Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Hapisten Bilge Krallığa, Aliya

1940’lı yıllarda Yugoslavya’da bir sinemada, yeni gösterime giren bir filmde, İslâm dinine hakaret içeren sahneler gösteriliyordu. 15 yaşında bir genç ayağa kalktı ve filmi protesto etti. Savaş dönemiydi, bu genç hariç herkes korku içindeydi. Film hemen yarıda kesildi ve sinema boşaltıldı. Bu olay sonradan Bilge Kral olarak tanınacak olan Aliya İzzetbegoviç’in ilk eylemiydi.

8 Ağustos 1925… Bosna’da doğmuştu.

24 yaşında İslâmcılık suçundan 5 yıl hapis yattı.

Cezaevinden çıktıktan sonra önce hukuk, sonra ziraat fakültesini bitirdi.

25 yıl avukatlık ve bir süre de inşaat firmasında yöneticilik yaptı

1970 yılında islâm manifestosu adlı bir kitap yazdı. Bu kitap 1983’te kovuşturmaya uğradı. 12 müslüman aydınla birlikte tutuklandı. “Mladi Müslümani” adlı örgütü yeniden organize etmek suçundan 14 yıl hapse mahkum edildi. Mahkumiyetini çekerken, yargıtay bu cezayı 11 yıla indirdi 1989 yılında Yugoslavya’nın dağılma süreci sırasında ilan edilen af sonucu özgürlüğüne kavuştu.

Hapishanede yazdıklarını bir satranç oyunu rulosu içinde dışarı çıkarıyordu. Dolandırıcılıktan içeride yatan birinin, yazdıklarını ailesine götürdüğünde teklif edilen parayı kabul etmemesi, onda Boşnak halkına ait çok farklı etkiler bırakmıştı.

Sırplar batı destekli birlikleri ile Hırvatistan’dan sonra Bosna’ya girerken, medya kanallarında Aliya İzzetbegovic’in kökten dinci bir İslâm Devleti kurmaya çalıştığının propagandası yaptılar… Ne yazık ki, yürekleri dağlayan durum şu; sadece Avrupa’da değil, Bosna’da ve ülkemizde bu propagandaya inanan insanlar oldu.

Savaş ve soykırım sırasında İttihatçı, CHP’li, laik ve aydın geçinen bazı köşe yazarları, Aliya için;
“Bu gerici”
“Hırsız”
“Faşist”
“Savaş yanlısı”
“Uzlaşmadan kaçan insan” diye yazmıştı.

Bazıları “uzlaşma uzlaşma” derken, Bosna’da 500 bine yakın insanın suçsuz yere öldürülüyor, herkes bu soykırımı sessizce izliyordu.

Bazıları istisna elbette… Erbakan ve Aliya… 1995 yılına gelinen günlerde iki büyük mücahid, bütün engellemelere rağmen mücadele ediyordu.

Detaylar, bir çok belgesel ve filmlere konu oldu. Ancak bazı yaşananlarla beraber şu Aliya’nın Müslüman Boşnaklara seslendiği şu sözler de unutulmamalı:

“Ben Aliya. Aliya İzzetbegoviç.
Unutma, Türk’ün evladı… Sömürgeciler, bütün ilkeleri kendi menfaatleri için koyuyorlar ve kendi çıkarlarını korumak için denklem kuruyorlar.
Onların demokrasi dedikleri, hürriyet dedikleri, aidiyet dedikleri, barış ve hoşgörü dedikleri ilkeler, Saraybosna’da, Srebrenitsa’da, Mostar’da toprağın altına gömüldü. Hem de çok acı hatıralarla.
Sen türk’sün. Bir ırk, bir din, bir mezhep değilsin, olamazsın.
Türk’ün evladı, bizi, onların bize yaptıklarını ve sorumluluğunu sakın unutma.”

Onu Müslümanlar çok sevdi… Ateistler, hümanistler, sosyalist ve kapitalistler ise ondan nefret etti. Hatta Şii İran bile onun aleyhindeki propagandalara destek verdi.

Ama o yılmadı ve mücadelesine devam etti.

19 Ekim 2003 tarihinde vefat etmeden hemen önce, Erdoğan’la görüşmesinde, Bosna’yı önce Allah’a sonra Türkiye’ye emanet ettiğini söylemişti.

“Savaş ölünce değil, düşmana benzeyince kaybedilir” teşhisini en doğru anlatan insandı.

Allah rahmet eylesin.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir