Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Aşağı Tükürsen Sakal Yukarı Tükürsen Bıyık

CUMHURBAŞKANI SELO

Sosyal Medya izlemeye çok vakit ayırmadığımı sanıyorum ama galiba yanılıyorum. Televizyon ve haber izlemediğim için kendimi şanslı hissetsem de sosyal medya konusunda henüz o köprüleri atabilmiş değilim. Bir gün o da olacak inşallah. Yine sosyal medyada gezinirken bir başlık dikkatimi çekti. AKP’nin kalesinde soruyoruz. Recep Tayyip Erdoğan mı yoksa Selahattin Demirtaş mı diye. AKP’nin kalesi dedikleri yer Cizre. Hani şu ilim deryası Cezerî var ya onun memleketi. Soru yöneltilenlerin tamamını dikkatle inceledim. Başı açığı da kapalısı da sakallısı da küpeli erkeği de var. Birçok videoyu sonuna kadar neredeyse hiç izlemem ama bunu bitirinceye kadar ayrılamadım ekrandan.

Soru malum. Muhataplar da öyle. Cizreli. Soruyu soran Kürtçe bildiği bazı diyaloglar tam tercüme edilmemiş. Ama o da bölge insanı belli. Yüz otuz civarında insana soruldu. Her biri birbirinin ardına aynı cevabı verdi. Hepsi istisnasız Selahattin Demirtaş dedi. Açıkçası beklemediğim bir şeydi. Saf olduğum için değil. Bu boyutu beklemiyordum demek daha yerinde olur. O kadar kişi içinden bir tane tereddüt gösteren, ya da farklı bir şey ifade etmeye çalışan yok. Tek cevap verip durmadan devam ediyorlar. Hani bu da soru mu canım dercesine. Devlet ya da mahkemeler bir Kürt kahraman çıkarmayı yeniden başarmış gözüküyor. Hatta bazıları onun mazlum olduğunu bir kısmı ise evet gerçekten bir kısmı da kahraman olduğunu söylüyordu.

Adam suç mu işlemiş, mahkeme kararıyla mı hapse atılmış hiç ama hiç birinin umurunda değil. Yaptıklarını ya da suçlandığı şeyleri bilmediklerini düşünmüyorum. Ama belli ki suç olarak görmüyorlar. O zaman onları da hapse mi atacağız? Yoksa devlet, iktidar ya da hukuk düzenimiz kendisini daha iyi mi anlatmalı bilemedim.

YENİ HASAN MEZARCI MAHİR ÜNAL MI OLSUN?

Her ne zaman bir siyasi cumhuriyet tarihinde ki yanlışları söyleyecek olsa başına bu geliyor. Gazeteciler hatta keskin Atatürkçüler bile eleştirdiği zaman onlara bir şey söylenmiyor ya da yapılmıyor. Ne de olsa evin çocukları onlar. Ama muhafazakâr ya da Müslüman kimlikle bunları söyleyince akla gelmeyecek şeyler dile getirilmeye muhatap kendi camiasında bile mahkûm edilmeye çalışılıyor. Mahir Ünal aslında çok kimsenin söylediği hatta diğerlerinin tiye aldığı harf devrimine normal bir eleştiri yapmış olsa da eninde sonunda evin çocuğu değil. En fazla olsa olsa enişte olur. O da belli ki iç güveyisi cinsinden.

Cumhuriyetin değerlerine küfredenler PKK’lı ya da DHKP-C’li olunca da sorun yok. Çünkü en marjinalinden tutun da ana muhalefete kadar sol kanadın her birinin ciddi bir kanıksamışlıkları var. Kim söylerse söylesin ama onlar söylemesin. Neden? Çünkü devam eden sistemi değiştirmeye niyeti olanlar da gücü yetecek olanlar da onlar. O zaman vurun abalıya. Ev sahibi olduklarını düşünmekten buna inanmaktan asla vaz geçmeyecekler. Ve diğerlerine kendi evlatlarını elleriyle parçalatmanın iştihasından oldukça yüksek bir zevk aldıklarını da iyi biliyoruz.   

DERSE GİRMEME EYLEMCİLERİ

Size bir de komik fıkra anlatayım.

Ülkede ki bütün sendikalar (Buz devrinde ki ceed’in karahindiba bulduğunda ki sevinciyle okuyun bu kısmı) (biri hariiiç) iki Kasım rakamla da yazayım 2 Kasım günü uzmanlık sınavı ve öğretmen meslek kanununu protesto etmek için eylem kararı aldılar. O gün ilk derse girmeme kararını uzun süre önce deklare ettiler. Arası çok sürmedi o ‘’ biri ‘’ de karar almış ve 1 Kasım yazıyla da yazayım Bir Kasım’da aynı protestoyu yapma kararı almış. Ne oldu şimdi. Öne mi geçmiş oldunuz bey efendiler.

Bence komik.:))

Vesselam.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir