Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Nisan 24, 2024

Yeni Doğalgaz Rotası, Beş Benzemezi Bir Araya Getirdi…

Rusya’nın Ukrayna işgali sürerken, Türkiye’nin arabuluculuğu  sayesinde iki ülkenin Dış İşleri Bakanları  savaşın başlangıcından bu yana ilk kez Antalya’da geçtiğimiz hafta bir araya geldi.  Hem Rusya hem Ukrayna ile siyasi, ekonomik ve askeri açıdan yakın ilişkileri olan Türkiye, bu durumdan en çok etkilenecek ülke olması sebebiyle de kayıtsız kalması beklenemezdi. Ancak Türkiye’nin  bu çabalarının altında savaşın sona ermesi, kalıcı barışın sağlanmasının yanı sıra başka amaçlar da olduğunu düşünüyorum.

Ukrayna’yı işgal teşebbüsü ile adeta tüm dünyadan izole edilen Rusya’ya, Avrupa ve ABD tarafından bir dizi ağır ekonomik yaptırımlar uygulandı. Rusya ise bu ekonomik ve siyasi yaptırımlara karşı tüm dünyaya hazırlıklı olduğu imajını vermeye devam ediyor. Aslında Rusya’nın bu yaptırımların çok uzun süremeyeceğine dair bir inanç taşımasının sebebi de Avrupa’nın enerji tedarikçisi konumunda olması. Zira Avrupa’nın ihtiyacı olan doğalgazın yüzde 40’ı Rusya tarafından sağlanmakta. Avrupa’nın Rus doğalgazına olan bu bağlılığı savaşın başlangıcında Rusya’nın Ukrayna işgaline top yekûn tepki gösterilmesine engel oluyordu. Bilhassa doğalgaz ihtiyacının yüzde 50’den fazlasını Rusya’dan karşılayan Almanya’nın bu durumdan en çok etkilenecek ülke olduğunu da burada hatırlatalım. Ne yazık ki bu durum Rusya’ya pervasızca komşularını tehdit ve işgal etme serbestîsi sağlıyordu. Hatta  savaşın ilk günlerinde Rusya Dış İşleri Bakanı Lavrov, ‘Avrupa’da doğalgaz fiyatları artacak bizden başka bir alternatifiniz de yok’ diye tehditler  dahi savurdu.  Bu koşullarda Rusya’nın doğalgaz ve petrol kartı son günlerde sıkça dillendirdiği Nükleer kartından daha çok kapı açıyordu.

Rusya’nın yeni doğalgaz rotası endişesi…

ABD’nin bu kozu Rusya’nın elinden almak için Rusya’dan ithal edilen petrol ve doğalgaza ambargo koyması ile dengeler bir anda değişti.  Amerika Başkanı Biden, artan petrol fiyatlarına da dikkat çekerek bunun için bazı tedbirlerin alınacağını açıkladı. Avrupa Birliği enerji bakanları da petrol fiyatlarının rekor üstüne rekor kırması neticesinde alternatif enerji kaynakları arayışına giriştiler.  Bu noktada Rus doğalgazına alternatif olarak Avrupa’nın ikinci doğalgaz tedarikçisi olan Norveç’i düşünseler de Norveç zaten maksimum arzda doğalgaz verdiğini, kapasitenin artırılmasının mümkün olmadığını ve Rus doğalgazına alternatif olamayacaklarını belirtti. Bir diğer alternatif olan Nükleer enerjiye de Almanya, İngiltere, Belçika ve Fransa sıcak bakmadı. Bu enerji krizinin ortasında Amerika fırsattan istifade, Avrupa devletlerini en büyük tedarikçisi olduğu sıvılaştırılmış doğalgaz (LNG) kullanımına yönlendirdi. Bunun üzerine ‘Kuzey Akım 2’ projesini yaptırımlar sebebiyle durdurma kararı alan Almanya kısa vadede çözüm için (LNG)’ye yöneleceğini açıkladı. Hatırlarsanız Almanya Başbakanı mecliste yaptığı konuşmada enerji politikalarının sadece ekonomi ve iklim için değil artık güvenlik bakımından da kritik olduğunu söylemişti. ABD,  Avrupa ve İngiltere’ye LNG son geçen yılın üç katından fazla  satsa da LNG altyapısı kurmak hem çok maliyetli olacak hem de uzun bir zaman alacaktır. Ayrıca LNG’nin üretim ve taşıma kapasitesi de sınırlı.

Mevcut doğalgaz krizini kısa vadede aşmak için ihtiyaç duyulacak diğer ülke ise Azerbaycan. Zira  Avrupa’ya doğal gaz tedarik eden Azerbaycan, 2019 yılında ‘Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı’ (TANAP) ve ‘Trans Adriyatik Doğalgaz Boru Hattı’ (TAP) projelerinin birleşmesiyle Avrupa’nın ihtiyacı olan doğalgazın bir kısmını karşılayacak durumda. Yakın zamanda İran ve Venezuela da yasaklı olmasına rağmen doğalgaz ve petrol arzını karşılayabileceğini açıkladı ve ABD tarafından da bu taleplere yeşil ışık yakıldı. Bu ülkeler petrol üretimini artırır ve yaptırımların bazılarından kurtulur.  Ancak bu çözümler  Arap ülkelerinin de katkısıyla kısa vadede petrol fiyatlarını düşürüp arzı karşılasa da daha kalıcı bir çözüme ihtiyaç olacak.  İşte bu çözüm için adres Türkiye. Geçtiğimiz haftaki yoğun diplomatik temasları bu açıdan okuyalım.

Hatay’dan başlayarak Gazze şeridine kadar uzanan ve Kıbrıs Adasını da kaplayan Levant bölgesinde zengin doğalgaz yatakları keşfedildi ve bunların çok kısa sürede çıkarılacağı belirtildi. Avrupa’nın özellikle de Almanya’nın Rus doğal gazına bağımlılığını sonlandırabilmek ve bu bölgeden çıkarılan doğalgazı Avrupa’ya sevk edebilmek için ABD öncülüğünde ‘Eastmed’ (Eastern Mediterranean Pipeline) isimli bir boru hattı projesi geliştirdi. Ancak projenin çok maliyetli  olması, çevreci olmaması ve Türkiye’nin projeden dışlanması sebebiyle ABD projeden çekildi ve diğer ortakların da çekilmesini tavsiye etti. Yunanistan’da sırtımızdan bıçaklandık manşetleri atılırken ABD çekilmesinin sebebini üç başlıkta açıkladı;

1- Proje çok maliyetli 

2- Proje çevreci değil

3- Türkiye’nin projeden dışlanmasıyla oluşan gerginlik

Proje başlarken de çok maliyetli olduğu ve çevreci olmadığı biliniyordu. Buradaki asıl sebep Türkiye’nin dâhil olmaması. Projenin en büyük destekçisi ABD olsa da çıkarılan doğalgazı satacak olan ülke  İsrail.  ABD’nin projeden çekildiğini açıklamasının hemen ardından İsrail Türkiye ilişkilerinin normalleşeceği yönünde bir beklenti oluştu. Cumhurbaşkanımız Arnavutluk ziyareti sonrası havaalanında yaptığı açıklamada bu konuya değinmiş, buradan çıkan gazı Türkiye üzerinden taşımaktan başka bir yol olmadığını ifade etmiş, şartları konuşalım demişti. İşte tam bu noktada bu ziyaretler gerçekleşiyor.

Doğalgaz rotasının kilit ülkesi Türkiye…

Türkiye’ye Cumhurbaşkanlığı seviyesinde son ziyareti gerçekleştiren dönemin İsrail Cumhurbaşkanı Haim Herzog’tan tam 14 yıl sonra oğlu İsaac Herzog  böyle üst seviye bir hazırlıkla geldi ve diplomatik bir maratonu başlattı?  Aslında Cumhurbaşkanımız bu ziyaretin gerçekleşeceğini ve hatta içeriğini de yine Arnavutluk dönüşü havaalanında açıklamıştı. İsrail Cumhurbaşkanı Herzog’un ziyaretiyle başlayan trafik, Yunanistan başbakanı Miçotakis’in ziyareti ve finalde Almanya Başbakanı Olaf Scholz’un gelişi ile sonlandı. Bu ziyaretleri sırasıyla haritada işaretlediğimizde bile bir yol haritası çıkarabiliyoruz. Bu ziyaretlerdeki ayrıntılar da ayrıca bir anlam taşıyor. İsrail Cumhurbaşkanının Türkiye’ye geldiği uçak bu ziyaret için önceden hazırlanmış. Uçak üzerine Türkçe İbranice ve İngilizce  ‘barış, işbirliği ve gelecek’ yazılmış. Uçağın arka kısmında Ayasofya Camiine ve Galata Kulesine ait çizimler yer alıyor. Uçağın durmasıyla pilot hızlıca Türkiye ve İsrail bayraklarını çıkartıyor. Konuk Cumhurbaşkanı görüşme sonrası Neve Şalom Sinegogu tarafından düzenlenen özel bir ayine katıldı ve sosyal medya hesabından da ‘Türkiye ve İsrail dostluğu için dualar okuduk’ diye açıklama yaptı. İsrail tarafının bu görüşmeden çıkacak sonuçlara çok önem verdiği aşikâr. Görüşmenin ardından yapılan açıklamalarda enerji konusunda işbirliği de maddelerden biri. Buraya kadar ki süreçten anlıyoruz ki, Avrupa gaz sancısı çekerken İsrail çıkarttığı gazı Avrupa’ya satmak isterken, ABD Avrupa’yı Rus gazına olan bağımlılığından kurtarmak isterken düğüm Türkiye’de çözülecek.

Yeni doğalgaz rotasında Suriye çıkmazı…

Bu düğümü çözebilmek için önümüzde iki seçenek var. İlki karadan yapılacak bir boru hattıyla Suriye üzerinden Türkiye’ye oradan da Avrupa’ya ulaştırmak. Ancak bunun için Suriye’deki mevcut durumun güncellenmesi gerekir. Zira Suriye’nin kıyı bölgelerinden geçireceğiniz boru hattı Rusya kontrolündeki iki limandan geçmek zorunda. Tartus ve Lazkiye. Ayrıca Suriye Rejimi de zaten Rusya demek.  Rusya’ya olan bağımlılığı bitirmek için yine Rusya kontrolündeki bölgeden boru hattı geçirmezsiniz. Aslında Cumhurbaşkanımız bugün çok atıf yaptığımız konuşmanın devamında bu sorun için de bir çözüm sunmuştu. “Şu anda Rusya, Suriye’ye desteği çekmiş olsa Esed’in ayakta duracak hali yok. Esed, şu anda Rusya’dan aldığı destekle ayakta duruyor.” Burada önümüzdeki günlerde bazı gelişmeler yaşanabilir. Rusya’nın Ukrayna’da adeta çamura saplanmasıyla Batı Suriye’deki kolunu kesmek isteyebilir. Zaten Ukrayna’daki bataklıktan çıkmak için Suriye’den savaşçı götüreceğini açıklamasıyla oradaki konumu biraz güç kaybetti. Ukrayna işgali başlamadan bu günleri gören Esed, Rusya’nın olası çekilmesi durumunda yem olmamak için genel af çıkarttı. Rusya sonrası için kendince hazırlık yaptı. Ukrayna’da durumun biraz netleşmesiyle Dera-Suveyda bölgesine (Şam’ın güneyinden Golan tepelerine kadar olan bölge) İsrail bir ‘özel askeri operasyon’ (Putin savaş yerine ısrarla bu tanımı kullandığı için ben de öyle yazdım) düzenleyebilir. Zira bölgede yaşayan Dürziler de zaten İsrail bayrağı altında özerk veya yarı özerk yaşamayı tercih edebilirler. Dürzi halkının lideri konumunda bulunan Lübnanlı siyasetçi Velid Canbolat geçtiğimiz yıl Esed ile görüşüp barış mesajları vermiş olsa da uzun süredir Esed’e sıkı muhalefet olduğu da bilinmekte.

Bununla birlikte ABD Eastmed’ten Türkiye lehine çekilirken Türkiye, Suriye kartını mutlaka gündeme getirmiştir. En azından ABD kontrolündeki bölgelerde nüfuzunu artırmak isteyecek, bunun için mevcut durumun güncellenmesini isteyecektir. Bu güncelleme özel askeri operasyonları da içerebilir. Son dönemde de nispeten sakin giden durum biraz ivme kazandı. Yıllardır ortada olmayan DAEŞ, Kuzeyde güvenliği ABD destekli Kürtler tarafından sağlanan bir hapishaneye saldırı  düzenledi. Haseke’de yer yer çatışmalar başladı. Bu bölgelerde yaşayan muhalifler de Türk bayrağı altında yaşamayı tercih edeceklerdir. Tabi burada Rusya’nın Ukrayna’daki özel askeri operasyonunu haklı gören Putinistler bize tepki göstereceklerdir ama olsun Rusya’nın swiftten çıkarılmasıyla artık ödemelerinde aksama olacağını düşünerek seslerini daha az duyacağımızı umuyorum. Esed Rusya’nın çekilmesinden sonra, ikna edilmezse, muhtemelen bir Avrupa ülkesine büyük ihtimal de İngiltere’ye kaçabilir (neden Rusya değil diye sorusunu sonraki yazıda açıklayalım)

Kıbrıs’ta dengeler lehimize değişebilir…

İkinci seçenek de Güney Kıbrıs Rum Kesimi ve KKTC üzerinden geçirilecek bir hatla Türkiye’ye ulaştırmak. Sanıyorum bu seçenek biraz daha öne çıkıyor. Tam bu noktada Türkiye’nin buradaki talebi bu diplomasi trafiğini hızlandırıyor. KKTC üzerinden geçirilecek boru hattı KKTC’nin tanınması şartıyla ancak kabul edilebilir. Böylece belki de Kıbrıs sorunu da çözüme kavuşmuş olacaktır. Yunanistan Başbakanının ziyaretine de bu açıdan bakabiliriz. Mutlaka ki birçok konu bu ziyarette gündeme gelmiştir ancak ABD’nin Eastmed’ten çekilmesiyle zaten Yunanistan kaybedenler kulübünde yerini almıştı. Şu sıralar artık zararın neresinden dönersek kardır anlayışıyla hareket ediyor. Geçen hafta ülkemizi ziyaret eden Almanya Başbakanı Olaf Scholz bu ürünün alıcısı konumundaki hedef ülke ama Kosova Cumhurbaşkanı’nın ziyareti yeni boru hattının rotasını da açığa çıkarmış oluyor.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir