Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Önce Söz Vardı

Her söz sahibinin kıymetini ortaya koyar. Deyim yerinde ise ederini belirler. Söz insanın terazisidir. Bu öyle bir hassas terazidir ki hesap günü mahşerde seni yakan odun olur. Bu öyle bir hassas terazidir ki cennet bahçelerinden bir tutam gül olur.

Sözün senet olduğu günlerden senedin değersiz bir kağıt parçası olduğu günlere geldik. Sadece ticarette değil evlilik ve namus gibi değerler söz ile sabit kılınırdı. Nikah resmi değildi dahası imam nikahı dahi sözlü ahit ve akit idi.

Kız verilirken söz verilir. Adına ise sözlü denirdi. Dünyada eşi benzeri olmayan bir örnek misali. Kız oğlan ile sözlü ise başka bir göz ile çakışmazdı. Nice sevdalar toprağa bu şekilde gömüldü. Eloğlunun sözlüsüne bakan namus düşmanı olarak ilan edilirdi.

Okulda yazılı vardı ama sözlü notu belirlerdi sınıfı geçmeyi. Yazılıda başarısız olan öğrenciyi öğretmeni sözlü notu ile kurtarıyordu. Anlayacağınız Ademoğlu maddi ve manevi olarak değer verdiği her şeye söz ile kefil olup Söz ile sahip çıkardı.

Hayatın hemen her alanında Söz vardı gerisi yalandı!

Genel olarak yalan üzerine kurulu olduğu iddia edilen siyaset dünyasında yer alan siyasetçi bile söylediği yalandan korkar bir süre sonra vicdan azabı yaşardı. Kısacası söz asıl olan beyan idi. Allah adını anmak veya yemin etmek ise çok ama çok ağır meselelerde yer bulurdu.

Kişinin yaptığından ziyade ne söylediği önemli idi. Eli veya gözü harama kaymış olabilirdi. Tövbesi ve nedameti söz ile mümkündü. Yine vicdanı, hakkı ve hakikati söylemekten alıkoymuyordu. Dil tıpkı huzuru mahşerde olduğu üzere doğruyu söylüyordu.

Ben Müslümanım diyenin kimse inancını sorgulamıyordu. Dahası sorgulayamıyordu. Ancak Müslüman olmayanda ben Müslümanım demiyordu. Deyim yerinde ise “kellesini kesseniz” dil yalan beyanda bulunmuyordu.

Aradan çok zaman geçmedi. Mevsimler yine aynı tarihlerde vuku buluyordu. Güneş her zamanki gibi “doğudan doğuyor ve batıdan batıyordu” dahası Rahmet Sahibi Ademoğluna istediğinden, hatta hayal ettiğinden fazlasını dünyanın türlü nimetlerini verdikçe veriyordu.

Bir gün söz gökyüzüne doğru uçup gitti. Tıpkı bir uçan balon misali! Söz balonu, göğe yükseldikçe sevinen Ademoğlu bir süre sonra yitip giden sözün ardından hüzünle bakakaldı. Çünkü artık söz yoktu.

Ben Müslümanım diyene de

Ben Halkçıyım diyene de

Ben Milliyetçiyim diyene de halk nezdinde inanç kalmamıştı.

Yeminler bile yetmiyordu ikna etmiyordu insanları. Ademoğlu el ele verip sözü katletmişti. Aslında ölen insanlığın ta kendisiydi.

Müslüman en büyük cihat olan nefsine yenik düşmüştü. Halkçıyım diyen önce halkı ezmişti. Milliyetçiyim diyen vatan hainleri ile iş tutmuştu. Al birini vur ötekine hesabı! Ele ele verip dünyevi amaçlarına ulaşmışlardı.

Ne hazindir ki önce söz sonrada göz ölmüştü. Ademoğlu sözünün ehli olmadığı gibi gözü ile gördüğünü inkar eder bir hal almıştı. Bu ise tuzun koktuğunun en büyük göstergesiydi.

Güzel insanlar güzel sözleriyle hatırlanır oldular! Ama o güzel insanlara sağlığında hayatı zor edenlerin gözyaşları da manasızdı. Dünün azılı örgütçü komünist militanları canına kast ettikleri ve post modern darbe düzenlediği müspet siyasetçilerin anma gecesinde timsah gözyaşları dökmekteydi.

Öyle ki dava partisi iktidar olunca partiye üye olanlar, dava adamı olduklarını sanıyorlardı. Dahası “Dağdan gelenler bağdakini kovabiliyordu” hem de acımasızca!

Bu vatan için kan akıtıp can veren şehitlerin hatırasına saygısızlık yapanlar sözde milliyetçi kimlikleri ile İYİ olduklarını iddia ediyorlardı. Nasıl olsa söz senet değildi artık! Koltuk ve makam uğruna ne hilaller sönüyordu…

Bu kadim millet tarih boyu her daim düştüğü yerden kalkmasını bilmişti. Bu tecrübeyle sabitti. Asırlar boyu 3 kıtaya söz ile hükmetmiş bir medeniyetin varlığını unutturanlara inat yeniden küllerinden doğacaktır inşallah!

Söz namustur ifadesi öylesine kullanılmamıştır bu coğrafyada. Sözün ne denli kıymetli ve geçerli bir kavram olduğunu bundan daha iyi bir dille anlatamazsınız. Bu aziz millet sözüne sadık olanlara saygı duymaya devam edecektir.

Bu nedenle hayatın her aşamasında sözünün arkasında duranlar er ya da geç hakikat mahkemesinden alnının akıyla çıkacaktırlar. Ne yaparsanız yapın sözünüzün sahibi olun.

İster siyaset, ister ticaret ya da bürokrasinin herhangi bir aşamasında olun, ya “Olduğunuz gibi görünün ya da göründüğünüz gibi olun”.

Selâm ve dua ile…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir