Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Mayıs 1, 2024

Bir Sendikadan Gönülden Kopuş

Mesleğe başladığım günlerde sendikaya üye olmam için beni davet eden Bilal Yeşan abiyi rahmetle anıyorum. Üyelik daveti yaparken kendisine tek bir soru sormuştum. Aksa şairi M Akif İnan ağabeyin kurduğu sendika mı bu? ‘’Evet‘’ cevabını zaten beklediğim için hemen üye oldum. O kadar heyecanlıydım ki koca ilçede tek üye olarak büyük bir inanç ve kararlılıkla ilçeme döndüm. Ondan sonra başıma gelmeyen kalmadı ilçede. Araştırmalar soruşturmalar birbirini kovaladı. Üyelik kesintisi yapmamak için yalanlar söylendi. İstanbul’a geldikten sonra yeniden üyelik yapılması gerektiğini öğrendiğim zaman üzülmüş ve kızmıştım.

Üç ilçe iki şubede çalıştım. Çalışmalar süresince çok kaliteli insanlar tanıdığım sendikacılık sürecim bir o kadar kalitesiz ve kifayetsiz muhterisle de yolumuzu kesiştirdi. Her anlamda kefil olduğum teşkilatımda kendi yerlerinin güvenliğinden benim adıma korkular taşıyanlar teşkilatta başarılı çalışmalar yapmamıza rağmen hatta belki de sırf bu yüzden fırıldaklar çevirmeye başladılar. Genel merkez dahi meselenin ne olduğunu ya anlamadı ya da anladı işine geldiği şekilde davranarak bu aleyhte çalışmalara fırsat verdi. Şube başkanı bir sonra ki seçimde kaybettiği başkanlığı ilçe müdürlüğüyle takas ettiği için sorun kalmamıştı. Ancak yaşanan sorunların gerçek kaynağı olanlar daha sonra işin ucu genel merkeze ulaşınca görevden el çektirildi.

Şimdi sade bir üye olarak çalıştığım görev alanımda hâlâ daha yok sayılmak suretiyle öncekileri aratmayan bir korku ve mesafeyle ilişkiler sürdürülüyor. Olumsuz süreçler yürütülürken teşkilata hasbel kader girmiş ve teşkilat ahlakını özümsememiş kişilerce yapılan itibarsızlaştırma çalışmaları karşısında sessiz kalmayı tercih eden eski ve yeni yönetim ile ya da meseleyi kendi zaviyesinden ele alan genel merkez ile hiçbir gönül bağımız kalmamış olsa kimse şaşmaz sanıyorum. Ona rağmen üye yaptığımız onlarca belki yüzlerce insanın gözünün içine baka baka bu teşkilatla olan organik bağımızı kesemiyoruz.

Yaşanan olumsuzlukları dillendiremiyoruz. Sanki dut yemiş bülbül gibi köşemizde oturuyoruz. Ne yerel anlamda ne de genelde bizi yeterince hatta doğru bir biçimde temsil etmeyi bile başaramayan, üye olsun da ahlakı, çizgisi ne olursa olsun diye yönetici yapılanların ayaklarının altına atılan üyelerden haberdar olup ta bir şey yapılmadığına şahit olmak ağırımıza gidiyor. Sendikanın bir şekilde bir yerinden tutunarak kendisine görev devşirenlerin, ya da sendikayı kullanarak bir yerlere gelenlerin yanlışlarına göz yummaktan adeta sosyal kör olduk. Her yanlışı tecviz ya da izah edebilen akılları gördükçe kendi aklımızı yetersiz kendi ahlakımızı sahabe ahlakı sanacak hale geldik.

Artık on binlerle ifade edilen istifalardan vaz geçtik. Gönülden kopanların yüzbinler düzeyinde olması bile bizi şaşırtmıyor. Kendi yerini sağlamlaştırmak için karşısındakine iftira edenlerle hain diyenlerin aynı hiza olduklarını düşünmek pek te zor olmasa gerektir. Kendi ellerimizle büyüttüğümüz kendi teşkilatımızdan utanır hale geldik. İstifa edenlerin yerine yeni üye alabilirsiniz belki ya gönülden kopanlar. Onları tekrar kazanabilecek misiniz? Mümkün değil. Bu davaya olan inancı zedelediği gibi muhatapların size olan güveni ve teşkilatın saygınlığı berhava olmaz mı? Kime ne söylesek ne anlatsak boş. Herkes kendi hesabının peşinde. Tepeden tırnağa ben salim olayım da gerisi ne olursa olsun zihniyetiyle hareket eden bir teşkilatta yaşananların düzelmesi adına konuşmak en büyük mesele haline gelmişken ne söylesek boş.  

Gönülden koptuktan sonra elde kalan üyelik formu bir kâğıt parçasından başka bir anlam ifade eder mi bilmem ama istifa etmekten korkmuyoruz. Hadi gidelim dedik. Nereye gideceğiz? Olduğu günden bizim değerlerimizle savaşanlarla ve alanda muhataplarımızı sakındırdığımız, yıllarca mücadele ettiğimiz yerlere mi gidelim. Kendi teşkilatımız bizim gözümüzü oyacak hale gelmişken onlar bizi gülle mi karşılayacaklar. Ya de her kopanın oluşturduğu sayısı bile tam bilinmeyen yeni adreslere mi atacaksınız bizleri. İnandığımız değerleri beraber savunduğumuz kardeşlerimizden ayrı düşmemizi tercih edenler, bunu arzulayanlar olabilir. Gidenlerin ardından zaten belliydi gibi peşinci, ya da hiçbir beklentisi olmasa bile beklediğini bulamadığı yaftasıyla cümleler kurulması kardeşlik hukukuna sığar mı?

Eyleme beraber gidip dönüşte aynı çay ocağında dertleştiğimiz, dar gününde evinde ziyaret ettiğimiz, düğününde cenazesinde beraber olduğumuz dava kardeşlerimizin arasına girmek olmaz mı bu? Bunu hangi vicdan kabul eder. Nasıl olsa benim işime yaramaz diye kenara ittikleriniz daha düne kadar bir tane bile üye olmayan okullara gidenler ve okullarda terslenircesine dışlanan arkadaşlarınız değiller mi? Kendi cebinden harcamalar yaparak sendikal çalışmalar yapan ağabeylerle yolarını ayırsınlar mı isteniyor. Sözün bittiği yerde iki yol çıkar karşıya. Ya yıllarca beraber hayalini kurdukları büyütmek için ter döktükleri teşkilata veda etmek ya da bir şekilde iyiliğin temini için istikamet uyarısı yapmak.       

Bizi üye yapanlardan, taşıdıkları manevi olgunluktan, kardeşlik hukukunun gözetilmesine dair sohbetlerden, üyeye karşı nezaket, saygı ve değer vermekten bahseden kurucu iradeden utanıyoruz. Üye yaptığımız insanlardan, teşkilatımız adına onlara verdiğimiz sözlerden ya da güvencelerden utanıyoruz. Bugün olmuş hâlâ teşkilat yüzünden çektiğimiz sıkıntılara rağmen gidecek bir yer aramıyorsak biz inandığımız değerler merkezinde ortaya çıkabilecek bir umudu taşımamızdan başka bir sebep yok. Tüm gönül bağları kopmuş olsa da kifayetsiz muhterisler teşkilatı doldurmuş olsa da hayır ben değil şu arkadaş daha layıktır diyecek bir iradeyi ortaya koyacak feraset kalmamış olsa da hala ümitvâr olmayı seçiyoruz.

Gidenlere kurulan cümlelerle kalıp umudunu koruyanlara aynı acı sözler söylendiğine göre ne diyelim.

‘’Söylesem tesiri yok sussam gönül razı değil.’’

Allah serencamımızı hayreylesin.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir