Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Bu Ümitsizlik de Neden?

Son zamanlarda halkta olduğu gibi, kendine İslam’ı referans kabul eden bazı yazar, akademisyen ve gazeteci arkadaşlarda da bir ümitsizlik furyası başladı. Bu anlamda “Bize yalan söylediler, Batı’nın çöktüğü falan yok!, İslam dünyasının Batı karşısında bir iddiası olamaz!, Bu kafayla mı dünyaya meydan okuyacağız?” şeklinde, özellikle oryantalistlerin, Batılı düşünce ve medya kuruluşlarının hoşuna gidecek ve “İşte tam da istediğimiz yere geliyorlar” diye ellerini ovuşturmalarına neden olacak bu serzenişlerin, daha öncekilerden farkı var. Mehmet Akif merhumun Balkan Savaşları esnasında yazdığı Ya Râb, Bu Uğursuz Gecenin Yok Mu Sabâhı?” şiirindeki “İslâm’ı elinden tutacak, kaldıracak yok…”  ve “Yok musun ey adl-i İlâhi!”sözleri, bir mücadele, bir çırpınış içerisinde söylenmiş idi.

Ancak şu an ortama karamsarlık yayan arkadaşlar, ne ellerlindeki imkanları sonuna kadar İslam’ın yolunda kullandılar ne de yeni hedefler için yol haritası çizip, yeni bir hayat tarzı ortaya koyma çabasına girdiler.

Maalesef bizler, Osmanlı’nın son dönemleri güçlenip, Cumhuriyetin başında zirveye çıkan seküler hayat tarzına karşı damla, damla biriken tecrübeleri, siyasilerin başarıları için harcayarak, (biraz da sorumluluğu onlara yıkarak) görevimizi yaptığımızı sandık. Ana gayeyi geriye bırakan bir anlayışla, eskiden beri ittifak edilemeyen ve ara ara önümüze bir kemik gibi atılan fıkhî meseleleri çözersek, hedefe varacağımızı düşündük. Böyle olmadığını görünce de malum arkadaşlarda bir serzeniş, bir  ümitsizlik baş gösterdi.

Önce bize ait olmayan kavramlarla düşünce oluşturmaya çalıştık. Bu Batı dediğimiz yer neresi idi? Bu batılılar kimlerdi? Bu açıdan baktığımızda, tanımlarımız bizim değil. Kendimizi konumlandırmamız gerçek değil. Kime yakınız, kime uzağız?

Doğu, batı, orta doğu, uzak doğu neresi? Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler kime göre, neye göre belirleniyor?

NASA’da çalışan üç siyahi kadının gerçek hayat hikayesinin anlatıldığı Gizli Sayılar (Hidden Figures) filminin bir sahnesinde, kadınlardan birinin en yetkili birim amirine sorduğu soru çok dikkatimi çekmişti: “Efendim, neden uzay çalışmaları yapıyoruz, neden aya gitmeye çalışıyoruz?”  Yönetici şu cevabı verdi: “Bir yeri ilk keşfeden oraya sahip olur ve ORAYA KURALI koyar. Biz yapmazsak bunu biri yapacak ve o kural koyacak, biz ona uymak zorunda kalacağız.”

Bugün dünyanın tamamı, kendini Greenwich’ten geçtiği kabul edilen sıfır meridyenine göre konumlandırıyor. Çünkü kraliçe böyle istedi. Günümüz dünyasını 20. Yüzyılın başında İngilizler ve onlara da hakim olan sermeye şekillendirdi ve hala kontrol altında tutuyor. Müslümanlar daha tam bunun bilincinde değil. Ölçüyü biz koymuyoruz, koyamıyoruz. Sonra sosyalist veya kapitalist kavramlarla, İslamcılık yapmaya çalışıyoruz.

Eskiden Yerebatan Sarnıcı civarında kalıntıları bulunan Milyon taşı, Konstantinopolis’e ulaşan tüm Antik Roma yollarının başlangıç noktası ve dünya üzerindeki diğer şehirlerin bu şehre olan uzaklığının hesaplanmasında kullanılan sıfır noktası olarak kabul ediliyordu. Bugün Batı, Antik Yunanistan’ı temel aldığı için Yunanistan’ın doğusunu, Yakındoğu, Ortadoğu ve Uzakdoğu, batısını ise batı ve uzak batı olarak tanımlar. ( Yine maalesef bir filmi anacağım, Far and Away /Uzak Ufuklar’ da İrlanda’dan ABD ye kaçan bir çifti anlatır.)

Şöyle veya böyle Batı, mevcut mirasına dayalı kültürünü bütün dünyaya kabul ettiriyor ve bugün sinemasıyla, tiyatrosuyla sadece geleceği değil geçmişi de yeniden gençliğin zihninde şekillendiriyor. Biz de maalesef bu cendereye hapsolmuş dünyalılar olarak, onlar gibi düşünüyor veya düşünmek zorunda hissediyoruz.

İşte her alanda bize öğretilen kavramlar, sol, ortanın solu, merkez sağ vb. kavramlar da Batının demokrasi oyununun yardımcı kavramlarıdır ve bize ait değildir. Bu kadar kafa karışıklığında “Ne doğu, Ne batı” sloganı İran’ı,  Hizbullah’ı ve diğer İslami hareketleri çağrıştırsa da gayet iyidir ve yerindedir. Bunu diyebilmek de bir merhaledir. Ve Merhum Ebakan’ın meclis konuşmalarında yaptığı “Bana ne Amerika’dan” çıkışı kadar sarsıcıdır. İnsanlar en azından zihnen de olsa, Doğu ve Batı’nın dışında yaşanabilecek bir dünyayı tasavvura başlamışlardır.

Tamamı için geçerli olmasa da çoğunluğunu göz önüne alarak, mevcut durumun sorumluları olarak geçmişte yaşayan din alimlerini hedef alan suçlamalar, ümitsizlik pompalayan açıklamalar, bu anlamda haksızdır. (1)  O insanlar, samimi oldukları kadar dünyayı anlamaya çalışmışlar ve belki de ellerinden geleni yapmışlar. Ama şu an söz sahibi olan ve yeni yetişen nesiller, dünyayı anlamaya çalışmak yerine, babasının “küçük birikimlerini” hoyratça yemeye hazır şımarık çocuklar gibi, hem üretmiyoruz hem suçluyoruz. Tabii ki geçmişte milli ve dini duyguları sömürerek büyüyen, kanımızı emen siyasi yapılar, dini organizasyonlar, sermaye çevreleri olmuş mudur, olmaya devam etmekte midir? Hatta bu hamaset ve korku dolu politikalarla yapılan işbirlikler sonucu ABD ve Batı, bizi NATO’ya sokup, Kore’de savaştırmış mıdır? Evet.

O zaman kimin gerçek din saikiyle, kimin çıkar amaçlı bu duygularımızı körüklediğini belirlemek bizim görevimizdir. 

Yeni dünya için, ölçülerimizi koyamayışımızın nedenleri, hem bilgi, hem sermaye hem de tecrübe bakımından yolun başında oluşumuzdandır. Tam bu noktada iken, var olan 1500 yıllık geleneksel birikim ve tecrübeyi yok saymak, küçümsemek, onu dövmek, hırpalamak, alay etmek kendimize zarardır. 

İslam’ın yükselmesi için Batı’nın batmasına gerek yok. Biz başkasının omuzlarına basarak yükselecek değiliz. Biz kendi dinamiklerimizle hareket etmedikten sonra, Batı batsa biz yerimizde saysak ne olacak?

Burada ilerlememiz için iki şey lazım:

1- Kendimize güven ve İslam’ın bir medeniyet tasavvuru olduğuna inanç.

2- Bugün Batı’yı, yarın belki de Çin’i, bizim dışımızda yer alan herkesi anlamak ve kendi konumumuzu ona göre muhafaza etmek, İslam’ın galibiyetini daim etmek için gerekli tedbirleri almak.

Kıyamet alametlerinin belirmesinin veya mehdi beklemenin de bizim yükselmemizde ve görevimizi yapmamızda doğrudan etkisi olmaması lazımdır. Kendi kıyametimiz/ölümümüz gelmeden önce her Müslüman kendisine verilen istidat ve cesaret kadar, İslam’ı savunmalı ve mücadelesini vermelidir.
=============================
(1) https://twitter.com/enbiya_yildirim/status/1535156360278593536

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir