Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

Kaybettiklerimiz; Kanaatkarlık

Her gün bir başka değerimizi ayaklar altında çiğnemek suretiyle tarihin tozlu raflarına gömüyoruz. Kazandıkça daha fazlasını hedefliyor ve daha fazla kazandıkça yeni ve yüksek hedeflere doğru bilinçsiz bir şekilde yol alıyoruz.

Deyim yerindeyse dipsiz kuyulara doğru yol almaktan imtina etmiyoruz. Ne hazindir ki bu sakınmasız gözü kara ilerlemenin bir bedeli olduğunun farkında bile değiliz! Açgözlülük bizleri Haris bir şekilde adeta uçurumlara doğru yol aldırıyor.

Bir hurma bir hırka prensibinden çok ama çok uzak kaldık. Rızkın teminatının Alemlerin Rabbi olduğunu da unuttuk. Nasibine razı gelip Kanaatkar olanları neredeyse suçlayacak kadar ileri gittik.

Tam tersine ihtiraslarımızın ve sonu gelmek bilmeyen tatminsizliğimizin ismini ise Kariyer ve Hedef gibi süslü kelimelerle aklama gayretine girdik.

Harislik kelime anlamı itibariyle bir şeyi aşırı ölçüde isteyen, çok istekli, bir şeye doymak bilmeyen, açgözlü, hırslı anlamına gelir.

Bizler Haris kavramını tanımlarken, aklımıza nedense hep, açgözlülük ve doyumsuzluk yani işkembemize hitap eden yiyecek ve içecekler gelir. Oysa en büyük açlık yani harislik aslında göz ve gönül dünyamızda olanlardır.

Hani meşhur bir hikayedir bilirsiniz. Hazinesi altın dolu bir tacir vasiyetinde kabrini toprak yerine altın ile doldurmalarını ister. Ancak kürekler dolusu altın cesedinin üzerini örtmez. Atılan kürekler dolusu altınlar cesedin göz çukurlarından akıp gider.

En nihayetinde Ulemaya sorarlar. Ne yapalım diye. Alimler bir avuç toprak atın gözlerinin üzerine der. Ve hikaye o ya! O bir avuç toprak göz çukurlarının kapanmasına yeterli gelir.

İşte bütün mesele bu değil mi dostlar! Bir ömür boyu yapılan koşturmacalar ve ihtirasların sonu sadece bir avuç veya bir kürek toprak.

Muhakkak ki ondan geldik ona döneceğiz inşallah. Sadece bu dahi yetmez mi? İlahi sonucun istikametin ne olduğunu bilmek yetmez mi? Fazlasıyla yeter.

Bugün sabah işine giden bir esnaf, vazife başında bir memur, tarladaki çiftçi dahası okula giden bir öğrenci hangi hedefle güne başlamalıdır? Öyle ya insan yaradılışı itibariyle duygu ve düşünce dünyası olan Eşref-i Mahlukat tanımı ile müsemma bir varlıktır.

Yaratılmışların En Şereflisi olarak tanımlanan bu varlığı diğer canlılardan yani mahlukatlardan ayırt edici en belirgin özellik nedir daha doğrusu ne olmalıdır.

Bu sorunun cevabını aklıselim her Müslüman bilir bilmeli diye düşünüyorum. Bilmemesi ise ayrı bir fecaat diyebilirim.

Öğrencinin tek gayesi yüksek not ile sınıf geçip, sınavlarda büyük başarılar elde etmesi midir? Esnafların ve İş İnsanlarının hedefi günü en yüksek ciro ve kar ile kapatmak mı olmalıdır? Çiftçiler ürünlerini en düşük maliyetle üretip en yüksek rekolteyi mi hedeflemelidir?

Tabii ki hayır! Zaten tüm bu yanlış yönlendirmelerle oluşturulan hedefler toplumun terazisini bozdu diyebiliriz. Maddi ve limitsiz hedefler Mana Dünyasından bizleri adeta koparıp sel suyundaki çöp haline getirdiler.

Dışarıdan bakınca belli amaçlar doğrultusunda çalışıp koşturuyor gibi görünen, bir sürü kuru kalabalıklar haline geldik. Tablonun vahametinin farkında bile olmamamız ayrı bir garabet diyebilirim.

Her Toplumsal olayda olduğu üzere Farkındalık yine büyük bir önem arz etmektedir. İnsanların birbirini arkadaş ve hatta Müslümanların kardeş gördüklerini adeta düşman misali rakip görmesi kabul edilebilir bir durum değildir.

Bu açgözlü ve haris yaklaşım insanlığın en büyük tehdidi olmaya devam ettiği sürece bu fani alemde huzur aramak çok doğru bir beklenti olmayacaktır.

Bugün sadece ihtiraslarının kurbanı olan annelerin ve babaları yetiştirmiş oldukları evlatları, maalesef yarınlarda ki en büyük pişmanlıklarını oluşturacaktır.

İnsanı insan yapan hasletlerden uzak yetiştirilmiş bireyler yarı robot yarı insan özelliği taşımaktadırlar. Sadece temel ihtiyaçlarını karşılayan maneviyattan yoksun birer Cyborg (İnsan makine karışımı bir varlık) haline gelmektedirler.

Yerlerin ve göklerin tek sahibi olan Allah’ın yaratırken vermiş olduğu güzel fıtrata ters hatta aksi bir varlık olup çıkmış durumdayız.

Kur’an-ı Kerim de sürekli olarak zaman üzerine yapılan yeminler ve Hiç akıl etmez misiniz? İfadelerini de düşünmez ve dertlenmez olduk. Sadece Fatiha Suresinde yer alan Sıratı Müstakim ifadesini hayatımıza esas almamız yeterli olacaktır.

Uyanmak için bir ses bir seda lazım ise Yunus Emre ile nokta koymak isterim. Rabbim bizleri Haktan ve Hakikat yolundan ayırmasın inşallah!

Yol odur ki doğru vara
Göz odur ki Hakk’ı göre
Er odur alçakta dura
Yüceden bakan göz değil.

Selam ve dua ile…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir