Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Dinde Tahrifat Yapmak, Apaçık Bir Bühtandir -4-

“Bak, nasıl da Allah’a iftira ediyorlar! Apaçık bir günah olarak bu onlara yeter.” (Nisa 50)
Allah’ın hükümlerine aykırı yeni inanç ve hükümler ihdas edenlere Allah şöyle beddua ediyor: “… Allah onları kahretsin! Nasıl uyduruyorlar?” (Tevbe 30)
“La reybe fih” olarak kendini tanımlayan Kur’an’ın, toplumda maalesef kıssacıların, masalcıların, rivayetçilerin ve hurafecilerin söylemleri kadar kıymeti olmadı. Onların ne demek istediğini herkes anlamaya çalıştı; lakin Kur’an’ı anlamaya çalışmadılar. Maalesef, Kur’an’ı, seslendirerek sevap devşirmek için, rivayetleri de anlayıp uygulanmak için okudular.

Başta şunu hatırlatalım ki uydurma ve tahrifatla ilgili vereceğimiz örnekler, sadece zayıf veya mevzu hadislerde geçen rivayetler değildir; Türkiye’de başta DİB olmak üzere kendilerine “Ehl-i Sünnet” (ES) adını veren halkın büyük çoğunluğu (yüzde doksanı) tarafından kabul görüp “akaid” haline getirilen resmi örneklerdir. Bu örnekler öyle kanıksanmış ki bunları kabul etmeyenler, din dışına itilmektedir.

Makalemize yapılan kimi yorumlardan, “Kur’an merkezli değil de rivayet merkezli hareket eden” bazı arkadaşların beni doğru anlamak istemedikleri anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tahrifatlara geçmeden önce kendi paradigmamı ve metodumu bir kez daha belirtmek istiyorum.

Evet, görünen o ki bazı arkadaşlar, makalelerimizi ön yargılı ve mezhep taassubuyla okudukları için bir türlü anlamak istemiyorlar ve neredeyse bizi Resulullah karşıtı ilan edecekler. Buradan açıkça ilan ediyorum ki Resulullah bize nefsimizden ve ailemizden daha kıymetlidir. Eğer aramızda yaşasaydı, Ona salat etmemiz (onun yanında yer almamız, onu desteklememiz ve ona yardım etmemiz) kurtuluşumuzun şartı olurdu. Bugün onun yanında olmak ise, onun bıraktığı mirasa (Kur’an’a) sahip çıkmakla mümkün olacaktır. Zaten bizzat kendisi de “size bir kaynak bırakıyorum; ona sarıldığınız sürece, hak yolda olacaksınız; o kaynak Kur’an’dır” (Müslim, Ebu Davud, İbn Mace) buyurarak insanlığa Allah’ın kitabını miras/sünnet olarak bırakıp dünyadan ayrılmıştır.

Bu durumda elbette herkesin aklına Nebi’nin sünneti ve hadisleri gelecektir; Onlar ne olacak? Bana sorarsanız, açıkça ifade edeyim ki başta Nebi as’a atfedilenler olmak üzere, bütün insanların sözleri, fiilleri ve görüşleri Kur’an akaidine (kaide ve kurallarına) uyduğu sürece alınır ve istifade edilir; ancak söz konusu kaide ve kurallara uymuyorsa, Nebi’ye de atfedilse (ki Nebi, zaten Kur’an’a aykırı konuşmaz) alınmaz; zira biliyoruz ki Nebi’nin vefatından sonra çoğu insanlar, kendi görüşünü doğru göstermek için, Nebi’yi kullanmışlar (iftira etmişler) ve ondan yüz-iki yüz sene sonra milyona varan rivayetler piyasaya sürmüşlerdir.

İşte, onun için “tahrifat” üzerinde durmaya çalışıyoruz. Dinde yapılan tahrifatı görmezseniz, hurafeleri din sayarak yaşamaya çalışırsınız, “Allah’ın kitabını arkanıza atarsınız” ve adres olarak gösterenlere de karşı çıkarsınız.
“Mümin” olduğunu iddia edenler bilsinler ki Resulullah’ı bağlayan sadece Kur’an olduğu gibi, sahabilerini de ve bizi de bağlayan Kur’an’dır. Tekrar söylüyorum; “Kur’an” derken Resulullah’ı asla dışarıda bırakmıyorum; Zira Kur’an’sız Resulullah olamayacağı gibi, Resullullahsız Kur’an da olamaz. Kur’an, Allah’ın ne istediğini bize öğretir; Resulullah da Allah’ın bizden istediğini nasıl uygulamamız gerektiğini öğretir.

Şunu da altını çizerek tekrar belirteyim ki hem tefsir alanında ve hem de hadisler alanında çok büyük tahrifatlar yapılmıştır. Kim ne duymuşsa, kaynaklara koymuştur. Kur’an ayetleri yerine bu hurafeler toplumda kabul görmüştür. Kur’an, başka amaçlara kaydırılmıştır. En büyük mezhep olarak kabul edilen Ehl-i Sünnet (ES), “Allah’ın kitabı” söylemine karşı, “benim sünnetim” söylemini ekleyerek, Nebi as’a ait olduğu kesin olmayan rivayetleri Allah’ın kitabı olan Kur’an’a eş hale getirmiştir. İkinci büyük mezhep olan Şia da “Allah’ın kitabı” söylemine karşı, “Ehl-i Beytim” söylemini ekleyerek Kur’an’ın yanında ikinci bir kaynak oluşturarak Kur’an’la eşitlemiştir. Baktığımızda her iki ekleme de Nebi as’a iftiradır; zira o, sadece Allah’ın kitabına uymuş ve onu miras olarak bırakmıştır.

Biraz Kur’an bilgisine sahip olan ve geçmişi (atalarımızın yaptıklarını) araştıran hiçbir mümin, körü körüne uyduruk rivayetlere itibar etmez; seçici olur. (Pirinci pişirmeye hazırlarken, içindeki taşları ayıklar; ayıklamazsa, o taşlar dişlerini kırar, zarar verir.) Üzülerek söyleyeyim ki ES ve ŞİA taraftarları Kur’an mesajları yerine uyduruk rivayetleri tercih etmektedirler; hatta hurafeye bayılmaktadırlar. Dolayısıyla Kur’an mesajları yerine, toplumda hurafe ve masal anlatan rivayetçiler itibar görmekte ve baş tacı edilmektedir.

Netice itibariyle bilelim ki hak yolda olmak, ne Ehl-i Sünnetin, ne Şia’nın, ne de başkalarının kuruntularıyla olunur. Hak yolu ve o yolun akaidini (kaidelerini, kurallarını, ilkelerini) bizzat Allah belirlemiştir. Ya bu yola uyarak mümin olursunuz, ya da uyduruk rivayetlerle (hurafelerle) iç içe oluşturulan yeni dine (bid’ata) uyarsınız. “Hurafelerin dine zararı yoktur, bizi dinden çıkartmaz” demeyin. Büyük mütefekkir olan Aliya İzzetbegoviç’in dediği gibi, “din hurafeleri ortadan kaldırmazsa, hurafeler dini bozar, yok eder.”

Şunu da hatırlatalım ki atalarının inançlarına kayıtsız şartsız teslim olanlar, Kur’an’ın maksadını anlamadıkları gibi, Kur’an’a çağıranları da anlayamaz ve din dışı ilan ederler. Atalardan gelen uyduruk dinleri Kur’an mesajları ile yıkılacağı için, Kur’an akaidini (kaide ve kurallarını) öne sürenlere şiddetle tepki göstererek şöyle demektedirler: “Dikkat edin! Kur’an diyenler, dinimizi bozmaktadırlar; onlar “bozguncu”durlar.”

Tıpkı geçmişte elçilere gösterilen tepki gibi. Bilindiği gibi elçiler ne zaman Allah’ın mesajlarını insanlara iletmeye çalıştılarsa, karşılarında müstekbirleri gördüler. Müstekbirler halka şöyle diyorlardı: “Dikkat edin! Bu şahıs dininizi değiştirmeye kalkıyor.” Firavun da Musa as’a şöyle demişti: “Ey halkım! Bilin ki bu Musa, sizin dininizi değiştirmeye gelmiş!”

Makalelerimizi takip eden arkadaşlar bilsinler ki “ahirette Kur’an hükümlerine göre hesaba çekileceğimiz” düsturundan hareketle, bütün çabamız, Allah’ın kitabını, dolayısıyla dinini doğru bir şekilde anlayıp tanıtmaktır. Yanlış ve hatalarımız elbette olacaktır; ancak düzeltmeye kalkanlar, ayetler ve akıl (hikmet) ışığında düzeltmeye kalksınlar. Uyduruk rivayetlerle düzelmeye kalkarlarsa, daha da batacaklardır. Bilindiği gibi, dinde de medeni hukukta da iddialar delil ile (kanıtla) ancak geçerlilik kazanır. Allah da kendi mesajlarına karşı çıkanlardan delil istemektedir. Binaenaleyh, eleştirmek veya düzeltmek isteyenler, suçlamayı bırakmalı, delillerle konuşmalı, yanlış gördüklerini delillerle çürütmelidirler.

Bu uzun girizgahtan sonra “dinde yapılan tahrifatlar” konusuna devam edelim. Daha önceki üç makalemizde Kur’an’a rağmen dinde yapılan tahrifatları, uydurmaları ve değişiklikleri maddeler halinde (15 adet) sıralamıştık. Şimdi de konuya devam ederek, başka hurafeleri tanıtalım.

  1. Kur’an, iman esaslarını beş madde olarak ilan ederken, ES; rivayetlerle bir madde daha (kader, hayır ve şer) ilave ederek altıya çıkarttı.
  2. Kur’an, kader kavramını açıkça kainatta yerleştirdiği “ölçü, düzen, kanun” olarak bildirdiği halde, ES; kaderi insanın iradesini sınırlayan, adeta elini kolunu bağlayan 6. İman esası olarak ilan etti.
  3. Kur’an, “her insan kendi çabasına baksın, kendi emeği dışında bir şeye sahip olamayacaktır” derken, ES; Kişi daha dünyaya gelmeden, rızkının, ecelinin, şaki ve said olduğunun melek tarafından yazılarak kayıt altına alındığını bildirdi ve bunu inanç haline getirdi.
  4. Kur’an, kendisini apaçık ve anlaşılır bir kitap olduğunu bildirmesine rağmen, ES; “rivayetler olmadan anlaşılamaz” diyerek Kur’an’ın anlaşılmasını rivayetlere bağladı.
  5. Kur’an, İsa as’ın öldüğünü ve ölen hiç kimsenin geri gelemeyeceğini bildirirken, Es; İsa as’ın tekrar dirilip yeryüzüne geleceğini ve “Mehdi” adında biriyle birlikte dünyayı küfür ve zulümden kurtaracağını akideleştirdi.

(Devam edeceğiz, inşallah..)

Selam ve muhabbetlerimle

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir