Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Acırım Tükürüğe

Son günlerde soyu sopu belli olmayanların dilinde yine yeniden Osmanlı var. Hep bildiğimiz teraneler. Yok, padişah şöyle kaçmış şöyle hainmiş deyu saçmalamaların bini bir para. İlkokul seviyesinde üretilmiş ve öğretilmiş laklakları tekrar ile avunan leylekler. Bir topluma / millete mensup olmak sadece o ırka mensubiyetten ya da devletin sınırları içinde doğmaktan ibaret olsaydı iş belki kolay olabilirdi. Ama maalesef öyle değil. Hain olanın sadık olanı hainlikle yaftaladığı, sahtekâr ve dolandırıcı hırsız tayfasının sadakati ruhunun derinliklerine işlemiş olanları hırsızlıkla suçladığı tuhaf, garip hatta saçma sapan bir dönemi yaşıyoruz.

Bir milletin geçmişi ile bu kadar aleni savaştığı başka bir ülke var mıdır bilemiyorum. Eğer varsa mutlaka orada da satılmış kalemler, sahte aydınlar üretilmiştir mutlaka. En azından bizde öyle. Karl Max’ın sakalına ihtiram edip Müslümanın sakalına çember sakal diyerek aşağılayan bu güruh hala bitmedi, bitecek gibi de değil maalesef. Rahibenin kıyafetine tazim eden bu zevatın Müslüman kadının tesettürü ile kavgasını ölesiye sürdürmesi en basitinden cehalet, hamakat derecesinde aldanmışlıktır. Osmanlıyı eleştirmeyi marifet sayanların aynı dönemde hayranı oldukları Avrupa’nın ne halde olduğunu bilmediklerini de sanmıyorum. Ama işte iğdiş edilmiş beyinlerin çaresizliğini seyre devam ediyoruz.   

Kendi toplumuna bu kadar yabancı olmanın, hatta düşman olmanın cazibesini başkaca hesaplara bağlamak artık demode. Herhangi bir menfaat çerçevesini aşmış gerçek bir inanışa dönüşmüştür bunlarda. Çünkü milli menfaatlerini bile tayinde basiretleri kapalı olan bu tiplerin sadece akılları, zekâları değil kalpleri de hastalığın illetinden mustarip olsa gerek. Çünkü en azından hassas milli meselelerde bile tavır belirleme konusunda tutarlı davranışlar ortaya koymaktan acizlerdir bunlar. Ülkede mevcut idarenin Müslümanlara açıktan zulmettiği günlerde bile hiç bitimiz kalkıp ülke aleyhine bir çalışmaya destek olmadık. Terörize olmadık ve hukuki, siyasi hatta sosyolojik mücadelemizi kanunlar çerçevesinde yürüttük.

Şimdi yaşı bir üniversite öğrencisinin üç buçuk katı olmuş bir zat kalkıp Osmanlı bizim atamız değil geçmişimiz diye üşenmemiş köşesine yazmış Yazı boyunca hakikati ifade ettiği ender yerlerden biri olan bu cümleye katılmamak elde değil. Çünkü hiçbir torun dedesine, atasına bunların söylediğinin söylemez. En azından kendi adına doğruyu ifade etmiş. Ancak bizim adımıza konuşması pek doğru olmamış. Çünkü Osmanlı bizim hem geçmişimiz hem de atamızdır. Hatta sadece Osmanlı değil Selçuklu da Abbasi de Eyyubi de Emevi de bizim atamızdır. Çünkü bir İbrahim’in milletindeniz. Başkaları Abraham ya da Josef’in ya da Agop’un torunu olabilir. Bu kabahat değildir.

Ama kalkıp ta koskoca bir millet adına ahkâm kesmesin. Bu millet ecdadı ile sadece övünmüyor onlar gibi de düşünüyor ve yaşıyor. Siz anlamasanız da bilmeseniz de bu böyle. Atasını reddeden soysuza karşı acımak dışında bir duygu taşırsak o sadece yüzüne tükürmek için içimizden gelecek öfkedir. Ama onun için de bir kez daha düşünür ve vazgeçeriz. Çünkü;

Acırız tükürüğe…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir