Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Nisan 24, 2024

Dün Dündür

Kemal Kılıçdaroğlu, önceki cumhurbaşkanlığı seçiminde gazetecilerin “Kafanızdan geçeni, aklınızdan geçeni anlamaya çalışıyoruz, aday olacağım demiyorsunuz, sayın genel başkan’’ sorusunu şöyle cevaplamıştı;

‘’Efendim bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olmamalı, bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olursa, velev ki seçildi, nasıl gidecek namusu ve şerefi üzerine yemin edecek, ‘ben tarafsız olacağım’ diye? Benim namusum ve şerefim bu kadar ucuz mu? Ben nasıl namusum ve şerefim üzerine, tarih huzurunda ve büyük Türk milleti önünde diyeceğim ki ‘tarafsız davranacağım’, ya o zaman demezler mi kardeşim, ‘tarafsızsan sen nasıl falan parti üyesisin?’’ (1)

Ben Kemal beyin bu sözlerine katılmıyorum, ister belediye başkanı olsun ister cumhurbaşkanı, fark etmez, partili olmak (ki resmi olarak üye ol veya olma herkes partilidir) tarafsız davranmaya mani değildir, yeter ki sen bunu iste, pratikteki uygulamalar da bu ilkeyi değiştiremez.
Fakat sorun şu ki, Kemal bey tutamayacağı sözler söylüyor, hem de büyük sözler, namus kavramı ile detaylandırdığı adaylık konusundaki bu sözlerinde olduğu gibi. Bu çok ciddi bir problem ve tedirgin edici bir durum.

Önceki seçimlerde ‘’bir partinin genel başkanı cumhurbaşkanı adayı olamaz, olmamalı’’ diyordu şimdi ise ‘’ben adayım’’ diyor ve başka da bir şey demiyor, hem de yaptıkları -kararlar oybirliğiyle alınacak şeklindeki- mutabakatı çiğneyerek ve ittifaktaki ikinci büyük partiyi dışlayarak (Akşener’in itirazına karşı ‘’o zaman biz de 5 parti olarak açıklama yaparız’’ demesi, bir çırpıda onu yok sayması vs, tabii bu durumda yaptıkları mutabakatı sadece Kemal bey değil diğer beş lider de çiğnemiş oldu)

Bu durumda asıl sorulması gereken şu;
Kemal bey aday oldu ve seçildi diyelim, bu 5 yıl boyunca icranın başında olacak demektir, ittifaktaki diğer partilerin onayına ihtiyaç duymadan tüm bakanları ve binlerce bürokratı atayabilir demektir, onu bağlayan resmî bir şey yok çünkü. İttifak mutabakatı mı dediniz! Geçiniz onu. Seçim öncesi dönemde (yani hala ciddi manada diğerlerine ihtiyacı varken) bunu yapan, yaptıkları mutabakatı anında çiğneyen biri, seçimden sonra, tüm yetkileri eline alınca benzer davranışları niye sergilemesin? Onu bağlayan ne var? Ne parlamenter sitemdeki gibi güvenoyu sorunu var ne de hükümeti düşürebilme vs (400 mv gerekiyor bunun için).

Tabi bu durumu öncelikle ittifaktaki diğer partiler, özellikle de tabanları düşünmeli (Saadet, Deva, Gelecek ve Demokrat P). Şöyle bir örnek verelim mesela; Saadet partililer bir sabah kalktıklarında bir bakmışlar ki, ‘’Cumhurbaşkanı Kemal Kılıçdaroğlu İstanbul Sözleşmesini fesheden Cumhurbaşkanı kararnamesini iptal etmiş’’ Yani bir zamanlar uğruna ortalığı ayağa kaldırdıkları (onlara göre aileyi çökerten, eşcinselliği meşrulaştıran, tüm kötülüklerin anası niteliğindeki) İstanbul Sözleşmesini yeniden devreye almış, ne yapacaklar? Üstelik Kılıçdaroğlu bunu yapacağını söylüyor da, yani sizi kandırmış olmayacak, ama siz kendinizi kandırmış olacaksınız!
Ve buna benzer yüzlerce icraat!
Ne yapacaksınız?

1-https://twitter.com/habermujdeli/status/1631630959052312579?s=48&t=UQAhMko76Pmcw77X0ISoqQ&fbclid=IwAR3-a41fOIdhlo36asYFerqQ5viwIbB8ke1mXTHtq4xb6ntm1NEPGWK-H-I

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir