Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Kur’an’ın Doğru Anlaşılmasına Yönelik Sorun, Zihniyet Sorunudur

Kur’an, insanlara doğru yolu göstermek için indirilmiş bir kitaptır. Bu Kitabın muhatabı insandır. Dolayısıyla Kur’an, muhatap olan insanın anlayabileceği bir dil ve anlam ile indirilmiştir; zira doğası ve maksadı gereği anlaşılmak zorundadır; ancak çoğunlukla insandan/muhataptan, kısmen de hitaptan kaynaklanan sebeplerle kimi ayetler farklı yorumlanabilmektedir.

Türkiye’de Kur’an’ı anlama konusunda iki grup/muhatap insandan söz etmek gerekir. Bir grup, Kur’an’ı Arapçadan çevirip meal ve tefsir eden, diğeri de meal ve tefsir yapamayacak seviyede olup ta bu meal ve tefsirleri okuyup yararlanandır. Dolayısıyla “Kur’an’ın anlaşılması” derken, muhatabı dikkate alarak konuşmak gerekir.
Kabul etmek gerekir ki okuyucu, kimin meal ve tefsirini okuyorsa, onun yorumundan yararlanacaktır. “İki meal okuyup ahkam kesenler” şeklindeki eleştirilere muhatap olanlar, esasen okudukları meal ve tefsirin yorumlarına katılarak ahkam kesmektedirler. Eğer dile getirdikleri hususlar yanlış ise, eleştiri okları kendilerine değil, meal ve tefsir yapanlara yöneltilmelidir.

Allah, Kur’an’ın apaçık ve kolay anlaşılabileceğini söylemektedir. “Apaçık olan Kitabı, düşünüp anlayasınız diye –bildiğiniz dilde- Arapça olarak indirdik.” (Zuhruf 2,3)

Peki, Kur’an’ın “apaçık, anlaşılır ve kolaylaştırılmış olması” ne demektir? Elbette bütünüyle değildir. Kimi ayetleri, kelimeleri, cümleleri, mecazları, icazlar vs’yi anlamak için ilmi derinlik gerekir. Onu da ancak uzmanları kavrayabilir. Burada kastedilen husus, mesajının ve ne istediğinin açık olmasıdır. Türkiye’de eğitim düzeyi ne olursa olsun, sağlam bir meal okuyan her insan, Allah’ın kendisinden ne istediğini rahatlıkla anlar; zira Kur’an mesajı anlaşılır bir hitaba sahiptir.

Kabul etmek gerekir ki tarih boyunca Kur’an’ın anlaşılması ile ilgili yaşanan sorunlar, hitaptan ziyade, muhataptan kaynaklanmaktadır. Muhatap, Kur’an’ı başka kaynakların ve başka kültürün gölgesinde kalarak ve bağlamından kopararak anlamaya çalışırsa, meal ve tefsir yaparsa, elbette sorun yaşayacaktır. O bakımdan Kur’an’ı meallendiren veya tefsir eden uzmanlar, “sahih” bir anlamayı gerçekleştirmek için bir takım hususlara dikkat etmelidirler.
Resulullah döneminde Kur’an’ın anlaşılması ile ilgili kayda değer sorunlar yaşadığına dair bilgilere sahip değiliz. Hem inananlar, hem de inanmayıp karşı çıkanlar, -akademik bilgiye sahip olmadıkları halde- Kur’an’ın anlamı ile ilgili bir tartışma içerisine girmediler; zira her iki taraf da inen ayetlerin kendilerinden ne istediğini rahatlıkla anlayabiliyordu. Peki, sonraki dönemlerden günümüze kadar –akademik/teolojik bilgiye rağmen- niçin anlama konusunda sorunlar yaşanmaktadır? Allah, “apaçık bir Kitaptır” dediği halde, niçin “anlam” ile ilgili önemli tartışmalar yaşanmaktadır?

Kur’an’ın doğru anlaşılması için, her şeyden önce Kur’an’ın nasıl bir kitap olduğunu ve indiriliş maksadını iyi kavramak lazım. Yani, bilinmelidir ki anlamaya yönelik sorun, dil sorunu değil, zihniyet ve bilinç sorunudur. Kur’an’ın asıl maksadının, sorun çıkartmak, insanları zora sokmak, öldürmek olmadığı, tersine insanlara öğüt vererek hayatlarını kolaylaştırmak olduğu; dolayısıyla yeryüzünde adaleti, güveni, insanlığı, barışı sağlamayı hedeflediği bilincine varıldığında ayetler çok daha rahat anlaşılacaktır. Firavuna bile “yumuşak söz söyleyin” diyen bir mesajın maksadı öldürmek olabilir mi? Binaenaleyh, kimi kıssaların, olayların, misallerin tekrar tekrar anlatılmış olmasının nedeni de maksadının iyi kavranması içindir. Ayetlerin tarihsel bağlamı, maksadı ve insanlardan ne istediği dikkate alındığında gayet kolay anlaşılacaktır.

Kuşkusuz her metnin kendine özgü bir dili, bir mantığı ve bir amacı olduğu gibi, Kur’an’ın da kendine özgü bir dili, bir mantığı ve bir amacı vardır. Bu özelliği muhataplar tarafından kavrandığında, aralarında anlamaya yönelik sorunların en aza ineceği kanaatindeyim. Kur’an ayetlerini sağlıkta kullandığımız ilaçlar gibi düşünerek anlamaya çalışırsak, çok daha iyi neticeler alacağımıza inanıyorum.
Mesela ağrı kesici özelliği olan bir ilacı, antibiyotik bir ilaç yerine nasıl ki kullanamıyorsak, her bir ayeti de bağlamı ve amacı dışında kullanamayız. Örneğin, Medine’de sözleşmelerine sadık kalmayıp Müslümanlara hainlik yapan Yahudilerden dolayı kıyamete kadar bütün yahudileri aynı kapsama alıp suçlamak yahut “İsa Mesih Allah’ın oğludur” diyen Hıristiyanlarla, İsa Mesih’i bir elçi olarak gören Hıristiyanları bir tutmak, Allah’ın mesajlarını (ayetlerini) anlamamak demektir. Dolayısıyla geçmişte bir kavmin yanlışını anlatan bir ayeti kıyamete kadar o kavmin veya o inancın bütün fertlerine şamil kılmak ayetleri saptırmaktan başka bir şey değildir.
Evet, hiçbir insan dininden, ırkından ve mensup olduğu toplumdan dolayı lanetlenemez. Lanetlenmesi gereken temayülü ve zihniyetidir. Yani insanlara karşı olan saygısızlığı, zulmü, münafıklığı, hainliğidir.
Resulullah as’ın Medine’de Yahudilerle savaşması, Yahudilik dinine sahip olmalarından değil, anlaşmalarını bozup müşriklerle birlikte Müslümanlara savaş açmalarındadır. Yine Münafıklar ile karşı karşıya gelmesi, Müslüman görünüp, hainlik yaparak Müslümanları arkadan vurmalarıdır.

Kur’an’ın gereği gibi anlaşılmamasının sebeplerinden bir diğeri de yapılan çevirilerde, Kur’an sözcüklerine anlam verilirken, sözcüklerin kök anlamı ve bağlamı dikkate alınmadan anlam verilmesidir. Halbuki Türkçe kelimeler yetersiz olsa da en yakın anlam verilmesine dikkat edilmelidir.
Mesela; halaka (yaratmak), ceale (kılmak, yapmak), bede’a (başlamak), bere’a (icat etmek) sözcüklerin tümünü “yaratmak” olarak çevirmek yanlıştır.

Yine, “salat” sözcüğünün geçtiği her kavramı “namaz” olarak çevirmek yanlıştır; zira salat; yerine göre din, dua, ibadet, destek, rahmet, dayanışma, yardımlaşma gibi Allah’a yönelten pek çok anlamda kullanılmıştır. “Zekat” kelimesini de “mali yardım” olarak çevirmek yanlıştır; zira zekat, tezkiye/arınmadır. Yani, infak yaparak malı ve kendini tezkiye etmektir, arındırmaktır.

Yine; seyyie (kötülük), zenb (suç), ism (günah), sue (çirkin), habis (kötü) sözcüklerin tümünü “günah” olarak çevirmek yanlıştır.
Hakeza, Nebi ve Resul sözcüklerini “peygamber” olarak çevirmek yanlıştır; çünkü Kur’an’da farklı anlamlarda kullanılmıştır. Peygamber, sadece “Muhammed” yerine kullanılabilir.

Yine, “Allah dilediğini hidayete erdirir” ve “Allah kalplerini, kulaklarını mühürledi” gibi ayetleri, konuyla ilgili diğer ayetlerle birlikte okumak ve bağlamını dikkate alarak anlam vermek gerekir. Aksi takdirde insan özgürlüğünü ve imtihanını ortadan kaldırmış olursunuz. Bilinmelidir ki kalplerin mühürlenmesi sebeptir, sonuç değildir.

Kur’an’ın gereği gibi anlaşılmamasının diğer bir sebebi de geleneksel ve mistik anlayıştır; zira bu zihniyetler, Kur’an’ı ağırlıklı olarak İsrailiyat, Şamanizm, Budizm gibi kaynakların rivayetleriyle anlamaya çalışır. Geleneksel grubun, “Kur’an’ı ancak –Ehl-i Kitap anlayışında olduğu gibi- geçmiş din adamları anlayabilir” diyerek, anlamayı geçmişe mahküm etmeleri kabul edilir bir durum değildir. Halbuki günümüzün ilim/bilim adamları çok daha büyük imkanlara sahiptirler.

Netice itibariyle bilinmelidir ki Kur’an’ın doğru anlaşılmasına yönelik sorun, zihniyet sorunudur. Yani, misyonunu ne kadar kavrayıp kavramadığımıza bağlıdır. Misyonunun “nur”, yani insanları “karanlıklardan aydınlığa çıkarmak” olduğu hakikati merkeze alınmadan doğru anlaşılması kolay olmayacaktır. Onun için “bütüncül” bir anlayışla ve ne istediğine bakarak anlamak lazımdır.

Kur’an’ın anlaşılmasına yönelik insanlar arasında bir takım sorunlar yaşansa da misyonu dikkate alınarak, akıl faal hale getirilerek, ön yargılardan uzak, samimiyetle okunduğu takdirde, mesajının daha kolay anlaşılacağına ve istenen öğüdün alınacağına inanıyorum; zira Kur’an, öğüt almak isteyen herkes için kolaylaştırılmıştır.

“Gerçek şu ki öğüt alınsın diye biz Kur’an’ı kolaylaştırdık; niçin (Kur’an’a kulak vererek) öğüt almıyorsunuz?” (Kamer 17)

Selam ve muhabbetlerimle…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir