Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Balkan Planı…

Dış politikada yoğun geçen bir haftayı geride bıraktık.  Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin 8. Zirvesi, Demokrasi ve Özgürlükler Adası’nda toplandı. Önemli kararların alındığı zirvede bir de isim değişikliği kararı alındı. Türk Dili Konuşan Ülkeler İşbirliği Konseyinin adı, “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak değiştirildi. Zirve kararları elbette önemliydi ancak bu isim değişikliği bile başlı başına bir mesajdı. Türk Devletleri Teşkilatı isminin arkasında oldukça kadim bir tarih yatmaktadır. Bu konuya devam edeceğiz ancak geçtiğimiz günlerde yine son derece önemli başka bir ziyaret vardı. Zirvenin kapanış seremonisinde konuşmasına da yer verilen Macaristan Başbakanı Victor Orban’ı, Cumhurbaşkanı Erdoğan Beştepe’de kabul etti.

Bu sıradan bir ziyaret değildi elbette. Bosna Hersek’te son dönemde yaşanan gerginlik ve bölgede fitili ateşlenmek istenen bir çatışmanın önünün alınması da denilebilir. Macaristan ile Türkiye’nin ilişkileri her zaman dostça olmuştur. Bu ziyaret de bir dostluk göstergesi olarak görülebilir. Ancak konuk Başbakan’ın ziyaretteki mesajları bunu bir adım daha öteye taşımış oldu.

Şimdi bu ziyaretin hem tarihi arka planına hem de son dönemdeki olayları göz önüne alarak perde arkasına bir bakalım.

Avrupa Birliğine ve NATO’ya sonradan üye olan tüm ülkelerle ilişkilerimiz her daim güçlü olmuştur. Burada iki ülkeyi özellikle vurgulamak istiyorum, Polonya ve Macaristan… Tarih boyunca bu iki ülkeyle çok özel ilişkilerimiz olduğunu yukarda söylemiştim. Sayın Cumhurbaşkanımızın ortak basın toplantısında da söylediği gibi bölgesel ve uluslararası platformlarda Macaristan, gerçekten stratejik ortağımız. Ziyaret sonrası yapılan basın toplantısında konuk Başbakan, ‘Macaristan için Moskova, Berlin ve İstanbul önemlidir. Ama şimdi ‘Ankara’ demek daha doğru. 20 yıldır bu süreci görüyorum’ diyerek bulunduğu noktayı tarif etti. Ardından Avrupa’nın Türkiye’nin müttefikliğine ihtiyacı olduğunu aksi durumda Avrupa’nın dağılacağını da ifade etti. En sonunda da Bosna Hersek’te denklemi değiştirecek bir açıklama yaptı.

Bosna Hersek Başkanlık Konseyinin Sırp üyesi Milorad Dodik’in son zamanlarda dile getirdiği silahlanma, ordu kurma ve Bosna’yı parçalama isteklerine karşılık, ‘Türkiye Sırbistan üzerinde baskı kurmalı’ demiştik. Bu baskı ebedi dostumuz Türk Konseyi gözlemci üyesi de olan Macaristan üzerinden geldi. Macaristan Başbakanının ziyaretinde Bosna’daki durum toplantının ana maddelerindenmiş. 

Bosna Hersek’te önceki yazılarımda da belirttiğim üzere tansiyon çok yüksekken Macaristan Başbakanının Türkiye ziyareti sonrasında basın önünde Türkiye’yi kastederek ‘’Her ikimiz için de Bosna’daki barış ve istikrar çok önemlidir. Herkes istikrar ve barış istiyor bölgede. Orada yaşayanlarla istikrar yakalanabilir. Balkanlardaki istikrarı orada yaşayanlarla yakalayabiliriz’’ demesi bölgeye dönük önemli bir mesajdı. Macaristan ile Bosna’nın kara sınırı yoktur. Ancak Bosnalı Sırplara ordu kurup ayrılması için destek veren Sırbistan içerisinde iki tane özerk bölge vardır. Bunlardan biri Boşnak nüfusun yaşadığı Sancak bölgesi, diğeri de halkının çoğunluğunu Macarların oluşturduğu zaman zaman bağımsızlık yanlısı seslerin çıktığı Voyvodina Özerk Bölgesi.

Yugoslavya iç savaşından sonra yedi ülke bağımsızlığını ilan etti. Ancak bölgede hala özerk statüsünü koruyan ve bağımsızlık talebinde bulunduğunda haksız karşılanmayacak oluşumlar var. Bunlardan ikisi Sırbistan’da ve Sırbistan’ın yüzölçümünün büyük bir kısmına denk geliyor.

1945’te Yugoslavya’nın sosyalist bölgelerinden biri olarak kurulan Voyvodina, savaş sonrası Sırbistan’ın özerk bölgesi haline geldi. 2008 yılında Kosova’nın tek taraflı bağımsızlık ilan etmesinden sonra gözler Voyvodina’ya çevrildi. Bunun önünü kesmek için Sırplar, 2009’da Voyvodina Tüzüğünü parlamentoda kabul ederek yürürlüğe koydular. 2012’de Voyvodinalı Macarlar tekrar daha güçlü şekilde bağımsızlık istediler. Bu kez Bosna Hersek’teki gibi iki etnisiteli bir yönetim istiyorlardı. “Voyvodina Cumhuriyeti ve Sırbistan.” Bu girişimleri sonuçsuz kaldı ama bir yıl sonra 2013’te Voyvodina Özerk Bölgesi parlamentosu Novi Sad’ı idare merkezi statüsünden çıkararak başkent ilan eden, anayasal ve yasal hakların korunmasına dair deklarasyonu kabul etti. Tabi ki Belgrad makamları tarafından reddedildi. Sonuç olarak Voyvodina’nın bağımsızlık veya özerkliğini genişletme ihtimali hep canlı kaldı ve hala Sırbistan için büyük bir problem olmaya devam ediyor.

Türkiye’nin Voyvodinalı Macarlara destek vermesi ihtimali bile balkanlarda büyük bir kırılmaya yol açar. Bosnalı Sırpların kendilerini ait hissetmedikleri Bosna Hersek’ten ayrılma talepleriyle Voyvodina Özerk Bölgesinin kendini ait hissetmediği Sırbistan’dan ayrılma isteği çok benzerdir. Bu sebeple Macaristan Başbakanıyla ortak basın toplantısında bu konuda açıklama yapılmış olması başlı başına bir anlam taşır. Toplantı sonrası açıklama yapılmış olmasına rağmen basından bu konuda bir soru sorulmamasını yadırgadım. Avrupalı yetkili gördüğümüzde hemen göç konusunda bir soru sormayı tercih ediyoruz. Macaristan ile sınırımız bile olmamasına rağmen yine göç ve göçmenlerle ilgili soru soruldu. Sayın Başbakanın Bosna ile ilgili bu kadar net açıklamasından sonra konuyla ilgili bir soru sorulsaydı bugün kamuoyunun dikkatini çekmek biraz da olsa başarılmış olurdu.

Ben eksik kalan kısmı tamamlayayım; konuk Başbakanın ağzından çok net bir mesaj verilmiş oldu; Bosna Hersek parçalanırsa Sırbistan da parçalanır. Bosnalı Sırplar ayrılırsa Voyvodinalı Macarlar da ayrılır. Sanırım bu açıklama acil durumlarda verilen dilaltı hapı gibi Bosna Hersek’te tansiyonu hızlıca düşürecektir. Bununla birlikte Voyvodina ve Sancak Özerk bölgelerinde de kış ayının artık kendini hissettirdiği bu günlerde hava biraz ısınacaktır.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir