Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Nisan 24, 2024

Modernizm ve Toplum

Başlangıç temelleri 14.yüzyıla kadar giden modernizm kavramı, reform ve rönesans gibi hareketlerin etkisiyle güçlenen bilimsel, kültürel, sanayi ve siyasal alanlardaki değişikliklerin toplum hayatını etkilemesiyle geleneksel olandan kopuşu ve ortaya çıkan değişim zihniyetini ifade eder.

Modernizm sosyoloji bilimine ait bir terimdir. Modernizmbatıda keşifler, rönesans ve reform hareketlerinden sonra 16. Ve 17. yüzyıllarda başlayan bir fikir hareketidir. Bununla beraber modernizm 18.yüzyıldan sonra gittikçe gelişen ve 20.yüzyılda II.dünya savaşına kadar etkileri yoğun bir şekilde hissedilen fikir ve sanat akımıdır.

Modernizm Ne Zaman/Nasıl Doğmuştur?

Bu kavram Batı’da “modernus” şeklinde ilk kez 12. ve 13.yüzyılda kullanılmıştır. Daha sonra 16. ve 17.yüzyıllarda daha fazla gündeme gelmeye başlamış ve özellikle kiliseye bir tepki olarak güçlenmiştir.

Coğrafi keşifler, reform ve rönesans hareketleri, buhar gücünün keşfedilmeye başlanmasıyla hızlanan sanayileşme ve kentleşme modernizmin temellerini güçlendirmiştir.

Kiliseye karşı bir tepki vardır çünkü kilise insani değerleri yok sayarken bilime ve insan aklına gerekli önemi de vermemiştir. Burada bir husus dikkati çekmektedir. Batı Toplumları Kutsal Dinlerinin Resmi Otoritesi olan Kilise ile çatışma halindedirler.

Oysa İslam Dini Bilim ile büyük oranda örtüşmektedir. Bilim sözcüğünün İslam medeniyetindeki karşılığı ilimdir. İslam, insanın yaratılışına uygun bir din olduğu için bütün Müslümanlara ilmi farz kılmıştır. Tıp, hesap ve teknik gibi toplum için gerekli olan her türlü bilgiyi öğrenmek farz-ı kifayedir.

İslam Medeniyetinde Bilim ve Düşüncenin Gelişimi

Medeniyet, toplumların, gayelerine ulaşmak için birer vasıta olarak kullandıkları sosyal, hukuk ve ticarî kurallar da medeniyetin bir parçasıdır. İslam medeniyetinin temeli, Kur’an ve Hz. Peygamber’in sünnetidir.

İslam medeniyeti dışında başka hiçbir medeniyet bilimsel bir yapı üzerinde kurulmamıştır. Bilimsel bir yapılaşma ile oluştuğu için İslam medeniyetini “bilimsel medeniyet” olarak nitelendirebiliriz.

İslam Medeniyetinde Öne Çıkan Eğitim Kurumları

Mescit: Cami, namazgâh da denir. İçerisinde beş vakit namaz, cuma ve bayram namazlarının kılındığı Müslümanların ibadet yerine denir. Türk toplumunda içinde ibadet edilen küçük yerlere “mescit”, büyüklerine de “cami” denir. Bu ayrım diğer milletlerde yoktur.

Cami: Mescitlerin büyüğüne “cami” denir. Cami; toplayan, toplayıcı demektir. Beş vakit namazda cuma ve bayram namazlarında müminleri bir araya topladığı için bu isim verilmiştir.

Mektep: İslam ülkelerinde ve özellikle Osmanlılarda çocuklara temel eğitimin verildiği yerdir. Hulefa-i Raşidin devrinde ve özellikle Hz. Ömer zamanında bu tür okullar yaygınlaşmıştır; onun getirdiği yenilikler arasında mektep tesisi ve muallimlere maaş bağlanması da sayılmaktadır.

Medrese: Ders yapılan yer, okul, mektep. İslam tarihinde dinî ilimler ile sosyal ve fen bilimlerinin öğretildiği yüksek öğretim seviyesindeki eğitim öğretim kurumu, fakülte. Medreselerde ders veren hocalara “müderris” denir.

Daru’l-kurra: Kur’an-ı Kerim okuma ilmini uzmanlık derecesinde öğreten ve hafız yetiştiren okullardır.

Daru’l-hadis: Hadis ilimlerinin öğretildiği ve hadis ilimlerinde uzmanların yetiştirildiği yüksek öğretim kurumlarıdır.

Beytü’l-hikme: Orta Çağ İslam ilim ve kültür tarihinde tercüme ve yüksek seviyedeki ilmi araştırmaların yapıldığı merkezlere verilen isimdir.

Kütüphane: Kütüphane terimi, “kitapların saklandığı yer” anlamında kullanılmaktadır. Müslümanların kitaba olan sevgi ve saygıları yazılı eser alanında İslam medeniyetinin önemli yer tutmasını sağlamıştır.

Rasathane: Gözlemevi. Yıldızların gözlendiği yer. Rasadhane; Arapça rasad (gözetleme) ve Farsça hâne (ev) kelimelerinden oluşur.

Şifahane: Hastane. Darüşşifa. Bimâr (hasta) kelimesinden yer adı yapmakta kullanılan -istan ekiyle türetilmiş Farsça bir isimdir. Sağlık hizmeti verilen ve bu amaçla gerektiğinde hastaların yatarak tedavi oldukları kurumdur.

Tüm bu bilimsel altyapı Müslümanların Tarih, Felsefe, Tıp, Astronominin yanı sıra Matematik, Fizik, Kimya alanlarında ciddi eserler üretmişlerdir. Örnek vermek gerekirse Tıpta Kardiyoloji Alanındaki çalışmalarıyla İbn-i Sina ve Fizik Biliminde Anadolu’nun en önemli alimleri arasında gösterilen Cezeri’nin, yaptığı çalışmalar ile Leonardo Da Vinci‘ye de ilham kaynağı olduğu söylenilir. İslamın Altın Çağı’nda yaşamış otomasyon ve sibernetiğin kurucusu kabul edilen hatta ilk robotu yaptığı kabul edilir.

Batı Toplumlarının bilimde ilerlemesinin tek sebebi Bilime karşı gelen Kiliseye karşı verdiği mücadele etmesidir. Daha açıkçası isyan bayrağı çekmesidir. Oysa İslam Alemi Bilimi ve Öğrenmeyi öngören bir anlayışla gelişimi her daim desteklemekteydi.

Bugün Batı alemi Modernizm adı altında İslam Coğrafyasına birçok sapkınlığı empozee etmektedir. Deyim yerindeyse İslam Dünyasını Sekülerleşmesi (Dünyevileşme) konusunda adeta zehirlemektedir.

Bu noktada Müslümanlar özellikle Ulema sınıfı ve Entellektüelleriyle toplumu aydınlatmak sorumluluğunu ortaya koymalılar. Aksi takdirde Batının Modernizm Çukuru özellikle gençlerimizi tuzağına düşürecektir.

Selam ve dua ile…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir