Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Kur’an’da Ne Aradınız da Bulamadınız?

Hayatımıza yön verecek ve istikamet üzere yürümemizi sağlayacak ne aradık da Kur’an’da bulamadık? Aradığını bulamayanlar, Kur’an’ı hangi maksatla ve nasıl okumaktadırlar?

Başta şunu belirtelim ki Kur’an’nın yetersizliğini iddia edenler, Kur’an’ın ne maksatla indirildiğini ve nasıl okunması gerektiğini kavrayamamış kişilerdir. Müslümanların, Kur’an’a dönük tarih boyunca karşı karşıya kaldığı sorunlar, yapısal (ilkesel) sorunlardır. Kur’an’daki bu evrensel ilkeler çerçevesinde sorunlara yönelmedikçe anlaşılmayacaktır ve sorunları çözmek kolay olmayacaktır.

Her şeyden önce bilinmelidir ki Kur’an kitabının indirilme amacı, Allah-kainat, Allah-insan ve İnsan- kainat üzerinde düşünmek, aralarındaki diyalektiği görüp hakikate ulaşmaktır. Bunu başarmanın yolu da düşünmekten geçer. Düşünmek için de insanda var olan tefekkür, tedebbür, teemmül, tezekkür, tefekkuh gibi akli ve kalbi melekelerin (muhakemenin) aktif hale getirilmesi gerekir. Bu melekeler aktif hale getirilmeden sağlıklı bir düşünceden söz edilemez ve dolayısıyla Kur’an kitabı da doğru anlaşılamaz.

Mesela bir ayette; “onlar, Kur’an’ı tedebbürle (inceden inceye düşünerek) okumuyorlar mı; yoksa kalpleri kilitli mi?” (47/24)

İnsan, Allah’a ve indirdiği kitaba karşı sorumludur. Dolayısıyla yukarıda sayılan melekeleri aktif hale getirerek Kur’an’ı okumak, onun derin anlamları üzerinde tefekkür etmek, kainat/varlık ayetleri üzerinde çalışıp bilim üretmek, hadiseler arasındaki sebep-sonuç (determinizm) üzerinde yoğunlaşmak, verilen nimetler üzerinde düşünerek hamd etmek, dünyanın ve içindekilerinin geçici ve aldatıcı olduğu bilincini kazanmak ve geleceğe yönelik fıkıh üreterek tedbir almak insanın en temel vazifesidir.

Kur’an okunduğunda, insanı doğru düşünmeye sevk ve teşvik eden çok sayıda ayetin olduğu görülecektir. Kur’an, doğru düşünmeyi aklını kullananlara havale etmektedir:

“Kuşkusuz, göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, akıl sahipleri için kesin kanıtlar vardır. Onlar ayakta, otururken ve yaslanmışken Allah’ı anıp, göklerin ve yerin yaratılışı hakkında tefekkür ederler. Rabbimiz, sen bunları boşuna yaratmadın; seni her türlü noksanlıktan tenzih ederiz. Bizi ateşin azabından koru! derler.” (3/190-191)

Evet, Kur’an’ın doğru anlaşılması için akıl ve tefekkür faal halde olması ve Kur’an’ın tedebbürle okunması gerekir. Tedebbürle okunmaması, kalplerinin kilitli olmasına bağlanmaktadır. Demek ki Kur’an’a kalbini açarak tedebbürle okuyanlar, yani, hangi mesajların verildiği üzerinde duranlar, onun ne istediğini rahatlıkla kavrayacaklardır. 

“Bu Kur’an, ayetleri üzerinde düşünsünler ve akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır.” (38/29)

Kur’an ayetlerinin doğru anlaşılması için öncelikle sağlam bir itikat lazımdır. Sağlam bir itikatla ayetler üzerinde düşünüp, onun ön gördüğü ilmi disiplini elde edeneler, rey ve kıyas metodunu, burhan denilen mantıksal kıyas yöntemini, nazar ve istidlal gücünü kullananlar, istenilen doğru sonuca rahatlıkla ulaşırlar.

İnsanlık için gerekli olan “doğru yolun” tüm ilkeleri, yasaları, hükümleri Kur’an’da ayrıntılı bir şekilde açıklanmaktadır. “Sana bu kitabı, her şey için bir açıklama, doğru yolu gösteren bir rehber, bir rahmet ve Müslümanlar için bir müjde olarak indirdik.” (16/89)

Şimdi Kur’an’ı yetersiz görenlere soralım; siz neyi aradınız da Kur’an’da bulamadınız? Kur’an, muttakiler için hidayet rehberi, yani doğru yolu gösteren ve her şeyi açıklayan bir kitap değil midir?

Bilinmelidir ki Kur’an’ın ne demek istediği ve neler öğrettiği ilkeler bazında ele alınıp Kur’an’ın kendisinden öğrenilirse, hiçbir sorun yaşanmayacaktır. Kur’an, bir yandan indiği dönemin sorunlarına projeksiyon tutarken, diğer yandan evrensel ilkeler koymaktadır. Kur’an’ın maksadı, kıssa, hikaye anlatmak ve olayları tekraren vermek değildir. Maksat, kıyamete kadar insanlık için lazım olan evrensel ilkeler koymaktır.

Mesela; “sizin Allah’tan başka bir ilahınız yoktur; o halde sadece O’na kulluk edin” evrensel bir ilkedir, hiçbir zaman ve hiçbir yerde yürürlükten kalkmaz.

Allah, Kur’an’da her ne anlatırsa anlatsın, her ne isterse istesin, mutlaka tümünü ilkeler üzerinden sürdürür. Bu ilkeleri göremeyip hikaye ve edebiyat kısmına takılanlar, Allah’ın mesajlarını, maksadını ve kendi sorumluluklarını anlayamazlar. Onlar; ayetlerin lafzına, anlatılan hikayelere, sözü edilen kişi ve gruplara takılıp kalırlar. Kıyamete kadar insanlara ışık tutacak mesajları dondurur bırakırlar.

Halbuki Müslümanlar, akıllarını kullanarak maksada yönelmelidirler. Kur’an mesajlarından ilkeler çıkartarak, o ilkelerle insanların hayatlarını düzenlemelidir. Sorun üreten değil, sorun çözen olmalıdır. Statik değil, dinamik olmalıdır. Tarihin nesnesi değil, öznesi olmalıdır. Tüketen değil, üreten olmalıdır. Bedevi değil, medeni olmalıdır. Sürekli alan/dilenen ve başkasına el açan değil, çalışıp kazanan ve veren/paylaşan olmalıdır.

Evet, Kur’an, insanlar için hak, adalet, merhamet, emanet, meşveret, liyakat, kesbiyat, hasenat, salihat, ibadet gibi temel/evrensel ilkeler koyar. Ayetler ne anlatırsa anlatsın, kimlerden söz ederse etsin, verdiği mesajlar mutlaka belirtilen ilkeleri korumaya dönüktür.

Mesela; “Allah; emanetleri/görevleri ehline vermeyi ve insanları yönetirken adaletle yönetmelerini, hüküm/karar verirken yine adaletle vermelerini emreder” (4/58) ayeti adalet, emanet, liyakat ilkelerini belirlerken,

“Allah; adil davranmayı, iyilik yapmayı ve yakınlara karşı iyi davranmayı emreder. Her türlü fahşayı, münkeri ve beğyi yasaklar” ((16/90) ayeti de adil davranmayı, hasenat sahibi olmayı, insanlara karşı salihatta bulunmayı; her türlü utanç verici çirkin işlerden, hayasızlıktan ve edepsizlikten; aşırılıktan ve haddi aşmaktan; selim akla ve sağduyuya aykırı fenalıktan; yanlış ve zararlı kötülüklerden; taşkınlıktan, azgınlıktan ve zorbalıktan kaçınmayı emrederek ilkeleştirmektedir. 

Yine, “mallarınızı aranızda haksız sebeplerle yemeyin” (2/188);

“ölçmede ve tartmada dikkat ediniz; hileye asla başvurmayınız” (83/2) ayetleri, insanların haklarını korumayı temellendirirken,

“yiyin, için (Allah’ın nimetlerinden faydalanın); ancak asla israf etmeyiniz” (7/31) ayetleri de gereksiz harcamayı yasaklayan temel ilke koymaktadır.

Hülasa, Kur’an, yukarıda belirtilen disiplinler çerçevesinde okunduğu takdirde, insanlık için gerekli olan bütün ilkeler rahatlıkla görebileceklerdir. Yeter ki  “Kur’an’dan başka hakem aramayalım” (6/114) ve yeter ki Kur’an’a devri geçmiş, işlevi kalmamış bir kitap muamelesi yapmayalım.” (25/30) Yeter ki Kur’an’ı maksadı dışında okumayalım ve mevtalara, yarışmalara, teganniye vs. kurban etmeyelim.

İnananlar unutmasınlar ki “bu Kur’an, her şeyi açıklayan bir rehber ve bir rahmet kaynağıdır.” (12/111)

(NOT: Bu yazıdan, “Resulullah’a ihtiyaç yoktur” sonucunu çıkartmak, mevzuyu saptırmaktır. Bilinmelidir ki elçisiz Kur’an, Kur’an’sız elçi olamaz.)

Selam ve Muhabbetlerimle…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir