Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 27, 2024

Türkiye’de Sıkı Pazarlık…

Rusya ve Ukrayna arasındaki savaşta bir ayı geride bıraktık. Konu sıcaklığını korurken taraflardan daha olumlu sinyaller alınmaya başlandı. Buna rağmen hala bıçak sırtı denilebilecek bir durumda bekleyiş de sürüyor. Diplomasi ayağının güçlü bir şekilde sürdürülüyor olması iki ülke halkları için de dünya kamuoyu için de bir umut olarak görülebilir.

Tam da bu durumda Türkiye başından beri üzerine düşenin fazlasıyla tarafları sağduyuya ve diplomasiye davet ederek önemli bir misyon da üstlendi. Gelinen noktada taraflar Türkiye’de buluşmaya karar verdi. İki ülkenin müzakere heyetleri Türkiye’ye gelerek, İstanbul’da Cumhurbaşkanlığı Dolmabahçe Çalışma Ofisi’nde bir araya geldi. Bilindiği üzere heyetlerin bu dördüncü yüz yüze görüşmeleriydi. İlki Ukrayna ile Belarus sınırında Çernobil bölgesine yakın yerde gerçekleşti. İkinci ve üçüncü yüz yüze görüşme ise Polonya ile Belarus sınırına yakın Beloveş yerleşim birimi yakınında gerçekleşti. Ardından müzakereler video konferans yoluyla devam etti.

Hemen hemen birer hafta arayla gerçekleşen yüz yüze görüşmelerde bir sonuç alınamazken tarafsızlık ilkesi konusunda da endişeler zaten vardı. Nihayetinde tarafların Türkiye’de buluşma kararı her iki taraf için de bir güven çatısı oluşturdu. Ve tüm dünya gözlerini Türkiye’ye çevirdi. Bu defa başka bir barış havası vardı. Türkiye’nin garantör ülke olması yönündeki istekler de bu güveni tazeledi.

Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky, zaten seçildiği günden beri Türkiye ile ilişkilerini güçlendirmek Kırım konusunda ortak hareket edebilmek için büyük çaba harcıyordu. Rusya ile gerginliğin başladığı günden itibaren de Türkiye’yi hem ateşkes görüşmelerinin bir parçası hem de sonrasında da garantör ülke olarak görmek istiyordu. Rusya ise formaliteden ibaret olan bu görüşmeler için Belarus veya Belgrad’ı tercih ediyordu ancak sahadaki büyük kayıplarından sonra ateşkes görüşmeleri için İstanbul’u kabul etmek zorunluluk haline geldi.

Heyetlere ve görüşmelere baktığımızda bazı tahminlerde bulunmak zor değil. Mesela Rusya heyetinin Başkanı olan Medinsky, Putin’in danışmanı ve ayrıca Putin’e de çok yakın bir isim. Aslında Rusya’nın Ukrayna politikasının da mimarıdır. Heyette olmamasına rağmen iki tarafın da kabul ettiği diğer bir ismin Rus oligark Abramovich olması bazılarına anlamsız gelecektir ama Abramovich, Ukrayna Devlet Başkanı Zelensky gibi Yahudi’dir. Bununla birlikte o da Putin’e yakın bir isimdir ve Ukrayna’da ciddi yatırımları olan bir işadamıdır. Putin onurlu bir çıkışa ne kadar ihtiyacı olduğunu Abramovich’i bu görüşmelere dâhil etmesiyle göstermiştir. Ukrayna heyetinin Başkanı olan Raznikov ise bu ateşkes görüşmelerini her zaman formalite olarak gören Rus heyetine karşı kıyafetiyle, duruşuyla tavizsiz tavrıyla mesaj vermektedir. Her zaman görüşme öncesi ve sonrası sosyal medyadan yayınladığı askeri kıyafetli silahlı fotoğrafları görüşmelerde takım elbise giymeyip yarı askeri kıyafetlerle gelmesi her an savaşa devam etmeye hazır olduğunu, savaşmaktan imtina etmediğine dair mesaj olarak yorumlanabilir.

Toplantının içeriğine ve sonuçlarına gelecek olursak. Aslında ortaya çıkan bir sonuç yok. Kısa vadede de bir anlaşma imzalanacağını düşünmüyorum. Bu görüşmede her iki tarafta birbirlerine tekliflerini ilettiler. Anlatılanların aksine ‘Rusya istediğine ulaştı’ diye bir sonuç yok. Zaten öyle olsaydı Putin bu teklifi kabul eder ve kendi deyimiyle özel askeri operasyonu sonlandırırdı. Bu algının oluşmasına sebep olan madde Ukrayna’nın NATO’ya üyelik başvurusunu geri çekeceği maddesi ama işin aslı öyle değil. Ukrayna zaten yıllardır NATO’nun kapısında bekliyor ve önüne çıkarılan engel NATO sözleşmesinin meşhur 5’inci maddesi. Bu maddeye göre imzacı ülkelerden birinin taraf olduğu savaşa NATO bir bütün halinde müdahil olmak zorunda. Kırım ve Donbass dolayısıyla Ukrayna zaten işgal altındaydı. Bu da demek oluyor ki Ukrayna NATO’ya kabul edildiği gün NATO ve Rusya savaş halinde olur. Zelensky NATO liderler zirvesine telekonferansla bağlanıp yaptığı konuşmasında benzer şeyleri söylemişti. 1994 yılında Budapeşte’de imzalanan anlaşmayı örnek gösterdi. Budapeşte Anlaşmasına göre Ukrayna elindeki SSCB’den kalma nükleer başlıkları Rusya’ya teslim edecek, Rusya ise Ukrayna’nın toprak bütünlüğüne saygı duyacak ve saldırmayacaktı. ‘Budapeşte Anlaşması’na rağmen Rusya 2014’te Kırım’ı işgal etti. Zelensky ayakta alkışlanan konuşmasında daha da ileri giderek ‘siz henüz 5’inci maddeyi test etmediniz yani hiçbir üye ülke için savaşmadınız ancak biz bağımsızlığımız, değerlerimiz ve sizin de güvenliğiniz için savaşıyoruz’ dedi. Devamında ‘bundan sonra asla Ukrayna ordusu NATO standartlarını karşılamıyor demeyin. Bizim standardımız sahada görüldü. Siz ise daha kendinizi ispat etmediniz’ dedi. Daha önceki yazılarımda belirttiğim üzere Ukrayna coğrafyasında bundan sonra NATO değil, doğrudan Amerika’nın etkisini göreceğiz. Bugün Türkiye’deki ve Rusya’daki Putinistlere zafer naraları attıran madde bunu destekliyor. Ukrayna hiçbir askeri ittifakta yer almamayı teklif ediyor. Yani hem zaten kabul edilmediği NATO’dan vazgeçiyor hem de Rusya’nın güdümünde olan ‘Kollektif Güvenlik Örgütü’ne ve benzerlerine de girmeyeceğini belirtiyor. Ancak burada çok önemli bir ayrıntı var. Ukrayna bu anlaşmaya garantör olarak içinde Türkiye’nin de bulunduğu Amerika’dan İsrail’e kadar on ülkenin daha imza atmasını istiyor. Bu garantör ülkelerin ateşkes bozulursa üç gün içinde askeri müdahale de bulunmasını talep ediyor. Esasında Rusya’nın ateşkesi bozması halinde kendi askeri ittifakını oluşturmuş oluyor. Ukrayna tarafına bugüne kadar silah ve gaz veren ülkeleri ateşkes bozulması halinde sahaya çekmek istiyor. Bu madde ilerde Amerika’nın Rusya’ya müdahalesi için ve Ukrayna coğrafyasında bulunması için fırsat sunacaktır. Nasıl ki Esed’in davetiyle Suriye’de bulunan Rus askeri meşru görünüyorsa Zelensky’nin davetiyle hem de Rusya’nın da imzaladığı anlaşma gereği Ukrayna’da bulunan Amerikan askeri de meşru olacaktır. Bir kısım analist bunu Ukrayna’nın egemenliğinden feragat etmesi olarak yorumlasa da Ukrayna, ABD şemsiyesi altında yeni bir Güney Kore, Japonya olmak istiyor diye okumak daha doğru olur diye düşünüyorum. Ukrayna bu şartları savaş öncesi kabul etse bugün bu savaş olmazdı diye yorumlayanlara da şunu hatırlatmak isterim ki, Putin 21 Şubat’ta yaptığı konuşmasında ‘Ukrayna diye bir devlet yok, hiç de var olmadı’ diyor. Rusya’nın bu savaşı başlatmasının sebebi Ukrayna’nın varlığıydı. Başka sebepler arayıp masumlaştırmaya gerek yok.

Ukrayna, Kırım ve Donbass konusunda da savaş öncesi duruma dönülmesini teklif ediyor. 15 yıl boyunca bu bölgeleri askeri operasyonla geri kazanmaya çalışmayacağını taahhüt ediyor. Yine Rusya istediğini aldı diye yorumlanan bu teklifte Rusya açısından büyük handikaplar var. Donetsk ve Luhansk sözde halk cumhuriyetlerinin bağımsızlığını tanımış olan Rusya, buraları tekrar tartışmalı bölgeler olarak kabul etmiş olur. Savaş öncesi Donbass bölgesinin yüzde 40’ına ancak sahip olan bu toksik devletler bugün yüzde 70-80’e varan oranlarda toprak elde ettiler. Buralardan tekrar çıkmaları, 15 yıl boyunca Minsk Protokolü benzeri bir yapıyla müzakerelere başlamaları, belirsiz statülerini devam ettirmeleri hem ciddi bir prestij kaybı hem de kendi gelecekleri açısından intihar olur. Bu maddenin kabul edilme ihtimaline karşın bu sözde devletlerin yöneticileri bir an önce Rusya’ya bağlanmak isteyecekler. Ukrayna ordusu da buraları anlaşma öncesi yıpratmak isteyecektir. Bu günden sonra savaşın sıklet merkezinin Donbass olacağını söylemek doğru olur. Kırım için ise 15 yıl askeri operasyon düzenlenmemesi ve statüsünün belirsiz kalması durumu Rusya açısından çok büyük bir tavizdir. Kabul edeceklerini sanmıyorum. Zira Rusya yasalarına göre de Kırım Rus toprağıdır. Kendi toprak bütünlüğünü ve egemenliğini tartışmaya açmış olur. Ayrıca bu bölgeler 15 yıl Ukrayna operasyon yapmayacaksa Rusya da yapmayacak ve bu maddenin ihlali halinde garantör ülkeler askeri müdahalede bulunacak. Bu maddenin kabulü Rusya için yenilginin kabulü demektir. Zaten Medinsky de ‘Kırım konusunda farklı düşünüyoruz’ dedi.

Yine kamuoyunda çokça tartışılan referandum konusuna da açıklık getirelim. Ukrayna bu teklifleri önce referanduma götürmeyi ardından kendi meclisinde oylanmasını müteakip yürürlüğe girmesini teklif ediyor. Rusya açısından ise Kırım ve Donbass’ta önceden Rusya lehine sonuçlanmış bir referandum var zaten. Rus tarafının bunu kabul etmesi bu güne kadar kazandıklarında da vazgeçmesi anlamına gelecektir. Ayrıca referandum sonucunda veya meclis oylamasında Ukrayna tarafı anlaşmayı reddedebilir. Referandum konusu Rusya açısından Ukrayna’daki varlığını belirsizliğe sürükleyen bir adım olacaktır. Zaten Ukrayna anayasasına göre de işgal devam ederken referandum yapılamaz yani referandum yapılabilmesi için Rusya’nın Ukrayna’nın tamamından askerlerini çekmesi gerekir.

Rusya tarafından görüşmeyi incelemek için yine Putin’in 21 Şubat’taki konuşmasıyla başlayalım. ‘Ukrayna diye bir ülke yok, Ukrayna halkını Neonazi yönetimi olan Zelensky’den kurtarmak için geliyoruz, Ukrayna yabancı ülkelerin büyükelçiliklerinden yönetiliyor’ söylemlerinden başlayarak bu 37 günde gelinen nokta içler acısı. Hükümet değişikliği taleplerinden hatta Ukrayna ordusuna yaptığı darbe çağrısından sonra Putin ve Zelensky görüşmesi için yeşil ışık yakıyoruz. Dışişleri Bakanlarının da olduğu 4’lü formatta görüşebilirler noktasına hatta onurlu bir çıkış noktasına geldi. Bundan başka Kiev çevresinde ve Çernihiv’de hiçbir başarı gösterememiş ve Ukrayna ordusu tarafından kuşatılmış olan birliklerini görüşmeler devam ederken güven artırmaya yönelik olarak geri çekeceğini açıkladı ki geri çekilme mi yeniden konumlandırma mı orası da şüpheli.

Yaptırımlar nedeniyle ekonomik zorluklar içerisindeyken sahada da çok büyük kayıplar verdi. Bunun yanında İsrail ve Türkiye öncülüğünde başlayan yeni doğalgaz rotası çalışmaları Rusya’nın Avrupa pazarını kaybetmesine yol açıyor. İlerde yaptırımlar kalksa bile Avrupa’ya gaz satamaması sebebiyle Rus ekonomisi savaş öncesi günlerine dönmeyecektir. Rusya her ne kadar kendi kamuoyuna ‘hedeflerimize ulaştık’ diye propaganda yapsa da Ukrayna’daki en büyük hedefi olan devletin varlığını sonlandırmaya yaklaşamadı bile. Zaman Rusya lehine işlemiyor günden güne kayıpları artıyor. Güncel durumu doğru analiz etmezse de bu hal egemenliğini tehdit eden noktaya gelecektir.

Rusya, NATO üyesi ülkelerden yaptırımlara katılmayan tek ülke olan Türkiye’ye ve Türkiye’nin arabuluculuğuna muhtaçtır. Ukrayna ise hem Kırım konusundaki tezlerine zemin bulabilmek hem de kendi güvenliğini sağlayabilmek için garantör olarak Türkiye’ye muhtaçtır. Avrupa’nın tamamının oyun dışı kaldığı toplantıyı takip ederken Cumhurbaşkanımızın kısa bir konuşma yapması hatta öncesinde iki tarafın delegasyonu tarafından uzunca bir süre ayakta alkışlanması bana Falih Rıfkı Atay’ın Zeytindağı kitabında yazdığı bir cümleyi hatırlattı. ‘Türk, harpte kullanılmış, destanlaştırılmış sulhta ise bırakılmıştır.’ Bugün sulh arayışı için tüm dünyanın Türkiye’den başka çaresinin olmaması bu düşüncenin nasıl tersine döndüğünün de bir tablosudur.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir