Siyasi, ekonomik ve toplumsal sorunlarımızla ilgili sorular yanıt bulmuyor…İlgisiz ve yetkisiz olanlar konuşuyor ve bu nedenle kafalar daha da çok karışıyor.
Türk Hava Kurumu ve uçakları tartışılıyor ancak akıllardaki soru işaretlerini giderecek ve vicdanları rahatlatacak şekilde sorulara çok ayrıntılı cevap verecek Başkanı ortalıkta yok…
Her akşam Afgan ve Suriyeli mültecilerle ilgili doğru yanlış birçok iddia ortaya atılıyor Göç İdaresi Genel Müdürü ortalıkta yok…
Yahu inanın yorulduk artık! Nerede sorumlular?
Öyle anlaşılıyor ki tüm sorunlar ve bu sorunlara ilişkin soruların cevaplandırılması işi, her konuda olduğu gibi yine Cumhurbaşkanımızın sırtına yüklenmiş durumdadır.
Açıklamalar yeterli olmuyor, ikna etmiyor, vicdanları rahatlatmıyor…Anlayın artık ne olursunuz!
Son söz söyleyecek kurum yetkililerimiz neredeler?
Sorun nedir biliyor musunuz?
Kadrolaşma kriterleri…
Ehliyet ve liyakat yerine cemaat mensubiyeti ve akrabalık üzerinden yürüyen atama yöntemi…
Üstlendiği görevi ve yaptığı işi birkaç satırla yazılı olarak anlatamayacak ve görev tanımına ilişkin beş dakika konuşamayacak kadar zavallılar tanıdım çalıştığım kurumlarda…İki kriterle görevlere gelmişler…Cemaatinin kalabalığı ve oy potansiyeli, bir de üst düzey bazı siyasilerle akrabalık bağı…
Üstelik böyleler başarılı, işini çok iyi yapanı da hiç hazmedemezler. Kendilerine rakip gördükleri için harcamak isterler. Kolayca harcarlar da…
Sonuç, görev yaptığı kurumunu tanımak ve tanıtmaktan aciz birçok yönetici…
Bugün yaşananlar, Cumhurbaşkanımızın karizmasının ve seçim kazanma başarısının, kadrolaşmadaki ehliyet ve liyakat ölçüsünü tamamen ortadan kaldırdığı gerçeğidir. Son derece sorunlu şekilde, “Cumhurbaşkanımız seçimleri nasılsa kazanıyor o halde başarılı adama ihtiyaç yoktur anlayışı” teamül halini almıştır.
Oysa yönetmek ve idare etmek ehliyetli ve liyakatli kişilerden oluşan kadro işidir…
