Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Kerç Köprüsü…

Ukrayna-Rusya savaşı bugün hala sahada ve masada devam ediyor. Rusya’nın enerji pazarlıkları, ekonomi tedbirleri savaşın seyrini etkilerken, ABD ve AB, şuana dek bir ülkeye yapılan en büyük savaş yardımını yaparak toplamda 100 milyar dolarlık yardımı Ukrayna’ya gönderdi. Savaş sadece iki ülke arasında değil, çeşitli şart ve koşullarda bölge ülkelerini ve hatta dünya ülkelerini dolaylı olarak etkilemeye devam ediyor.

Bugüne baktığımızda ortada 8 aydır süren bir savaş var. Bu yazımızda ben size 8 aylık savaşın aslında 8 yıl önce nasıl başladığını ve bugüne gelindiğini etraflıca anlatacağım.

Rusya Ukrayna savaşı aslında şubat ayında başlamadı. 2014 yılına kadar Ukrayna, Rusya’ya bağlı bağımlı bir devletti. 2014 yılında halkın demokrasi ve bağımsızlık talepleri daha fazla bastırılamayınca Rusya,  Ukrayna iç politikasından Kırım’ı da yanına alarak uzaklaştı. Uzaklaşırken de Donbass bölgesinde istikrarsız bir durum yarattı. Daha sonra Rus toprağı ilan ettiği Kırım ile anakarayı bağlayan bir köprü inşa etti ‘Kerç Köprüsü’. Bugünkü savaş aslında temelleri 8 yıl önce atılmış olan o savaştır. 2022 Şubatında bu mücadele konvansiyonel bir savaşa dönüştü. Kuvvet farklarına bakınca Putin dâhil herkes kısa sürede Ukrayna’nın mağlup olacağını ve hatta haritadan silineceğini söylerken gelinen noktada Ukrayna savaşı kazanıyor. Şubat ayında Putin’in tabiriyle özel askeri operasyon başladığında İngiltere ve kısıtlı kabiliyetleriyle Polonya dışında Ukrayna’ya açık destek veren ülke yoktu. Birçok ülke aktif bir tarafsızlık sergiliyor bir yandan Rusya’yı kınarken bir yandan da Ukrayna’ya destek vermekten imtina ediyordu. Ukrayna’ya askeri yardım götüren İngiliz uçakları Alman hava sahasını kullanmadan Kiev’e uçuyordu.  ABD öncülüğünde başlayan yaptırım furyası bu aktif tarafsızlar için ilaç oldu. Herkes sırayla yaptırım kervanına katılıyor Rusya için her günyeni bir şeyler yasaklı olarak tabir ediliyordu. Rusya açısından bu kısa vadede sürdürülebilir bir durumdu. Ne de olsa Avrupa enerjide yüzde 40’lara varan bir oranda Rusya’ya bağımlıydı. Hatta Putin, Macron ile görüşmesinden sonra bunu açıkça dile getirdi ve ‘Ukrayna için bir Nükleer güç olan Rusya’yı karşınıza almak ve enerji fiyatlarını yükseltmek ister misiniz’ diye Avrupa halklarına seslendi. Rusya bu zamana kadar hedeflerine ulaşıp Ukrayna’yı yok etseydi bu plan tutardı. Bugün Avrupa Ukrayna’nın arkasından yas tutar ama ucuza Rus gazını almak için de sıraya girerdi. Ukrayna direnişi arttıkça Avrupa da enerji için başka kaynaklar aradı. Yine ABD öncülüğünde Avrupa’ya taşınan kaya gazı yani LNG Rus gazına alternatif hale geldi. Bugün Avrupa’nın Rus gazına bağımlılığı yüzde 7,5 seviyesinde.

Rusya’nın çarlık hayali suya mı düştü…

Rusya, şubat ayında ‘Ukrayna diye bir ülke yok’ söylemiyle başlayan, Kiev ve tüm Ukrayna’yı Rus topraklarına katarak post modern bir çarlık hayali kurarken eldeki bulgurdan olma noktasına geldi. Kiev’i işgal planı tutmayınca Odessa’yı kuşatarak Moldova’daki Transdinyester ile birleştirip Avrupa’nın içlerine kadar uzanan bir Rus hattı inşasını hayal etti. Odessa kuşatması da hüsranla sonuçlanınca askeri ve lojistik olarak önemli gördüğü yılan adasından da çekilmek zorunda kaldı ve hedef küçülttü. Bu kadar askeri stratejik kaybın üstüne Pirus zaferi bile olsa küçük bir başarı hikâyesine tutunmak isteyen Putin, ikisi istikrarsızlaşmış olan dört şehri sahte referandumlarla topraklarına katarak bu kazanımını nükleer şemsiye altında korumayı planladı. Ancak Kerç Köprüsü’nün patlatılması 2014 yılında işgal ettiği Kırım’ı kaybetme riskini su yüzüne çıkardı. Kırım’ın anakarayla bağlantısının kesilmesi riski bile büyük bir kargaşaya sebep oldu.  Kırım’da baş gösteren istikrarsız durum bir yana Herson savunmasının başarısız olmasıyla ikmal yollarının da tehlikeye girmesi Putin’i endişeye ve acele kararlar almaya zorladı. İşte tam bu noktada bence bu güne kadarki en büyük hatasını yaptı ve kendi sonunu hazırlayan bir karar verdi.  Kırım’ın dokunulmazlığına vurgu yapıp savaşı kaybetse bile Kırım’ı pazarlık konusu yapmayacağını göstermek için Ukrayna’nın başkent dahil diğer şehirlerindeki sivil yerleşim bölgelerine elindeki sınırlı füze stokuna rağmen füze saldırısı düzenledi. Bu füzelerden biri de Alman büyükelçiliğine isabet etti. Füze saldırıları iki durumu netleştirdi birincisi Tüm başarısızlığına rağmen hala potansiyeli olan bir Rusya ve Rus olgusu çaresizce füzeye sarılan, sivil halkı katleden umutsuz bir Rusya görünümüne dönüştü. Daha da önemlisi Rusya’nın yenilmesi için can atan ama bunu hem politik sebeplerle dile getiremeyen hem de yükselen enerji fiyatları nedeniyle Ukrayna’ya olan desteğini iç kamuoyuna kabul ettiremeyecek Avrupa devletlerine Ukrayna’ya açık ve sınırsız destek verebilmek için bir fırsat sundu. Ardından bu hatasında da ısrar ederek İran yapımı kamikaze dronlarla Kiev’e saldırı gerçekleştirdi. Böylece batı açısından sevimsiz görülen İran rejimi de Rusya ile birlikte meşru bir sebeple hedefe oturtuldu. Savaşın başladığı günden beri tarafsız kalan İsrail bile bu meşru sebebe dayanarak Ukrayna’ya askeri yardımda bulunacağını açıkladı.

 Ukrayna açık bir şekilde 2014 öncesi sınırlara dönmek istiyor. Rusya ise Rus toprağı etiketi vurduğu Herson’u daha bir hafta geçmeden kaybediyor ve her gün nükleer tehdidini hatırlatıyor. Sanıyorum ki bu durumda Putin, çarlık hayalleriyle tamamen zıt biçimde Rus tarihine toprak kaybeden lider olarak geçmemek için çaresizce her yolu deneyecek. Bunlardan ilki daha önce çeşitli bölgelerde başarıyla uyguladığı hibrit savaş formatına geri dönmek.  Alelacele ilan edilen ve sosyolojik bir travmayla sonuçlanan seferberlik ilanı hibrit savaşa hazırlık için zaman kazanmak amacıyla tasarlandı. Zaten etnik Rus olmayan acemi askerlerin eğitimsiz ve hatta teçhizatsız bir şekilde muharebe alanına gönderilmeleri bu tezi doğruluyor.  Putin’in seferberlik ilanı sonrası üç günlük eğitimle sahaya sürdüğü acemi askerleri bir süre direnebilirlerse doğuya çekilip orada sağlam bir savunma hattı kurup tutunmayı sonrasında da tekrar hibrit savaş formatında uzun bir süre dünya kamuoyunu oyalamayı amaçlıyor. Herson’un geri alınmasıyla psikolojik üstünlüğün Ukrayna tarafına geçtiği ve Ukrayna’nın artık Batı’nın sınırsız desteğine de sahip olduğu düşünülürse yakın zamanda Rusya’nın yenilgisinin sonuçlarını konuşmaya başlamamız ihtimal dâhilindedir.

Rusya’nın referandum ilanı müttefiki ülkeler içinde tehdide dönüşür…

Siyasi açıdan da Rusya sahte referandumlarla elde ettiği bu şehirleri zaten elde tutamaz. Rusya’nın müttefik saydığı pasif tarafsız ülkeler Çin, Hindistan, Kazakistan ve Türkiye bu referandumları tanımayacağını ilan etti. Avrupa’daki en yakın müttefiki Sırbistan bile referandumları tanımadı. Zira böyle bir referandum yöntemiyle Ukrayna’nın toprak kaybını meşrulaştırmak,  Sırbistan ve hatta Türkiye için büyük riskler barındırır. Bir süre sonra aynı yöntemle Voyvodina bölgesi Macaristan’a bağlanmak isterse veya Sancak bölgesi bağımsızlık talep ederse Sırbistan bunları kabul etmek zorunda kalabilir. Böylece iç savaşın eşiğindeki İran ve yıllardır iç savaşta ülkesini harap etmiş Suriye yönetimi dışında siyasi açıdan müttefiki kalmayan Rusya ordusunun elde edemediği başarıyı siyasal olarak elde etmek için, en azından hibrit savaş için ihtiyacı olan zamanı kazanmak amacıyla bazı ülkelerin tarafsızlığına ihtiyaç duyar hale geldi.

Konuyu biraz daha açalım, sahada ordusunun başaramadığını önce doğal gaz kartını kullanarak başarmak istedi. Avrupa, özellikle Almanya bu sopa ile mücadele için bir yol bulunca bu kez tahıl krizi krizi patlak verdi. Açıkçası önce Batı’yı mahrum bıraktığı enerji kaynakları sebebiyle sonrasında da açlıkla tehdit etti. Ancak bu iki tehdit bir siyasi kazanımdan çok çaresiz bir yalnızlığa itince bu kez nükleer kartını daha inandırıcı bir şekilde tekrar açtı. Kamuoyunda yine kasten oluşturulan yanlış bir algı var şöyle ki, Putin’in yanında bir çanta var içinde de nükleer tuşu var Putin bastığı anda dünyayı yok eder. Bu konuya da açıklık getirelim; Rusya’nın nükleer silah kullanması için işletmek zorunda olduğu bir prosedür var. Putin’e gelmeden önce birçok makam buna onay vermek durumunda ayrıca nükleer başlıklarını da İskender tarzı füzelere monte edebilmek için en az bir hafta kadar hazırlık süresine ihtiyacı var. Bu hazırlık süresi sebebiyle nükleer hareketliliği ABD tarafından izlenip tespit edilebilir durumda. Bu noktada devreye giren ABD ve NATO’nun Nükleer tehdidin karşılığını bulacağını söylemesi önemliydi.

Nükleer bomba tehlikesi Batı tarafından kabul görüp Ukrayna’ya destek sekteye uğrasaydı Rusya ajandasını gerçekleştirmek için kimseye ihtiyaç duymayacaktı ancak tehdit ile bir kazanım elde edemeyen Putin Astana Zirvesi’nde tavır değiştirdi. Astana Zirvesi süresince ‘Ukrayna’ kelimesini hiç ağzına almadı. Bu aslında sahadaki yenilgiyi kabul ediş biçimidir. Tacikistan Devlet Başkanının Putin’in yüzüne söylediği sert sözler ve Kazakistan ile birlikte diğer Türk Cumhuriyetlerinin vatandaşlarına Rus seferberlik ilanına uymama çağrıları da bu ülkelerin Rusya’nın başarısızlığını kabul ediş biçimiydi. Putin’in Astana Zirvesi’nde yaptığı Türkiye’yi bir gaz dağıtım merkezi olarak tanıttığı konuşma ve o konuşmanın kasten yanlış çevirilerle sosyal medyada dolaşan kısımları ise Türkiye’nin pasif tarafsızlığını satın alma çabaları. Neredeyse Türkiye’ye Rus doğal gazına ortaklık teklif ettiği o konuşma ile Türkiye’ye bir yem uzatıyor. Uygulanabilirliği neredeyse hiç olmayan bu projeye bel bağlayan Putinistler de her gün algı yapıyorlar. Türkiye’yi Rus gazının dağıtım merkezi yapacak boru hattını inşa edebilecek teknolojiye sahip tüm şirketler Batı kaynaklı ve yaptırımlar sebebiyle de bu hattın inşası mümkün değil. Ayrıca Avrupa zaten Rus gazına bağımlılığını azalttı ve Rusya Avrupa’daki pazarını da neredeyse kaybetti.  Hal böyleyken inşası mümkün olmayan hat ile alıcısı olmayan gazı Avrupa’ya taşımak hayali gerçekçi görünmüyor. Ancak Türkiye halen arabuluculuk, diplomasi gibi terimlerin içleri boşaltılmış haliyle oyalanıyor.

Diplomasi, diplomatik bir çözüme ihtiyaç duyar…

Diplomasi, diplomatik bir çözüme ulaşmak isteyen iki taraf ve sonucunda da diplomatik bir çözüme ihtiyaç duyar. Mevcut durumda siz arabulucu olsanız bile Ukrayna’nın eski Sovyet İmparatorluğuna katılması hedefiyle yola çıkmış Putin’e bu yanlışı diplomatik bir dille anlatamazsınız. Bunu ancak güçlü ve savaşı kazanmış bir pozisyonda kabul ettirebilirsiniz. Sizo diplomasi masasına oturduğunuzda Rusya ABD’ye rakip bir süper güç değil, askeri gücü kırılmış, Belarus’tan eski Sovyet tanklarını getirip kullanmaya çalışan, İran’dan kamikaze dron, Kuzey Kore’den mühimmat alan; sanayisi, ekonomisi iflas etmiş konumda olursa ancak barışı ve geri çekilmeyi konuşabilirsiniz. Yoksa bu durum II. Dünya Savaşı’nın sonunda Berlin işgal edilmişken Hitler ile Stalin arasında arabuluculuk yapmaya çalışmak gibi saçma olur.

Türkiye, bölgesel güç…

Daha önceki yazılarımızda değinmiştik Doğu Akdeniz’den çıkarılacak gazın Avrupa’ya ulaştırılmasında Türkiye kilit ülke. Türkiye zaten İsrail ile anlaşarak Afrodit yataklarından Putin’in verdiğinden çok daha fazlasını kazanabilir. Bununla birlikte Ukrayna’da devam eden savaş sebebiyle kara bağlantısı sekteye uğrayan Asya-Avrupa arasında, Kafkasya ile Avrupa arasında coğrafi konumu sebebiyle kilit olan ülke yine Türkiye. Zengezur koridorunun açılması bu konuda bize büyük bir avantaj sağlıyor. Hal böyleyken Rusya’nın bize verdiği rüşvete ihtiyacımız yok. Bizim yapmamız gereken çok daha önemli işler var. Türk devletlerini Rusya sonrası döneme hazırlamalıyız. Onlarla daha yakın ilişkiler kurup askeri, politik, ekonomik altyapılarını güçlendirmeliyiz. Bir yandan da dilde birliği sağlamak için çalıştaylar düzenlemeliyiz. Bölgeden Rus gölgesi kalkmak üzereyken enerjimizi Azerbaycan’ın Karabağ’daki kazanımlarını korumasında yardımcı olmaya, diğer Türk cumhuriyetlerinin yeni kazanımlar elde etmesine öncülük etmeye harcamalıyız. İran’ın bu istikrarsız durumunda güney Azerbaycanlı 25 milyon Türk’ün, Irak’ta Türkmenlerin durumuyla ilgilenmeliyiz. Balkanlarda, Akdeniz’de Müslüman toplumun dertleriyle hemhal olmalıyız. Gelecek zaten bizim.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir