Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Mart 28, 2024

Sadaka [İnfak/İyilik/Din] Ömrü Nasıl Uzatıyor? -Tıbbî Kanıtlar-

Evet sadaka/infak/iyilik ömrü uzatır. Daha doğrusu ömrün kısalmasını önler, daha sağlıklı ve daha uzun bir ömür sağlar. Nasıl mı? Tıbbî kanıtlar/yayınlar eşliğinde izah edelim;

Ama önce buradaki ‘’sadaka’’ ifadesini güncel dilde anladığımız gibi  değil de Kur’anî bir kavram olarak [sadaka/t şeklinde] anlamamız gerektiğini söyleyelim. Nitekim Kur’an zekâtın kimlere verileceğini Tevbe 60’ta ‘’İnnemâ-ssadekâtu…’’ ifadesi ile bildirir [sadaka/t, sadece finansal yükümlüğü değil, insanın yaratıcısına karşı göstermesi gereken diğer fıtrî/dinî yükümlülüklerini de ifade eder;saddaka/sadakat].

Peki sadaka/t veya din/inanç ömrü nasıl uzatır? Şöyle;

Mutluluğun 2 tipi var; 1)Hedonik mutluluk [hee-DON-ic], 2)Eudaimonic mutluluk [u-DY-moh-nick]. ‘’Hedonik mutluluk’’, herhangi bir ideal olmaksızın yapılan -haz alıcı- eylemlerin yaşattığı mutluluk tipidir. Bu eylemlerde herhangi bir anlam arayışı olmadığı, amaç zevk ve sefa olduğu için belli bir süre sonra hazzı sürekli kılma, hazzı maksimize etme, acılardan kaçınma çabası ve nihayetinde mutsuzluk olur. ‘’Eudaimonik mutluluk’’ ise anlamlı ideallere bağlı olarak yapılan fiillerin yaşattığı mutluluk tipidir. Burada merhamet ve yardımseverlik ön plandadır. Birey kendisi ve çevresi ile barışıktır. Eylemler anlam ve değer odaklı yani maneviyat eksenlidir. 

Hedonik ve Eudaimonic eylemlerin hücresel düzeydeki etkilerini inceleyen ilginç bir çalışma var (University of North Carolina at Chapel Hill, USA). “İnsan mutluluğu üzerine işlevsel bir genomik bakış’’ başlığı ile yayınlanan ve genomik tabanlı analizler içeren bu çalışmaya göre; Hücrelerimiz Hedonik ve Eudaimonik eylemler esnasında farklı tepkiler veriyor ve gerçek mutluluk aslında sadece Eudaimonik eylemlerde görülüyor. Bu, hücresel olarak kanıtlanan bir durum. Hedonik –yani belli bir amaca yönelik olmayan haz verici- eylemlerimiz esnasında hücrelerimizdeki CTRA-stres genleri anlamlı biçimde artıyor. Yani vücudumuzda stres/depresyon birikiyor. Ama -haz veren- bu eylem bitince hücrelerimiz/bedenimiz hemen depresyona giriyor. Buna karşı Eudaimonik –yani belli bir ideal uğruna yaptığımız- fiillerde ise hücrelerimizdeki CTRA-stres genleri anlamlı biçimde azalıyor. Yani stres/depresyonumuz yok oluyor. Hatta bağışıklık sitemimiz güçleniyor. Ve hastalıklara karşı daha iyi savunma yapar hale geliyoruz [1,2].

Hedonik eylemler ile ancak ‘’anlık tatminler’’ yaşıyor ve günlük aktivitelerde kısa süreli mutluluklar tadıyoruz. Ama bu eylemler bittiği andan itibaren de hemen depresyona giriyoruz. Bu yüzden de hedonik eylemlerin süreklilik kazanmasını istiyoruz. Ama günlük pratikte (7×24) bu mümkün olmadığı için haz odaklı yaşayanlar aslında sürekli bir sıkılmışlık ve depresyon hali içinde oluyorlar.  Yani haz odaklı hedonik eylemler depresyon ve mutsuzluk yaparken, anlam odaklı eudaimonic eylemler fiziksel ve ruhsal olarak sağlığımızı olumlu etkiliyor. Araştırmanın lideri Fredrickson’a göre “Günlük aktiviteler kısa süreli hazlar sağlasa da uzun vadede negatif fiziksel sonuçlar doğuruyor. Hücresel düzeyde bakarsak, vücudumuzun tepki verdiği tek bir mutluluk türü var, o da bir amaç uğruna yaşamak ve o amaca bağlı olmak.”[1,2]

Sonuç olarak belli bir amaç (ideal) uğruna yaptığımız eylemler (iyilikler, salih ameller) bizi kısa ve uzun vadede daha sağlıklı-mutlu kılarken, anlık tatmin yaşadığımız –amaçsız- eylemler bizi depresyona sokuyor. Depresyon da direncimizi düşürüyor ve bizi muhtelif hastalıklara düçar kılıyor. Çünkü depresyon DNA’yı koruyan telomerleri kısaltıyor, onlara hasar veriyor. Telemorler, kromozomların bitişiğinde ve DNA’yı tehlikelerden koruyan bir noktada bulunur, hücrenin/bedenin yaşlanmasını önler. Depresyon telomerlere zarar verdiği için depresyonda hücresel hasar ve yaşlanma da hızlanıyor [3].  Yani ömür kısalıyor. Nitekim başta depresyon ve anksiyete olmak üzere ruhsal hastalıkların hemen her türlü organik hastalığı ve bunlara bağlı ölümleri  de artırdığı biliniyor [4].

Danimarka’da yapılan ve yaklaşık 7,5 milyon nüfusun takip edildiği güncel bir çalışma, yıllık ölüm oranını [1000 kişi başına] genel toplumda 12.9, ruhsal hastalıkları bulunan gruplarda ise  28.7 olarak raporluyor[5]. Yani iki kattan daha fazla. Tespit edilen erken ölüm nedeni sadece intiharlar değil, ilaveten kanser, solunum hastalıkları ve diyabet gibi hastalıklar da bulunuyor. Bu çalışmadaki veriler ömür açısından incelendiğinde de yaşam beklentisi, ruhsal bozukluğu bulunan erkeklerde 11,2 yıl, kadınlarda 7,9 yıl daha kısa bulunuyor. Yani ruhsal hastalıklar ömrü erkeklerde 11,2 yıl, kadınlarda ise 8 yıl kısaltıyor [6].

Dinin/inancın sağlığı olumlu etkilediğini ve yaşam beklentisini [ömrü] uzattığını gösteren pek çok çalışma var [7-15]. Ancak ilginç olan bir başka bulgu da şu ki, dindarlık düzeyi veya dini törenlere/hizmetlere katılım arttıkça dinin sağlığa ve ömre katkısı da artıyor. ABD’de yapılan güncel bir çalışma, haftada en az bir kez dini törenlere veya hizmetlere katılan bireylerde ortalama ömrün [daha az katılan veya hiç katılmayanlara göre] 1,1 ila 5,1 yıl daha uzun olduğunu gösteriyor [7].

İşin dini/Kur’anî boyutuna gelince;

Buraya kadar naklettiğim kaynaklar [sadakanın/iyiliğin/dinin sağlığa ve ömre katkı yaptığını gösteren] tıbbî yayınlardı. Peki din/Kur’an ne diyor bu konuda? Bir insanın ömrü uzar mı? Yani ecel değişir mi?

Evet değişir. Çünkü insanın iki eceli var; biri değişmez olan ‘’ecel-i musemma’’ yani insanın Allah tarafından belirlenen nihai yaşam süresi, diğeri ise değişebilir olan ecel. İnsan yaptıkları hatalarla [örneğin alkol ve sigara içerek, hatalı beslenerek, haz odaklı yaşayarak, yani Allah’ın istemediği şekilde [rızasının hilafına] yaşarsa ömrünü kısaltabilir [bu durumda Allah onu ecel-i musemma’sına kadar yaşatmadan öldürür ama bunu yukarıda naklettiğimiz bir sistem [yasa] ile yapar];

‘’Sizi balçıktan yaratan sonra da -size- bir ECEL tayin eden O’dur. Ve belirlenmiş ecel [ECELUN MUSEMMA] da O’nun katındadır. [Buna rağmen] Yine de tereddüt içindesiniz [öyle mi?]’’ [En’am, 6/2]

‘’… [De ki] “Ben size O’nun tarafından gönderilen bir uyarıcı ve müjdeciyim. Rabbinizden  bağışlanma dileyin ve O’na yönelin ki [O da] belirlenmiş ecelinize [ecel-i musemma’nıza] kadar sizi güzel bir şekilde yaşatsın. Daha fazla [iyilik] yapan herkese de daha fazlasını versin…’’ [Hud, 11/2-3]

[Nuh] şöyle dedi: “Ey halkım! Ben size gönderilen bir uyarıcıyım. Allah’a kulluk edin, O’na karşı gelmekten sakının ve bana itaat edin ki Allah günahlarınızı bağışlasın ve sizi belirlenmiş olan ecelinizin sonuna [ecel-i musemma’nıza] kadar yaşatsın [yoksa o kadar yaşatmaz/yaşayamazsınız]. Ancak Allah’ın verdiği ömür bitince erteleme olmaz. Keşke bunu bilseniz!”[Nuh, 71/2-4]

Görüldüğü üzere nihai ecel [ecel-i musemma] değişmez ve uzatılamaz ama ömür -bu sınırlar içinde- kısalır veya uzar. Allah’ın rızasına aykırı bir yaşam ömrü kısaltırken, rızasına uygun [fıtrî] bir yaşam ömrü uzatır. Yani  din/İslam sadece ahireti değil, sağlığımızı ve yaşamımızı [dünyamızı] da güzelleştirir, tabii ki hakkı ile yaşadığımızda. Eğer bir din -bu ilkeler çerçevesinde- dünyamızı güzelleştiremiyorsa, bir eksikliğimiz var demektir. Kendimizi sorgulayalım ve Allah’a yönelelim ki O da bizi -bizim için belirlediği nihai süreye kadar- güzelce yaşatsın [yaşayabilelim] [11/2,3;71/2-4].

‘’Rabbimiz! Sen bize dünyada da ahirette de güzellikler ver…’’ (Bakara 2/201)

KAYNAKLAR

1-Fredrickson BL, Grewen KM, Coffey KA et al. A functional genomic perspective on human well-being. PNAS, July 29, 2013 DOI: 10.1073/pnas.1305419110

2-Fredrickson BL, Grewen KM, Algoe SB et al. Psychological well-being and the human conserved transcriptional response to adversity. PLoS One. 2015 Mar 26;10(3):e0121839.

3- Gillis JC, Chang SC, Wang W, Simon NM, Normand SL, Rosner BA, Blacker D, DeVivo I, Okereke OI. The relation of telomere length at midlife to subsequent 20-year depression trajectories among women. Depress Anxiety. 2019 Jun;36(6):565-575.

4-Momen NC, Plana-Ripoll O, Agerbo E, et al. Association between Mental Disorders and Subsequent Medical Conditions. N Engl J Med. 2020 Apr 30;382(18):1721-1731

5-Plana-Ripoll O, Pedersen CB, Agerbo E, et al. A comprehensive analysis of mortality-related health metrics associated with mental disorders: a nationwide, register-based cohort study. Lancet. 2019 Nov 16;394(10211):1827-1835.

6-Weye N, Momen NC, Christensen MK, et al. Association of Specific Mental Disorders With Premature Mortality in the Danish Population Using Alternative Measurement Methods. JAMA Netw Open. 2020 Jun 1;3(6):e206646

7-Ofstedal MB, Chiu CT, Jagger C, Saito Y, Zimmer Z. Religion, Life Expectancy, and Disability-Free Life Expectancy Among Older Women and Men in the United States.

J Gerontol B Psychol Sci Soc Sci. 2019 Oct 4;74(8):e107-e118.

8-Chida Y, Steptoe A, Powell LH. Religiosity/spirituality and mortality. A systematic quantitative review. Psychotherapy and Psychosomatics, 2009;78, 81–90.

9-Hill TD, Burdette AM, Idler EL. Religious involvement, health status, and mortality risk. In R. A. Settersten and J. L. Angel (Eds.), Handbook of sociology of aging, 2011, (pp. 533–546).

10-Koenig HG. Religion, spirituality, and health: The research and clinical implications. ISRN Psychiatry, 2012, 278730.

11-Krause N. Religion and health: Making sense of a disheveled literature. Journal of Religion and Health, 2011;50, 20–35.

12-Lavretsky H. Spirituality and aging. Aging Health, 2010;6, 749–769.

13-Moreira-Almeida A. Religion and health: The more we know the more we need to know. World Psychiatry, 2013;12, 37–38.

14-Seybold KS, Hill PC. The role of religion and spirituality in mental and physical health. Current Directions in Psychological Science, 2001;10, 21–24.

15-Zimmer Z, Jagger C, Chiu CT, Ofstedal MB, Rojo F, Saito Y. Spirituality, religiosity, aging and health in global perspective: A review. SSM-Population Health, 2016;2, 373–381.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir