Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

Tasavvufa Yönelik Haksız Bazı Eleştiriler

Tasavvufa yönelik bir takım eleştiriler var, haklıdır; bir takım eleştiriler de var ki, haksızdır. Bir takım eleştiriler ise tartışmaya açıktır. Eleştiri konusu olan hususu anlamak gerekiyor. Burada ne kastediliyor? Ne yapılmak isteniyor? Bunları iyi değerlendirmek gerekiyor.

Bir örnek verelim. Müridin görevlerinden ilki, şeriatın zahiriyle çeliştiğini zannettiği bir şey ile emr olunsa bile, herhangi bir konuda şeyhine itiraz etmeyip şeyhinin kendisine emrettiği her şeye mutlak itaat etmektir. Sufiler itirazın olmamasına Hz. Musa ve Hızır’ın yol arkadaşlığını örnek gösterir. Bunun yanında müridin şeyhinden hiçbir şeyi saklamaması hatta kalbindeki bütün hallerini şeyhine sunması ve zihninde dolaşan bütün fikirleri ona anlatması gerekir çünkü kendi nefsini şeyhinden gizlerse, yol arkadaşına ihanet etmiş olur. Zira şeyh doktor gibidir müridin durumu da avret mahalli gibidir ve doktor zorunlu bir tedavi için avret mahallini görebilir.

Bu ilişki tarzı eleştiri konusu olmuştur. Sufiler bu ilişki sebebiyle bireyin şahsiyetini yok etmek ve iradesine ipotek koymak ile itham edilmiştir. Modern eğitim yöntemleri ile mukayese edildiğinde şahsiyeti yok etmek itibariyle sert bir tenkide tabi tutulmuşlardır.

Ancak bilinmelidir ki meselenin daha derin ve dikkatli bir şekilde ele alınması gerekir. Çünkü sufiler çoğunlukla bu ilişkiyi hasta ile doktor ilişkisine benzetirler. Hasta için doktorun gerekli olması gibi manevi hastalıklar olan nefsin afetlerinde de müridin nefsinin hallerini bilen manevi bir doktora ihtiyaç vardır. Hastanın doktora itaati gerektiği gibi müridin de kendisine doğru yolu göstermesi için bir mürşidi araştırıp ona müracaat etmesi gerekir. Mürit mürşidini bulduğunda onun emrine tabi olmalı, yasakladığı şeylerden uzak durmalıdır. Mürşit ona sadece kusurlarını göstermek için gerekli değildir, bilakis Allah’a giden manevi yol gizli olduğu için, yolun işaretlerini açıklaması, tehlikelerinden sakındırması, varidat ve hallerin şeytandan mı Allah’tan mı olduğunun karıştığı durumları müride bildirmesi için mürşit gereklidir.

Öyleyse mesele hasta-doktor ilişkisi ise hastalığın kendine has psikolojik tedavi yöntemleri olmalıdır. Dolayısıyla bu mukayeseyi modern eğitim yöntemleri ile değil, psikolojik yöntemlerle yapmak daha doğrudur. Zira psikolojik tedavide bu tür ilişkiler vardır. Şöyle ki; hasta, kontrolünü psikoloğa bırakır; ona bütün sırlarını açar ve ondan izin almaksızın hiçbir şeye girişmez. Bütün bunlar bazen yıllarca devam eden tedavinin gerektirdiği şeylerdir.

Her iki sistem de mürit veya hasta tarafından tasdik ve iknanın tam bir kabulünü gerektiren bir başkasının telkini fikrine dayanır. Psikanalist ve hasta yahut şeyh ve mürid gibi tedavisi ancak iki tarafın var olmasına bağlı oldukları için bu iki yöntem, ikili bir kesinliğe dayanması açısından birbirine benzer. Sufilerin, -bilinçsizlik düşüncesinin manevi yolculukta tesiri olmakla beraber- hastanın kendi hallerini idrak edemediğinin farkında olduğunu öğrendiğimizde bu benzerlik daha güçlü bir şekilde görülür. Beden ve kalp hastalıkları arasında yapılan mukayese bunun açık bir göstergesidir. Beden hastalıklarında hastalığın sebebini bulmak kolaydır; hasta hastalığını betimleyerek rahat bir şekilde anlatabilir. Kalp hastalıklarında ise hastalığın sebebini bulmak kolay olmadığı gibi hastanın kendisini betimlemesi de o kadar kolay değildir.

Burada öyle anlaşılıyor ki, psikanalizin tedavi konusundaki yöntemi, tasavvufun işaret ve kalplerin dili konusundaki yöntemleriyle buluşur. Psikanalist, aklın yöntemi ile bilinçaltındaki gizli bağları hastaya açıklayamaz, bilakis psikanalistin sözleri, hastanın sevgi dolu kalbine dokunacağı için bunu duygusal bir dille yapmalıdır. Böylece akli delil getirmeden terapist hasta ile anlaşır. Bu yöntem ancak bilinçsizce oluşturulan düğümlerin çözümlenmesi için hastanın direncinin sükunet bulması adına psikanalist ve hasta arasındaki tam bir muvafakatla gerçekleşir.

Böyle olmakla birlikte tasavvuf ile psikanalizm arasında farklar vardır. Psikanalizm, bilinçaltının derinliğini arındırma, yani ahlaki bir hedef gütmez. Psikanalizm, hastanın kendisine tutunacağı ahlaki veya manevi değerler için çabalamaz, bilakis bundan tamamen uzak durur. Psikanalizm, gaybi bir durumu barındırdığı için sezgisel keşfi kullanmaz. Ancak psikanalist, bilimin tümevarım yöntemini kullanır. Bu durumda sormak gerekir: Nefsin derin sırları bilim mantığına ve onun istidlal yöntemlerine boyun eğer mi? Hasta açısından duygusal ikna, tedavi esnasında hastaya aklını kaybettirir mi? Psikanalizm, nefsin derinliklerine nüfuz edebilmek için tamamen tasavvufun bakış açısından kopmamış gibi görünür, fakat psikanalistlerin yıllarını alan, tedavide belirleyici bir araç olan manevi değerlerden uzak durmaları sebebiyle uzun süren ve sonuçsuz gözlemlerinden kaynaklanan, çoğunlukla hiçbir sonuca varamadıkları konularda, sufiler doğru bakış açıları ve sezgilerindeki nüfuzla nefsin afetlerini keşfetmeye daha çok muktedir olmuş görünüyorlar.

(Ahmet Mahmut Suphi, İslam Düşüncesinde Ahlak Felsefesi, s. 255-258)

Başlıkta bu eleştirilere haksız deyişimin sebebi gerçek bir tasavvufun bulunduğu yerde söz konusu olan mürit-mürşit ilişkisidir. Tasavvufun da yozlaştığı, mürit-mürşit ilişkisinin manevi bir eğitim olmaktan çıkıp başka hedeflere yöneldiği sahte ortamlarda maalesef bu eleştiriler oldukça haklı olacaktır. Onun için yukarıda verdiğimiz örnek, tasavvufun özünün kaybedildiği, sahteliklerin ortaya çıktığı bir ortamda şüphesiz istismara açık demektir. Ama gerçek bir tasavvuf terbiyesinin verildiği, mürşidin hakiki olduğu bir ortamda ise bu örnek anlamlı olacaktır.

Son olarak şunu eklemem gerekir: Müridin kendini mürşidine teslim etmesi, ona hiç itirazda bulunmaması ilkesi bir devletin yükseliş dönemi söz konusu olduğunda çok ciddi problemlere yol açmayabilir. Bu anlayış bu dönemlerde tolere de edilebilir. Ancak aynı anlayış bir devletin çöküş dönemlerine rast geldiğinde ciddi problemlere yol açar; çöküşü kat be kat artırır; onun için tolere edilmesi de mümkün değildir.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir