Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Mart 19, 2024

Hz. Yusuf Üzerinden Kısa Bir Siyaset Değerlendirmesi

Hz. Yusuf’un özellikle iktisat ve işletme ilimlerini bilmesi çok önemlidir. Çünkü toplumların en önemli sorunlarından birisi fakirliktir. Bu soruna kesin çözüm bulanlar toplumu da yanlarına alırlar. Özellikle de merhameti ve ilgileriyle yoksulların yanında bulunan fıtratı bozulmamış gençlerden büyük destek görürler. Hz. Yusuf yoksulluk sorununu nasıl çözeceğini krala arz etmiştir. Toplumu inandırmıştır. Fiilen kendisine görev verildiğinde de fakirlik problemine son vermiştir. Burada sorun fakirlik olsa da bir başka yerde hukuk, siyaset, insan hakları, iktisadi meseleler, savaş, uluslararası olaylar, eğitimin çıkmazları, kültürel bozulma ve sapmalar, sağlık vb. konular olabilir. Yusuf kıssasından ders alan Müslüman yöneticilerin toplumsal konulara mutlaka çözüm üretmeleri esastır. Şayet sorunlar Müslümanlar tarafından usulüne uygun biçimde çözülmeyecek olursa din hayali bir kuruma dönüşür, inandırıcılığını ve mü’minlerini kaybeder. İnsanları din dışı arayışlara sevk eder ki sonunda ideolojik düşünce dinin yerine kaim olur. Şu anda İslâm dünyasının yaşadığı vahim durum budur. Sorunlar üretildi ve çoğaltıldı; çözümleri dinden aranmayınca ideolojik arayışlar insanımızı dinden uzaklaştırdı. Hatta “içtihat kapısının ebediyen kapandığı” ilan edilerek din antik bir kuruma dönüştürüldü. Allah Teâlâ’nın ayetleri ve Hz. Peygamber’in sünneti mumyalandı. Arayışlar din dışına kaydırıldı. Bu durumdan rahatsız olunmadı ki çözüm üretecek sağlam ve sahih kurumlar oluşturulmadı. Hz. Yusuf kıssası çözüm üreten bir anlayışın zirvesini temsil ettiği için Müslüman siyaset önderleri tarafından iyi bilinmeli ve gerekli dersler çıkarılmalıdır. Bu kıssayı iyi bilen gençler ülkelerine ve toplumlarına kesinlikle yabancılaşmazlar ve ülkelerinde ev sahibi olduklarının idrakinde olurlar. Müslümanları kendi öz vatanlarında kiracı gibi gören kâfir anlayışa fırsat vermezler. Yetmiş ve seksenli yıllarda Müslüman gençler ülkelerine karşı yabancılaştırılarak din düşmanlarına kadrolaşmak için yer ayrıldı. Umarız Müslümanlığının idrakinde ve İslâm’a bütüncül bakan Müslüman gençler aynı hataya yeniden düşürülmezler.

Yusuf(a.) yönetime hazırlık sürecini yaşarken sarayın hanımının ona musallat olduğunu Kur’an’dan öğreniyoruz.[1]Surenin 24-34. Ayetleri arasında detaylı malumat verilmiştir. Kur’an bu kıssayı bir amaç uğruna anlattığı için teferruata dalmadığı gibi insanı tekellüfe sokacak sahih rivayetler de hadis külliyatımızda yoktur. Vezirin eşinin Hz. Yusuf’a duyduğu “aşk” öyle üst perdeden verilmiş ki bu üslubun Müslüman sanat adamları tarafından iyi algılanması ve realizm adına ahlaksız sunumlardan uzaklaşılması gerekir. Zaten bu ulvi anlayış şiir ve edebiyat geleneğimize girmiştir. Hâl böyleyken kıssayı rotasından çıkararak Kur’an etrafında süfli bir aşk hikâyesi uydurmak Müslümanca bir çıkış ve yaklaşım değildir. Kadının saldırısına ve tekliflerine karşı[2] Hz. Yusuf teyakkuz hâlinde olmuş ve ona zerre kadar iltifat etmemiştir. Yusuf(a)’ın Allah’ın (c.) yardımı ile korunmasını Kur’an bize şöyle nakletmiştir: “وَلَقَدْ هَمَّتْ بِهِ وَهَمَّ بِهَا لَوْلا أَن رَّأَى بُرْهَانَ رَبِّهِ كَذَلِكَ لِنَصْرِفَ عَنْهُ السُّوءَ وَالْفَحْشَاء إِنَّهُ مِنْ عِبَادِنَا الْمُخْلَصِينَ” “Hanım, O’na sahip olmayı aklına koymuştu ve bütün düşünceleri Onunla meşguldü. Yusuf’ta da ona karşı bir meyil uyanabilirdi, fakat O, (iffet ve doğru davranış konusunda) Rabbinin açık ve kesin delilini görmüştü ve hanımdan kurtulmanın hesaplarını yapıyordu. İşte, (kendisine böyle bir delil göstermiş olmakla) fenalığı ve fuhşu O’ndan uzaklaştırdık. Doğrusu O, Bizim ihlâsa erdirilmiş kullarımızdandı.”[3]Bizim için bu ayetten esas öğrenmemiz gereken; yöneticilerin ve yönetim kadrosunun vitrinini oluşturan şahısların her türlü ahlaksızlıktan uzak durmalarıdır. Her zamanki kullandığımız ifadeyle geçmişlerinin ahlaken sabıkasız olmalarıdır. Eğer yöneticilerin geçmişleri ahlaken yıpratıcı eylemlerle doluysa, insanlar nazarında da değerlerini kaybettikleri için bu tip insanlara siyasette önem verilmez. Peygamber Efendimiz ve Raşid halifeler, Kur’an’ın da değişik biçimlerde vurguladığı bu kurala azami riayet etmişler ve ahlaksız insanları idareci atamamışlardır. Özellikle de cinsel ahlaksızlığı şüyu bulmuş adamları asla vitrinlerinde bulundurmamışlardır. Onları toplumun önüne çıkararak yönetimin meşruiyetini tartışmaya açmamışlardır. Modern ulus devletlerde bile cinsel skandallar hükümetlerin yıkılma veya önderlerin sonu olurken halkı Müslüman ülkelerde bazen bu ölçülere “gâvur” kadar bile hassasiyet gösterilmemesi çok üzücüdür. Tabi burada halkı Müslüman ülke ile dar’u-l İslâm’ı birbirinden ayrı düşünmek zorundayız. Zira bunlar tamamen ayrı şeylerdir.

[1] Bak: Yusuf 12/24-34

[2] Bak: Yusuf 12/24-25

[3] Yusuf 12/24

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir