Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 27, 2024

Hz. Aişe Hz. Peygamber’le Evlendiğinde Çocuk Yaşta Mıydı?

Hocam, sürekli tekrarlanan iddia “Hz. Muhammed’in çocuk yaşta birisiyle evlenmesi”. Gerçekten Hz. Peygamber Hz. Aişe validemizle çocuk yaşta mı evlendi?

“Temcid pilavı gibi ısıtıp ısıtıp getirmek” deyimiyle ifade edilen bir konu. Hz. Aişe, babası, annesi ve hatta o dönemin toplumu bunu sorun etmemiş, ama bugün birileri buna kafayı takmış durumda. Onların derdi Hz. Aişe ve çocuk evlilikleri değil, İslam’ı getiren Rahmet Elçisini yıpratmak.

Ama bu soru gençlerin kafasına takılıyor.

Zaten biz de bu yüzden bu soruyu önemsedik. Çünkü işin aslını bilmeyen gençlerin kafasında sanki bugünün ve dünün aynı olması gerekiyormuş gibi bir algı oluşturuyorlar. Bin yıl önce olmuş bir olayı bugün olmuş gibi sunuyorlar.

Neden gençler etkileniyor?

Gençler hayatın baharındalar, saf ve tertemizler. Güzel hayaller kuruyorlar, geçmişi ve geleceği bazen aynı hayalde buluşturuyorlar. Birileri tam da buradan onları yakalama ve yönlendirme planı kuruyorlar. Onların temiz ve saf hayallerini kirli planlarıyla bulandırıyorlar. İnsanlar hayal kurarlar ve gelecek planlaması yaparlar. Hayallerini de geçmişten gelen bilgiler ile kendi zamanlarında gördükleri ve duydukları üzerinden yaparlar. İşte burada hayalin de ölçüsünü kaçırmamak, kurulan tuzaklara düşmemek lazım. Hayale ölçüsüzce dalmak bazen internetin sunduğu sanal âleme kapılıp gitmeye benzer. Gerçek hayat hiç de öyle değildir. Gerçek hayatla hayal arasındaki fark kaldırımla yolun farkı gibidir. Birbiriyle yan yana ama birbirinden çok farklı. Kaldırımdan iner inmez bir arabayla burun buruna gelebilirsiniz. Öyleyse her adıma dikkat etmek gerek.

Buradan nereye varmak istiyorsunuz?

Nasıl ki yan yana bulunan kaldırımla yol arasında fark varsa bugünle geçmiş arasında da fark vardır. Yaşadığımız dönemin anlayışını geriye doğru her döneme giydirmek tarihi saptırmak ve geçmişe haksızlık etmektir. Mesela neden geçmişte insanlar kendi binekleriyle kervana katılıp toplu seyahat etmek zorunda kalıyorlardı? Yalnız yolculuk eden insanlar neden haydutlar tarafından yakalanıp köle diye satılıyorlardı? Neden herkesin cebinde bir kimlik kartı yoktu? Neden insanlar kendilerini ispat edemiyorlardı? Hz. Yusuf’un kardeşleri tarafından kuyuya atılıp, onu bulan kervancılar tarafından pazarda köle diye satılması böyle değil midir? Hz. Yusuf’un neden kimlik kartı yoktu, neden kendini ispat edemedi? Bugünün gencinin kimlik kartı bulunmayan bir dönemi ve insanı düşünmesi çok zordur. Çünkü bugün herkesin cebinde bir kimlik kartı vardır.

Hocam zor sorular sordunuz. Biz Hz. Aişe demiştik.

Hz. Aişe’yi anlamak için biraz onun yaşadığı dönemi ve şartlarını bilmek; toplumun örfünü, âdetini ve anlayışını öğrenmek gerek. Aksi takdirde yanılgı söz konusu olur. Nitekim bundan yüz yıl önce gençler 14-15 yaşlarında evlenebiliyorlardı. 20 yaşına gelip de evlenmemiş gençler beğenilmemiş muamelesi görüyorlardı. 15 yaşında evlenen kız olsun erkek olsun gençler hayatlarından da memnundu. Çünkü hayatın akışı böyleydi. Kaldı ki bunlar tek başına bir eve gitmez, geniş aile içine girerlerdi. Bu yüzden evlilik yükü ve ev sorumluğu bütünüyle üzerlerine gelmezdi. Geniş aile içinde kendilerine düştüğü kadar bir sorumluluk taşırlardı. Yaş ilerleyip geniş ailenin büyüğü olduklarında ancak ağır sorumlulukları söz konusu olurdu.

Hocam bugün değişti. İnsanlar artık ayrı hayat kuruyor ve müstakil evde yaşıyorlar.

Ben de onu söylemeye çalışıyorum. Demek ki her dönemin farklı şartları ve imkânları bulunmaktadır. Nitekim günümüz şartlarında küçük yaşta evlilikler hakikaten sıkıntılı. Ben bu şartlarda kızımı ve oğlumu yirmi yaşından önce evlendirmem. Çünkü müstakil evin ve ailenin sorumluluğunun altında ezilebilirler. Görüyorum ki yirmi yaşından sonra evlenen gençler bile ailelerinden tam kopamıyorlar ve bir şekilde onların desteklerine başvuruyorlar. Çünkü yeni evli iki genç anne-babalarından kopup yeni bir hayata adapte olmakta zorlanıyorlar. Nişanlılık ve balayı süreci hayal gibi geçip gidiyor ve ondan sonra gerçekler başlıyor. Eğer gençler bu gerçeklere hazırlanmamışsa evlilikleri sıkıntıya girebiliyor. Gerçekleri görüp hazırlananlar ise hiç de zorluk çekmiyorlar, aile hayatlarını başarılı bir şekilde sürdürüyorlar.

Hz. Aişe’ye gelirsek hocam.

Hz. Aişe validemiz evlendiğinde genç bir kızdı. Kaç yaşında olduğunu tespit etmek oldukça zor. Çünkü o dönemde nüfus kayıt sistemi yoktu ve doğum tarihleri tutulmuyordu. Hz. Aişe’nin yaşıyla ilgili dokuzdan on sekize kadar birçok rakam veriliyor. Bırakın 1400 yıl öncesini, elli yıl öncesinde bizim köylerimizde çocuklar okula başlarken ancak kimlik kartı çıkartılır ve tahmini bir doğum tarihi yazılırdı. Bendeniz onlardan biriyim. Hatta birçok aile askere geç gitsin diye özellikle erkek çocuklarını küçük yazdırırlardı. Doğumlar hastanelerde olmaya başladığında ancak sağlıklı kayıtlar tutulmaya başlandı. Öte yandan geçmişte yaşamış âlimlerin ve ünlü kişilerin çoğunun sadece ölüm tarihlerini bilebiliyoruz. Ölüm tarihlerinden yola çıkarak tahmini doğum tarihlerini belirliyoruz. Öyle görünüyor ki Hz. Aişe’nin yaşı hakkında da bu yüzden tahmini rakamlar verilmiş.

Peki, Hz. Aişe gerçekten çocuk yaşta mıydı?

Hz. Aişe validemiz evlendiğinde genç bir kızdı. Bunu nereden anlıyoruz? O dönemde Hz. Aişe’nin evliliğini toplumun hiçbir kesiminin sorun etmemesinden ve herkesin bunu olağan bir gelişme olarak karşılamasından. Eğer sorun edilecek bir tarafı olsaydı, başta müşrikler olmak üzere münafıklar, Yahudiler bu evliliği dillerine dolar ve deyim yerindeyse ortalığı velveleye verirlerdi. Nitekim İsra-Mirac olayında o günün şartlarında 30 günlük mesafe olan Mekke-Kudüs yolculuğunu bir gecede gerçekleştirdiğini söylediğinde Hz. Peygamber, müşrikler tarafından alaya alınmıştı. Çünkü mucizeye inanmıyorlar veya mucizeyle normal hayat arasındaki farkı görmek istemiyorlardı. Eğer Hz. Aişe’nin evliliğinde de böyle bir durum olsaydı mutlaka bunu sorun ederlerdi. Çünkü bu evlilik sırasında Müslümanlar çok güçlü değildiler. Zaten müşrikler Müslümanları bir kaşık suda boğmak için fırsat kolluyorlardı. Hz. Peygamber’i yıpratmak için bunu bir fırsat olarak kullanabilirlerdi.

Öyleyse Hz. Aişe’nin evliliği o dönemde normal bir evlilikti?

Tam da bunu söylemeye çalışıyorum. Nitekim Hz. Aişe’nin babası Hz. Ebû Bekir, nişanlılığın uzaması ve evliliğin gecikmesinin nedenini Hz. Peygamber’e soruyor. O da maddî imkânlarının yeterli olmaması dolayısıyla evliliği geciktirdiğini söylüyor. Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir, O’na borç veriyor ve evlilik gerçekleşiyor. Görüldüğü gibi Hz. Aişe’nin evliliğinin gecikmesi bile söz konusu. Öte yandan Hz. Ebu Bekir gibi duygusal ve ince yürekli bir babanın çocuk yaşta kızını evlendirmesi düşünülecek bir şey değildir. Zaten böyle bir mecburiyeti de yoktur. Öyleyse bu evliliği o dönemde ailenin onaylamasının yanında Müslümanı, müşriği, Yahudisi ve münafığıyla bütün bir toplumun normal karşılaması söz konusudur.

Bununla Hz. Peygamber’in genç kızlara düşkünlüğü ima edilmeye çalışılıyor sanki.

Hz. Peygamber’in bakire genç kızla evliliği sadece Hz. Aişe’yle gerçekleşmiştir. Diğer eşlerinin hepsi dul hanımefendilerdir. Hz. Peygamber’in öyle bir düşkünlüğü olsaydı bütün hanımlarını bakire genç kızlarla yapardı. Buna engel bir durum da yoktu. Birinci eşi Hz. Hatice duldu bir hanımefendiydi, Mekke döneminde tek hanımıydı ve vefatıyla evliliği sonlanmıştı. Bu evlilik yirmi beş yıl sürmüştür. İkinci hanımı Sevde validemiz çok yaşlıydı. Küçük yaşta olan çocuklarına koruyuculuk yapsın diye bu evliliği gerçekleştirmişti Hz. Peygamber. Hz. Aişe’yle evliliği ise Medine’ye hicretinin ikinci yılında gerçekleşmişti. Medine’de gerçekleşen diğer evlilikleri de yine dul hanımefendilerle olmuştur.

Hz. Peygamber sürekli eş mi değiştirmiştir?

Hz. Peygamber, ölüm hariç hiçbir eşinden boşanarak ayrılmamıştır. O’nun son derece sağlıklı, tutarlı ve müşfik bir aile yaşantısı olmuştur. Hanımlarını boşanma hususunda özgür bıraktığı halde bile hiçbir hanımı O’ndan vazgeçmemiş, hepsi O’nunla evli kalmayı tercih etmiştir. Yine O’nun hiçbir hanımına kötü sözü veya muamelesi asla olmamıştır. Rahmet Elçisi, dönemin şartları ve imkânları ölçüsünde onlara en mutlu hayatı yaşatmıştır. O sadece eşlerinin değil, toplumdaki bütün hanımların haklarını gözetmiştir. Son haccı olan Veda Haccı konuşmalarında özellikle kadınların haklarına vurgu yapmıştır. Sonuç itibariyle Hz. Aişe validemiz, evlendiğinde evlenecek yaşta ve yeterlilikte genç bir kızdı. Avrupa’nın birçok ülkesinde cinsel rüşt yaşının 14 kabul edildiği, ilk cinsel deneyim yaşının 10’lu yaşlara indiği bir ortamda Hz. Peygamber’in genç bir kızla evliliğinin sorun olarak ileri sürülmesi tam bir çelişki ve tutarsızlıktır. (bk. https://tr.euronews.com/2017/11/14/avrupa-ulkelerinde-cinsel-rust-yasi 1.06.2022; 13:06). Bugün genç kızlarla yapılan evlilik dışı ilişkileri, hatta eşcinselliği özgürlük ve cinsel tercih kılıfıyla onaylayıp meşru bir evliliği dile dolamak, aileye ve evliliğe karşı son derece olumsuz ve kasıtlı bir yaklaşım görüntüsü vermektedir.

Hz. Aişe’nin bu kadar gündeme getirilmesinin nedeni ne olabilir?

Anadolu tabiriyle söyleyecek olursak, “meyveli ağacı taşlayan çok olur.” Çünkü Hz. Aişe validemiz ister Hz. Peygamber’in hanımları içinde isterse tüm sahabe içinde değerlendirilsin son derece mümtaz bir yere sahiptir. O âlime, müçtehide, mütefekkire ve muallime bir kişiliğe sahiptir. Hem derinliğine hem de genişliğine ciddi bir bilgi birikimi bulunmaktadır. Sadece Kur’an ve Sünnet bilgisi değil, Arap edebiyatı ve kültürüne de son derece hâkimdir. Onun içtihatları sahabeden günümüze itibara alınmış, hüküm ve uygulama kaynağı olmuştur. Bir mütefekkire yani düşünür olarak sahabe içinde bazen çoğunluğa aykırı kendine has görüşler ileri sürmüş ve içtihatlarda bulunmuştur. Hz. Peygamber’in en yakınında bulunması, bilgi ve zekâsıyla temayüz etmesi dolayısıyla Hz. Aişe validemiz kadın-erkek birçok sahabenin dinî konularda müracaat merci olmuştur. O muallime yani öğretmen vasfıyla yine birçok erkek sahabenin yanlışını düzeltmiş, eksikliklerini tamamlamış onlar da bunu gönül hoşluğu ve şükran ile karşılamışlardır. Herhangi bir hadîs külliyatını açıp okusanız Hz. Aişe validemizin bu alandaki yeterliliğini ve yetkinliğini çok yakından açık bir şekilde görürsünüz. Hz. Peygamber’in namazı, orucu, haccı ve zekâtı gibi dinin temel esasları hakkında onun verdiği malumat birinci elden önemli bilgilerdir. İyi bir Kur’an bilgisine sahip olduğu için Hz. Aişe validemiz Hz. Peygamber’in sünnetiyle Kur’an’ı en iyi harmanlayan bir şahsiyet olarak karşımıza çıkar.

Bugün neden bazı kesimler ona yönelik eleştiri getirmektedirler?

Bazıları Hz. Peygamber sonrası siyasî duruşu dolayısıyla, bazıları da Hz. Peygamber’i yıpratmak maksadıyla onu eleştiri odağına yerleştirmektedirler. Aslında her iki kesime de ondan bir ekmek çıkmaz. Her ne kadar siyasî tercihlerinde Hz. Ali’ye karşı bir tutum içinde olmuşsa da Cemel olayından sonra Hz. Ali’yle devam eden fiilî bir ihtilafı bulunmamıştır. Hz. Ali de halifeliği süresince ona yönelik ne bir eleştiride ne de bir yaptırımda bulunmuştur. O halde ona bakışımız en alt düzeyde Hz. Ali’nin bakışı gibi olmalıdır. Şayet fazilet bakımından da Hz. Aişe validemiz en ön sıralarda yer alır. Hz. Peygamber’in hayatını okuduğumuzda Rahmet Elçisinin ona ne kadar değer verdiğini çok yakından görebiliriz.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir