Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

Haddini Bilmek, İnsan Olmanın Temel Şartıdır

Had (ç. hudud) kavramı; sınır, çizgi, ölçü, hüküm, yasa, haram gibi anlamlara gelir. Haddini bilmek ise, başta Allah’ın belirlediği haram sınırlara riayet etmek ve yaratılanlara karşı “ölçülü” davranmaktır. Diğer bir ifadeyle, kişinin, kendi yetki ve değerlerini bilmesi ve bunları doğru kullanmasıdır.

“Haddini bilmeyi” iki kategoride ele almak lazım. Birincisi, Allah’ın belirlediği sınırlara (yasa ve hükümlere) ittiba etmek, ikincisi de kendi güç ve imkanlarının farkına vararak toplumda ölçüyü aşmamaktır.

Allah; insanlara geniş bir (mübah) alan bıraktıktan sonra, bir takım sınırlar çizmiş ve bu sınırların aşılmamasını istemiştir. Mesela; evliliklerde ve boşanmada bir takım sınırlar koyarak aile yapısının adalet üzerine (muntazam) inşa edilmesini istemiş ve demiş ki “bunlar, Allah’ın hudududur; onları aşmayın. Kim Allah’ın hududunu aşarsa, onlar zalimlerin ta kendileridir.” (2/229, 230, 65/1, 58/4) )

Kişi, insan olarak kalmak istiyorsa, Allah’ın kainattaki düzenine ve yeryüzündeki sünnetullaha (yasalara) karşı hassas olmalı, o düzeni titizlikle korumalıdır. Allah, insana hangi görev-sorumluluk yüklemiş ise, insan o sorumluluğunun bilincinde olmalı ve hakkıyla yerine getirmelidir. Dolayısıyla sorumluluğunu yerine getirmeyenler, hem Allah’a, hem de topluma karşı haddi aşan “hadsiz” kimseler olmaktadırlar.

Şimdi, Kur’an’ın ışığında “hadsizlik” ile ilgili örnekler sunalım.

1. Allah, insanlara ayrıntılı bir şekilde din öğretmişken, bu dini dikkate almaksızın ve Allah’ın kitabına dayanmaksızın hükümler koymak -adeta Allah’a din öğretircesine- yeni/bidat bir din icat etmeye kalkışmak en büyük hadsizliktir.

Böyle davrananları Allah şöyle uyarmaktadır: “De ki Allah, göklerde ve yerde olanları bilmekteyken, siz Allah’a din mi öğretiyorsunuz!” (49/16)

2. Allah’a iman ettiğini söyleyenlerin, Allah’ın yetki ve tasarruflarını başkalarıyla paylaşması hadsizliktir. Mesela; “sizin için O’ndan başka hiçbir veli ve şefaatçi yoktur; hala anlamıyor musunuz” (32/4) buyurmasına rağmen, ahiretteki hesap için veli ve şefaatçiler beklemek, hadsizliktir.

3. Allah’ın insanlar için temiz ve helal kıldığı şeyleri haram, kötü ve zararlı olan şeyleri helal kılmaya kalkışmak hadsizliktir. Bu hususta Allah şöyle emrediyor:

“Ey iman edenler! Allah’ın size helal kıldığı tayyibatı (iyi ve temiz nimetleri) haram etmeyin ve (Allah’ın koyduğu) sınırları aşmayın; çünkü Allah haddi aşanları sevmez.” (5/87)

4.Toprak ve sudan yaratıldığını adeta unutarak, zamanla büyük bir güce ulaştığını zan edip insanlara zulmetmeye kalkışmak, maddi-manevi zarar vermek, hak ve hukuka riayet etmemek hadsizliktir; zira Allah, savaş halinde bile haddi aşmayı (aşırı gitmeyi) yasaklamıştır.

“Sizinle savaşanlara karşı Allah yolunda siz de savaşın; lakin aşırı giderek haddi aşmayın; zira Allah, haddi aşanları sevmez.” (2/190)

5. Bir kimsenin, uzmanlık alanı (veya yeterince bilgi sahibi) olmadığı konularda konuşması, bildiğini zan edip ahkam kesmesi hadsizliktir. Bir konuda yeterince bilgi ve belge sahibi olmayanların, okuyup veya uzmanından sorup öğrenmesi gerekir. Allah, bilmeyenlerin, zikir ehlinden sorup öğrenmelerini istemektedir. (16/43) Maalesef insanların çoğu,  her konuda bilgi sahibi olduğunu zan ederek konuşmakta ve haddini aşmaktadırlar.

Diğer taraftan, bilim adamlarına sorulması gereken bir konuyu, bilim adamlarına (uzmanına) değil de kocakarı türünden bilgilere sahip olan kimselere götürmek; mesela tıpla/sağlıkla ilgili bir problem hakkında -uzman olmadığı halde- insanlara yanlış bilgi vermek veya problemi hoca, baba, dede, şeyh gibi kimselere götürmek cehalettir, hadsizliktir. Bilimsel/tıp alanında uzmanlığı olmayanların hastaları kabul edip tedavi etmeye kalkışmaları da yine hadsizliktir, küstahlıktır. 

6. Liyakatli ve ehliyetli olmadığı halde görev ve sorumluluk istemek, yüklendiği görevi hakkıyla yerine getirmemek, görevi kötüye kullanmak, gerekli zamanlarda ve gerekli yerlerle istişare etmemek zulümdür, hadsizliktir.

“Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar onu yüklenmek istemediler; ondan çekindiler. Onu insan yüklendi; zira insan çok zalimdir, çok cahildir.” (33/72)

Hülasa, haddini bilmek, kendini bilmektir. Kendini bilmek; nerden geldiğini ve nereye gideceğini, gücünü, yetkisini, yeteneğini, kıymetini, edebini, değerlerini, neler yapabileceğini, nelere karşı sorumlu olduğunu bilmek ve adaletli-ölçülü davranmak demektir. (17/35)

Haddini bilen kimse, hakkında bilgi sahibi olmadığı konularda “biliyormuş gibi” hareket ederek cehaletini ortaya koymaz; yeterince bilgi ve belgeye sahip olmadan fikir beyan etmez; iftira kabilinden açıklamalardan uzak durur; her konuda sorumluluk bilinciyle hareket ederek haddini aşmaz.

“Hakkında kesin bilgi sahibi olmadığın şeyin peşine düşme; zira kulak, göz ve kalbe sahibi olman, seni sorumlu kılmaktadır.” (17/36)

Haddini bilen insan, yeryüzünde kibirli ve alaylı hareket etmeyen, para ve makam gücüyle egosunu öne çıkartmayan (tevazu sahibi), şahsiyetini ve onurunu düşünen “saygın” kişi demektir. Her alanda aklını kullanan, kulaklarını ve gözünü açan,  tefekkür ve tedebbür eden, okuyup bilgi edinmeye çalışan ve başkalarını körü körüne taklit etmeyen kimsedir.

Evet, haddini bilmek, “insan” olmaktır. İnsanca yaşamak isteyen kişi, başta ana, baba, çocuk, eş, kardeş olmak üzere “insan” olan herkese karşı yükümlülüğünü bilen ve asla haddini/sınırını aşmayan kişidir. Toplumda nerede ve nasıl konuşacağını, oturup kalkmasını bilen, zulüm ve kibirden kaçınan, ahlak/edep ölçülerine riayet eden ve cehalet ve patavatsızlıktan kaçınan kimsedir.

Öyle ise, insanca yaşamak isteyen kimse, önce haddini bilmeli; nefsini hesaba çekmeli (91/9), kötü arzulardan uzak durmalı ve hesap vermenin kolay olmadığını unutmamalıdır. (79/40) Başkalarını değiştirmeye kalkmadan önce, kendini değiştirmenin şart olduğunu bilmesi gerekir. Tolstoy’un dediği gibi, maalesef, “Herkes insanlığı değiştirmeyi düşünür; ama hiç kimse önce kendini değiştirmeyi düşünmez.

Selam ve muhabbetlerimle…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir