Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Taha Hakan Alp ve Soruları

Küçük yaşlarından itibaren klasik medrese eğitimi alan ve birkaç ay öncesine kadar ders okutan, uzun yıllar Ebubekir Sifil’le birlikte dergi çikaran, program yapan (Ehl-i Sünnet’i savunan) Talha Hakan Alp, iman konusunda bazı şüpheleri (soruları) bulunduğunu açıklayınca tabii olarak dikkat çekti. Inşallah sorgulamaları hidayet üzere karar kılar.

Alp, birkaç gün önce yayınladığı ‘’İMAN, TANRI, PEYGAMBER VE MUCİZE’’ başlıklı videosunda şöyle diyor (özetle);

‘’Tanrı/Allah inancı tüm toplumlarda ve zamanlarda var olmuştur, bu anlaşılabilir bir durum, çünkü Tanrı/Allah inancı aşkın-muteal bir varlık olması nedeniyle gayba imanı gerektirir, bilgiye dayanmaz, lakin peygambere iman konusu böyle değerlendirilemez, çünkü peygamber yaşadığı toplumun fertleri tarafından görünen, tanınan, bilinen, fiilleri ve sözleri ile müşahade edilen bir insandır, bu gaybi bir bilgi değildir, lakin bir insanın peygamber olduğu ancak mucizeleri ile ispatlanır, nitekim önceki peygamberlere muhtelif mucizeler verilmiş ve onlar da peygamberliklerini bu mucizelerle ispatlamışlardır, bunu bizzat Kur’an bildirmektedir ama aynı Kur’an Hz.Muhammed’e herhangi bir mucize verilmediğini söylemektedir. Hatta Mekke müşrikleri ‘’madem Allah’ın elçisisin bize bazı mucizeler göster (ki sana inanalım)’’ demiş ama buna rağmen o bir mucize gösterememiştir. Yani Mekke’lilerin bu haklı soruları/talepleri Muhammed tarafından karşılanamamıştır, ‘’ona mucize olarak Kur’an verildi’’ söylemleri de bu soruları karşılayamamaktadır, ayrıca onun Kur’anı bazı ehli kitap mensuplarından almış olması da muhtemeldir, buna dair işaretler vardır (bir acemî ile görüşmesi)… peygamberlik konusunda yapılan geleneksel izahlar tatmin edici değildir, ben bu konudaki sorularıma tatmin edici bir cevap bulamadım…’’(Talha Hakan Alp)

Evet, Alp’in söyledikleri (özetle ve mealen) böyle. Yani Alp, zımnen, ‘’önceki nebilere bazı mucizeler verildi ama Hz.Muhammed’in herhangi bir mucizesi olmadı, o Mekkelilerin mucize taleplerini karşılayamadı, dolayısıyla peygamberlik iddiasını ispatlayamadı” diyor. En azından ben böyle anladım, Hz.Muhammed’in elçiliği ve Kur’an konusunda şüpheleri var gibi!

Hakan Alp’in videosunda birkaç çelişki not ettim. Bazılarını nakledeyim;

Birincisi, Alp, bizzat Kur’an tarafından açıklıkla nakledilen bazı bilgileri yanlış yorumluyor ve bunları Kur’ana karşı kullanıyor. Örneğin Kur’anen arabiyyun ve acemiyyun konusunu. Birçok ayette ‘’Kur’an Muhammed’in uydurması değildir/olamaz’’ diyen Kur’an, bunun aksini söyleyen bir bilgiyi nakletmiş olabilir mi? Nazil olduğu toplum tarafından şahit olunan bu hadiseleri (aleyhinde olması halinde) tekrar tekrar hatırlatır mı? Alp’in burada hatalı ve çelişkili bir yorumu olduğu açık. Arabî ve A’cemî konusunda detaylı bilgi için şu makaleme bakılabilir (1).

İkincisi, Alp, geleneksel dini bilgilerden kaynaklanan çelişkisini (Kur’ana bakarak değil de) yine geleneksel dine bakarak çözmeye çalışıyor. Oysa çelişkiyi oluşturan zaten geleneksel din anlayışının bizzat kendisi, bu çelişki bu şekilde nasıl çözülebilir ki?

Alp’ın mutlak bir doğru imiş gibi dile getirdiği ‘’Peygamberlik ancak olağan üstü haller (mucize) ile ispatlanır/ispatlanmalıdır, önceki peygamberler böyle yapmıştır’’ şeklindeki görüş, (Kur’anın değil) geleneksel dinin görüşüdür. Kur’an böyle bir şey söylemiyor. Hatta aksine beyanlarda bulunuyor (nakledilecek). Kur’an hiçbir ayette ‘’biz önceki nebilere bazı mucizeler verdik ve onlar da bu mucizeleri göstererek nebi olduklarını ispatladılar, kavimleri de bu mucizeler sayesinde onlara iman etti’’ demiyor. Hatta Kur’anın hiçbir ayetinde ‘’mucize’’ kelimesi (geleneksel görüşteki mucize anlayışını destekleyecek şekilde) kullanılmıyor bile; Kuranda bu anlama gelecek şekildeki ayetlerde bile çoğu kez ‘’âyet/ayât’’ kelimesi kullanılıyor (3/49;7/106;11/96;20/47;23/45;17/101;27/12). Bununla birlikte nebi-resullere verilen deliller için ‘’beyyine/beyyinat’’ (4/153;5/110, 112-114), ‘’burhân’’(28/32), ‘’sultân’’(4/153;11/96), ‘’hak’’(10/76) ve ‘’furkan’’(2/53) kelimeleri de kullanılıyor.

Ama Taha Hakan Alp sanki Kur’an ‘’önceki nebiler, nebi olduklarını kendilerine verilen olağan üstü hadiselerle (mucizelerle) ispatladı ve kavimleri de bu sayede mümin oldu’’ diyormuş gibi konuşuyor. Oysa Kur’anın hiçbir ayetinde böyle bir bilgi yok. Hatta tam aksi yönde beyanlar var. Kur’ana göre önceki nebi-resuller de tıpkı Muhammed as gibi kendilerine verilen ‘’ayet, beyyine, hüccet, burhan, hak, furkan ve kitap’’ gibi delillere rağmen (bunlar görmezden gelinerek) yalanlanmıştır. Ve Muhammed as da aynı tabloyla karşılaşmıştır;

Eğer seni yalanladılarsa, (bil ki) senden önceki resuller de yalanlandı; açık deliller (beyyinat), hikmet dolu sayfalar (zebur) ve aydınlatıcı kitapla gelen (resulleri yalanladılar) (Al-i İmran 184)

Görüldüğü üzere önceki resuller de doğaüstü güçlerini (mucizelerini) göstermiş ve resul olduklarını ispatlamış (ve böylece kavimlerini anında imana ulaştırmış) değiller. Onlar da Muhammed as gibi yalanlanmıştır. Yani bu konuda sorun yaşayan sadece Muhammed as değildir. Ayetlerle, beyyinelerle, sahifelerle yani vahy/kitap ile gelen tüm resuller yalanlanmıştır, mucizeler getirdiği sanılan önceki nebi-resuller de dahil.

Nebi-resullerden doğaüstü olaylar (mucizeler) istemek, inanmayanların (kâfir-müşrik zihniyetin) bir bahanesidir. Bunu Mekkeli kafirlerde de önceki kavimlerin kafilerinde de görüyoruz. İşte ilgili ayetler;

‘’Dediler ki: ‘Bize yerden pınarlar fışkırtmadıkça sana kesinlikle inanmayız. Ya da sana ait hurmalıklardan ve üzümlerden bir bahçe olup aralarından şarıl şarıl akan ırmaklar fışkırtmadıkça. Veya öne sürdüğün gibi gökyüzünü üstümüze parça parça düşürmeli ya da Allah’ı ve melekleri karşımıza getirmelisin. Yahut altından bir evin olmalı veya göğe yükselmelisin. (Hoş) Bize oradan okuyacağımız bir kitap indirmediğin sürece göğe çıktığına inanacak değiliz!” De ki: “Rabbimi tenzih ederim! Ben elçi olan bir beşerden başka neyim ki?’’ (İsra 17-90-93)

‘’Yaptıklarından dolayı başlarına bir musibet geldiğinde, “Ey Rabbimiz! Keşke bize bir Resul gönderseydin de ayetlerine uyup inananlardan olsaydık, olmaz mıydı?” derler. Fakat onlara kendi katımızdan hak geldiği zaman da ‘’Musa’ya verilenlerin bir benzeri buna da verilmeli değil miydi?’ dediler. Oysa bu anlayışta olanlar daha önce Musa’ya verileni de inkar ederek (Musa ile Harun için) “Bunlar birbirinin destekçisi iki büyücü; biz onların getirdiği hiçbir şeyi tanımıyoruz/hepsini inkâr ediyoruz” dememişler miydi? De ki, eğer samimiyseniz doğru yolu, bu ikisinden (Tevrat ve Kur’an’dan) daha iyi gösteren bir kitabı Allah katından getirin de ona uyayım.’’ (Kasas 28/48-49)

‘’Dediler ki ‘’Hayır, (bunlar) karmakarışık düşlerdir ya da onu kendisi uydurmuştur ya da o bir şairdir. Böyle değilse bize bir ayet getirsin (ama) öncekilere gönderilenlerden olsun.’’ Oysa daha önce helâk ettiğimiz toplumlar da (benzer bahaneler ileri sürdüler ama) iman etmediler; şimdi bunlar mı iman edecek?’’ (Enbiya 21/5,6)

‘’Dediler ki: ‘Ona Rabbinden ayetler indirilmeli değil miydi?’ De ki: ‘Ayetler yalnızca Allah’ın katındadır. Ben sadece apaçık bir uyarıcıyım.’ Kendilerine okunan Kitab’ı sana indirmiş olmamız onlara yetmedi mi? Şüphesiz bunda iman eden bir topluluk için bir rahmet ve öğüt vardır.’’(Ankebut, 29/51).

Özetle Kur’an, ‘’önceki nebiler mucizelerini gösterdiler ve nebi olduklarını ispatladılar, muhatapları da bu sayede hemen iman etti’’ demiyor. Kur’anın hiçbir ayetinde böyle bir bilgi bulunmuyor. Bu, Mekke müşrikleri de dahil inanmayan kafirlerin dile getirdiği bir talep (bahane)dir ve ne yazık ki geleneksel dini görüşe (sanki haklı bir talepmiş gibi) dahil olmuştur. Hakan Alp’ın haklı olabilmesi için böyle bir ayet göstererebilmesi gerekir?(Önceki nebiler mucizelerini gösterdi ve kavimleri de hemen inandı) Gösterebilir mi? Hayır.

Gerçeği şudur; nebi-resullere doğa üstü olaylar anlamına gelen ‘’hissî’’ mucizeler değil vahy/kitap ile ‘’haberî’’ ve ‘’aklî’’ mucizeler/ayetler verilmiştir. Düşünen akıl sahipleri için de bunlar fazlası ile yeterlidir.

‘’Kendini bilmezler; “Allah bizimle konuşsa yahut bize bir ayet gelse ya!” dediler. Öncekiler de öyle demişlerdi, kalpleri birbirine benzedi. Biz ikna olmak isteyen/düşünen bir topluluk için âyetleri apaçık gösterdik.’’ (Bakara 2/118)

1-Zeki Bayraktar. A’cemî Kur’an Ve Arabî Kur’an Ne Demek? Kitap Ve Hikmet Dergisi, 18. sayı, 2017, s.52-68 (linki ilk yorumda)

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir