Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Mart 19, 2024

Fahreddîn Râzî’den Samimi Duygusal Paylaşımlar

İNSANA DAYANMA ÖLÜR, DAĞA DAYANMA YIKILIR

Büyük İslam düşünürü allâme Fahreddin Râzî, Hicretin 601 (Miladî 1205) yılında tamamladığı Yusuf Suresinin 42. ayetini tefsir ederken sözü kendisine getirerek bir tecrübesini samimiyetle paylamıştır. Bu aslında kişinin dünya hayatında kime dayanacağının ve kime güveneceğinin bir tecrübesidir. Anadolu irfanında dile gelen “Ağaca dayanma çürür, duvara dayanma yıkılır, insana dayanma ölür, dayan kul Allah’a dayan!” tecrübesini Razî, 56 yıllık hayatı içinde yaşamış ve yazmıştır:

“Ömrümün başından şu ana kadar tecrübe ettim ki, insan her ne zaman Allah’ın dışında birine dayansa ve güvense başı beladan, sıkıntıdan, musibetten kurtulmuyor. Aksine başkasına değil de sadece Yüce Allah’a güvenirse her halükarda en güzel şekliyle istediği ve beklediği sonuç meydana geliyor. Ömrümün başlangıcından şu geldiğim elli altı (56) yaşına kadar ki süreç içinde hayat bunu bana gösterdi. Yüce Allah’ın dışında bir kimseden bir ihsan ve ikram beklememek hususunda kalbimde tam bir sükûnet oluştu.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 145).

Not: Kendisinden sonraki alimlerin el-İmâm diye andığı allâme Fahreddin Râzî, 606 / M. 1210 yılında Herat’ta vefat etmiştir. Yani bu satırları yazdıktan beş (5) yıl sonra.

DÜŞMAN BURADA, DOSTLAR NEREDE?

Her gerçek âlimin yaşadığı gibi allame Fahreddîn Râzî de iftiralara uğramış, çamur atmalara hedef olmuş, bühtanlara maruz kalmıştır. Ama o iftiracılardan değil de, kılını kıpırdatmayan kendisine gerekli desteği vermeyen dostlarından şikâyetçidir. Okuyalım efendim:

“Kelam ilmini öğrenme uğraşımın başında, iddialarına cevap vermek için felsefecilerin kitaplarına yöneldim. Bu yolda ömrümün yarısını harcadım. Onların fikirlerine cevap teşkil edecek birçok kitap yazmaya Yüce Allah beni muvaffak kıldı. (Burada İmam sekiz kadar kitabının ismini vermiştir). Bu kitapların tamamı bir yönüyle dinin asıllarının açıklaması, diğer yönüyle ise felsefecilerin ve diğer muhaliflerin ortaya attığı şüpheleri reddetme içeriklidir. Hem taraftarlarım hem de karşıtlarım, önceki ve sonrakiler içinde hiç kimsenin bunlara benzer bir kitap yapmadığını itiraf etmişlerdir.

Bunların dışında diğer ilim dallarına dair eserlerim de vardır, ancak burada onları zikretmeyeceğim.

Ömrüm boyunca bütün çalışmam ve çabam Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancını savunmak iken bana düşmanlık besleyenler ve haset edenler durmadan çamur atıyorlar. Benim Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat inancında olmadığımı iddia ediyorlar. Önyargısız bilenler biliyor ki hem ben hem geçmişlerim Ehl-i Sünnet ve’l-Cemaat yolundayız. Nitekim dünyanın dört bir yanına dağılmış hem benim hem de babamın öğrencileri insanları yalnızca hak dine ve hak mezhebe çağırmaktadırlar. Onlar bütün bidatleri geçersiz kılma yolunda gayret göstermektedirler.

Beni esas şaşkınlığa sevk eden; iftiracılar, çamur atanlar ve hasetçiler değil de, bu tür ithamlara maruz kaldığımda destekleme hususunda kıllarını bile kıpırdatmayan ve hiçbir şekilde düşmanlarıma cevap verme zahmetine girmeyen dostlarım ve ahbaplarım olmuştur. Şunu herkes bilir ki, bir zorluğun üstesinden gelmek ancak yardımlaşma ve dayanışmayla olur. Eğer böyle olmasaydı, Kelîmullah olan Hz. Musa (as) elinde apaçık deliller ve kesin mucizeler olduğu halde Yüce Allah’a dönüp “Harun’u da beni onaylayan bir yardımcı olarak yanımda gönder” (Kasas 28/34) diye talepte bulunmazdı.

Rabbim bizi de sizi de hayırlara ulaştırsın, lütuf ve keremiyle dünyada ve ahirette cezayı hak ettirecek işlerden cümlemizi korusun!”

(İ’tikâdâtu firaki’l-müslimîn ve’l-müşrikîn, nşr. Muhmmed Mu’tasım billah el-Bağdadî, Daru’l-Kütübi’l-Arabî 1407/1986, s. 128-130).

EVLAT ACISI YÜREK YANGISI

Hayatının baharında, gurbet elde, anadan, babadan ve kardeşten uzak bir diyarda kaybettiği evladı Muhammed’in acısı ve yürek yangısı 56 yaşındaki İmam Fahreddîn Râzî’nin benliğini o kadar kaplamış ki, Hicretin 601. (Miladî 1205) yılında yazdığı Yunus, Hûd, Yusuf, Ra’d ve İbrahim Surelerinin sonunda bu yürek yangısını bizlerle paylaşmış, içini dökmüş, dua ve Fatiha talebinde bulunmuştur.  Hatta oğlu için yazdığı mersiyeden bazı beyitleri surelerin sonuna eklemiştir. Her birini yazarken de İmam gün, ay ve yıl olarak tarih koymayı ihmal etmemiştir. Adeta genç oğlunun ölümünü kayda geçirmiştir.

1. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Recep ayının Cumartesi günü, Yunus Suresinin sonu:

“Oğlum Muhammed’in vefatı sebebiyle kalbim daralıyor ve çok üzülüyorum. Yüce Rabbim onu ruhuyla ve cesediyle mağfiret ve rahmetine gark etsin. Bu kitabımı okuyanlardan özel olarak oğlum için dua etmelerini, rahmet ve mağfiret dilemelerini istiyorum.

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVII, 187).

2. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Recep ayının Pazartesi gecesi, Hûd Suresi sonu:

Salih ve güzel ahlak sahibi, gençliğinin baharında oğlumun gurbet ilde vefat ettiği haberini aldım. Bu sebepten kalbime ateş düştü, cayır cayır yanıyor. Bütün din kardeşlerimden, hakikat yolu yoldaşlarımdan, bu kitabı okuyan ve istifade eden meslektaşlarımdan Allah adına oğulcuğumu rahmet ve mağfiretle anmalarını talep ediyorum.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 82).

3. Hicrî 601. (Miladî 1205) yılı Şaban ayının yedisi, Çarşamba günü, Yusuf Suresi sonu:

“Oğlum Muhammed’in vefatı dolayısıyla bugün kalbim çok daralıyor. Rabbim onu rahmet ve bağışlamasıyla sarıp sarmalasın, yüksek dereceler ihsan eylesin. Bu kitabımı mütalaa edenlerden hem oğlum hem de kendim için bir fatiha okunmasını istiyorum. Hassaten gurbette kardeşlerden, anneden ve babadan uzakta vefat eden oğlum için dua istiyorum. Bu isteğimi yerine getirenlere ben de çok dua edeceğim.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XVIII, 229).

4. Hicrî 601. (Miladî  1205) yılı Şaban ayının on sekizi, Pazar günü, Ra’d Suresi sonu:

“Bu kitabımı okuyan ve istifade eden herkesten hassaten oğlum Muhammed için rahmet ve mağfiret dilemelerini istirham ediyorum. Onun için yazdığım mersiyeden bir beyitte şöyle ifade ettim:

Bu fani âlemde hüzün de korku da birbirine karışıktır

Hayırları rüya gibi geçici, şerleri sürekli ve yakındır.”

(et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XIX, 71).

5. Hicri 601 (Miladî 1205) yılı Şaban ayının son günleri Bağdat’ta, İbrahim Suresin sonu:

“Yüce Allah’tan gam ve üzüntüden kurtulmayı, cennetin yüksek derecelerine erişmeyi, cehennem çukurlarından uzak kalmayı diliyorum. O melik, mennân, rahîm ve deyyândır…” (et-Tefsîru’l-Kebîr, İhyau’t-Turasi’l-Arabî, XIX, 150).

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir