Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

Alevilikte Kur’an’ın Yeri

Aleviler de tıpkı Sünniler gibi Kur’an’ın Allah tarafından gönderilen son Kutsal Kitap olduğuna inanırlar.

Aynı şekilde Kur’an’dan önce gönderilen kutsal kitaplar olduğunu ve bunların da aslı itibariyle hak olduğunu kabul ederler.

Aşık Veysel’in ifadesiyle; “Kur’an’a bak İncil’e bak/ Dört Kitabın dördü de hak/ Hakir görüp ırk ayırmak/ Hakikatte yüz karası” dır.

İmam Cafer Sadık Buyruğuna göre; ” … Hazreti Kur’an içinde her ne emrolundu ise, ona iman etmek … İşte iman budur”. (Atalay, s. 12)

Alevilikte önemli referans kaynaklarından olan Buyruklarda değişik görüşler ele alınırken özellikle Kur’an ayetlerine dayanılır ve pek çok düşünce, meşruiyetini Kur’an’dan alır.

Özellikle dede ve aşıkların Kur’an’ın buyruklarını yerine getirmesi ve cemlerde Kur’an’ı övmesi gerekir. Sözleri Kur’an’a uymayan aşığın sözüne itibar olunmaz.

Yine ayetsiz söz söyleyip, nasihat eden dedenin söylediği sözler muteber değildir. (Harun Yıldız, Anadolu’da Aleviliğin Dünü ve Bugünü, s.418)

Alevi çevrelerde “Başımız Kur’an’a bağlıdır” sözü yaygındır. Bu sözün gereği olarak, doğum, nikah, düğün, askere uğurlama, asker karşılama gibi merasimlerde Kur’an okutulur.

Bunun yanında ölüm hastasının başucunda ve mezarlıklarda, ölenin yedinci ve kırkıncı günlerinde can aşı denilen zamanlarda Kur’an okutulur.

Cem törenlerinde ve sair zamanlarda Kur’an metin olarak okunmakla beraber çoğu zaman da mealiyle birlikte okunur. Buna gerekçe olarak da okunan metnin anlaşılması gerektiği hususuna dikkat çekerler.

Yine Alevilere göre Hz. Ali Kur’an-ı Nâtık yani Konuşan Kur’an’dır.

İlmin Kapısı olan İmam Ali engin ilmi ve ferasetiyle Kur’an’ı toplamış, açıklamış ve batın yönüyle yaşatmaya çalışmıştır.

Kutsal Kitaplar ve Kur’an, Alevi-Bektaşi edebiyatında da geniş yer tutar; örneğin camiada çok sevilen Yunus Emre’ye göre, insanın bu dünyada varlık nedeninin Kur’an’ı bilmekle çok yakın ilişkisi vardır:

Her kim Kur’an bilmedi

Sanki cihana gelmedi

Derdine derman bulmadı

İşlerine pişman ola. (Yunus Emre Divanı, s. 96)

Yunus Emre bir başka dörtlüğünde Kur’an’ın rahmet yönüne dikkat çeker:

Kur’an oku sen ey veli

Terkeylegil haram malı

Münker Nekir’in suali

Ta ki sana âsân ola. (a.g.e., s.96)

Bektaşilikte güruh-u nâci (kurtuluşa erenler) olmanın yolu Kur’an’a vakıf olmaktan geçer:

Ger dilersen ehl-i nâci olmaya

Geç bu kesretten kitabullah oku. (Özmen, C.II, s. 41)

Niyazi Mısri “kemal-i devlet istersen oku âyât-ı Kur’an’ı” demek suretiyle, Kur’an okumanın büyük bir nimet olduğuna dikkat çekmektedir. (Niyazi Divanı, s. 41)

Büyük ozanlardan Virani’ye göre muvahhid mümin olmanın ölçüsü Kur’an’ı ezber ve yaşamaktır:

Bugün Fazl-ı Hüda’nın perveriyem

Kelam-ı vahy-i Hakk’ın ezberiyem

Tecelli kılmışam vech-i Kadim’i

Cemal-i Kibriya’nın mazhariyem

Muhammed âline kıldım şehadet

Be dem mümin muvahhid Haydariyem. (Aşık Virani Divanı, s. 147)

Sonuç olarak, diğer inanç esaslarında olduğu gibi kutsal kitaplara iman hususunda da Alevilikte hiçbir tereddüt yoktur. Bu kutsal kitapların hepsi haktır, son kutsal kitap Kur’an’ın ayrı bir yeri ve önemi vardır.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir