Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Ey Ehl-i Tarik Hepinize Sesleniyorum

Sizleri, tasavvufu, seyr û suluku Allah için seviyorum. Sizlerden bir ricada bulunacağım. Lütfen yanlışa yanlış diyelim. Yanlış ile doğru uygulamanın arasını ayırt edelim. Yoksa sizler başkalarının yanlışlarına yanlış dediğinizde onlar dönüp sizin yanlışlarınızdan cesaret alarak yanlışlarına bir türlü yanlış demeyeceklerdir. Lütfen bu girdaba düşmeyelim.

Peki nedir konu? Şimdilik sadece medet, istimdat, yardım dileme konusu.

Konuyu biraz ayrıntılıyalım:

Dualarımızda şu tür yardım dilemelerde problem yoktur:

1. “Allah’ım! Senin peygamberin ile falanca dostun ile tevessülde bulunuyorum.” “Peygamber efendimizin hakkı için…” “Peygamber efendimizin su yüzü hürmetine…” “Allah’ım falanca dostunun suyu yüzü hürmetine senden istiyorum.” “Allah’ım falanca dostunun senin katındaki makamı hürmetine senden istiyorum.”

Bu tür isteklere tevessül denilmiştir. Bu tür tevessüllerde bir mahzur yoktur.

2. Bir mürşidin yanına gidip ondan şu tür isteklerde bulunmakta da bir mahzur yoktur:

“Şeyhim, efendim, bir sıkıntım, bir maruzatım var. Benim için Allah’a dua eder misiniz?”

Nitekim Nisa 64’te ifade buyrulduğuna göre nefislerine zulmedenlerin, Hz. Peygamberin yanına gelip Allah’tan bağışlanma dileyecekler, Hz  Peygamber de onlar için istiğfarda bulunacaktır. Hz. Peygamber de Hz Ömer’den kendisine dua etmesi için talepte bulunmuştur.

3. Sıradan veya dünyevi istekler. Örneğin bir kardeşinden yemek istemen veya bir ihtiyacını görmesini istemen gibi.

Bunların hiçbirinde mahzur yoktur. Mahzurlu olan istek aşağıda olduğu gibidir:

Yetiş ey Geylani

Medet Ya Ali

Yetiş şeyhim.

Medet ya Resulallah

Bu ifadeler şirktir, zira burada sıradan olmayan isteklerde bulunulmaktadır. Örneğin âdeten kendisinden istenileni yapmaya gücü yetmeyen ölü veya diri birinden istemek böyledir. Burada karşındaki insandan yapabileceği bir şey istemiyorsun.

Bu ifadeler batınen ise şirk değildir. Çünkü bu istekleri dile getiren, ölü veya diri o kişiyi kendi yardımına koşturanın Allah olduğuna inanmaktadır.

O zaman durum nedir? Bu tür ifadelerle istekte bulunmak hiç hoş değildir, Zira bu tür ifadelerde istekte bulunmak sünnette olmadığı gibi sahabenin hayatında da görülmemiştir. Bu tür ifadelerle istekte bulunmak çirkin bir bid’at olarak değerlendirilebilir.

Bunun uydurma veya zayıf bazı rivayetler dışında nastan dayanağı da yoktur. Ancak bazı kardeşlerimiz bunu akli olarak şöyle temellendirmektedir:

İhtiyacı olan bir kimsenin daha değerli biri varken değerli biriyle yardım istemesi adet olmuştur. Mesela halktan birinin valiyi aracı kılması, valinin veziri aracı kılması, vezirin de hükümdarın yanında bu kişinin ihtiyacının giderilmesi için aracı olması gibi biz de Allah Teala’ya Peygamber efendimizi veya diğer Allah dostlarını aracı kılarak ihtiyacımızın giderilmesini istiyoruz.

Burada akli olarak temellendirilen dua şekli tevessüldür, medet veya istimdat değildir. Evet, Peygamberimizi veya Allah dostlarını duada vesile kılmak -şart olmasa da- caizdir. Onun için 1. maddede olduğu gibi “Allah’ım! Senin peygamberin ile, falanca dostun ile tevessülde bulunuyorum.” “Peygamber efendimizin hakkı için…” “Peygamber efendimizin suyu yüzü hürmetine…” “Allah’ım falanca dostunun suyu yüzü hürmetine senden istiyorum” deriz. Ancak medet umma bambaşka bir şeydir. Şayet bunun makbul tevessül çeşitlerinden biri  olmasını istiyorsak şu şekilde duada bulunmalıyız: “Allah’ım falan dostunun hürmetine şu ihtiyacımı, şu sıkıntımı gider.”

Böyle dua etmezsek sanki şeyhin veya Allah dostunun bizatihi, ölüyse ruhundan yahut yaşıyorsa kendisinden yardım isteniliyor gibi bir anlam ortaya çıkar ki, bunun tehlikeli olacağı açıktır. İstirham ediyorum, bazen yanlışa yanlış demek iyi bir şeydir.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir