerine alışmış, deneyimli teşkilatla hem dil, hem uyum hem etkinleşmede çok çabuk kaynaştı ve İzmir AK parti teşkilatının tüm başkanları, yönetimi, Milletvekillerinin tecrübesi müthiş bir saha eforu sarfetti. Başbakan Binali Yıldırım beyin, Genel Başkan yardımcısı Hamza Dağın, Gençlik ve Spor Bakanımız Mehmet Kasapoğlu beyin, eski ve yeni millet vekillerimizin; Ana kademinin, Kadın kollarının, Gençlik kollarının, Seçim Koordinasyon Merkezinin büyük heyecanla sokağa dokunuşu, gönüldaşlara dokunuşu sonuç getirdi.

İkincisi; Sayın Erdoğan’ın bir canlı yayında rahatsızlanması üzerine; FETÖ ağzıyla tüm muhalefet medyasının “Midesini üşütmedi. Çok daha ciddi hastalığı var; eli kulağında; bugün, yarın başka haberler gelecek!” tarzı ağızları Erdoğan sevenler tarafından o ağzın tam ortasına bir miting indirme kararına dönüştü. Miting de indi zaten. Yani Erdoğan ve halk arasındaki samimiyet-duygusal bağ mitingi oldu.

4) Son olarak; 29 Nisan mitinginin en önemli mesajlarından bir diğeri de şu oldu: İzmir aslında ve her zaman “Önce Vatan; Önce Devlet!” milliyetçiliğinin ruhuna sahip. Demokratik zenginliği olan bir şehir. Ancak Atatürk CHP’sinin geldiği noktanın “CHP iktidarı ancak HDP ile olabilir!…” diline ve pazarlığına ulaşması çok büyük rahatsızlık uyandırdı. Ve sırf “HDP yoksa; Erdoğan’ı gönderemeyiz!..” diye bir gerekçeye sığınılmasını da kabul etmedi. Çünkü bu şu demekti. CHP tek başına iktidara gelemez!… itirafı demekti. İşte bu seçimde CHP seçmeni “O zaman CHP’yi iktidara getirecek bir lider bulalım ve onunla devam edelim. Niye HDP bizi esir alsın!” serzenişinde bulundu. 29 Nisan bu serzenişe “2023 seçimleri; İktidar değişimi değil; Muhalefet partilerinin liderlerinin değişimi mesajı çıkacak!…” haberini verdi. Gerçekten de 2023 seçimleri bir iktidar değişimi değil; Muhalefet değişimi sonucu/kararı çıkaracak bir seçim olacak!…

Şimdi!… Önümüzde asıl miting var: SANDIK MİTİNGİ… Yani sahada kazanan Sandıkta kaybeden olmamak. Bunun için sandık başında iyi organize olmak ve ihmallerden uzak durmak gerekir. Çünkü muhalefet kaybettiğinde; “Sandıklarda hile var!..” diye tempo tutacak ve kabullenmeyecektir. Oysa iktidarıyla, muhalefetiyle sandık iyi korunmalı ve milletin iradesine iki taraf da saygı duymalı. Zaten öyle de olacaktır. Türkiye tüm seçimlerde bu güveni sağlamış, demokratik bir ülkedir. Şimdiden 29 Nisan’dan 14 Mayıs’a giden bir mektup var ve o gün demokrasinin kapısı çalınacak ve mektup teslim edilecek inşallah.

Doğru zamanda, Doğru adamı dinlemek ve o mitingde bulunmak gerçekten heyecan vericiydi. Sanırım bundan sonraki iller için de bir çıta yükseltme oldu ki; hemen arkasından Ankara bayrağı aldı ve “Durmak yok; yola devam!” dedi. Ne güzel dedi.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir