Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Salı, Nisan 16, 2024

Okuyun! Zengin Müslümanlara Mutlaka Okutun

İslâm dininde Hz. Peygamberin yoksulluğa bakışının çok özel ve önemli bir yeri vardır. O; “Kimsesiz kadınların ve yoksulların ihtiyacını gidermek için çalışmayı Allah yolunda cihad etmeye ve geceleri namazla, gündüzleri oruç tutmakla geçirmeye” denk saymıştır.[1] Bu nedenle de varlıklı kimselere; “Yoksullara sayarak vermeyin, aksi halde Allah Teâlâ da size sayarak verir”[2] demiştir. Cimri kimselerin Müslümanlara önderlik (siyasi-iktisadi açıdan) yapmamasını öneren Resulullah (s.a.v.): “Cennetin kapısının; selamı yaymak, yoksulları doyurmak, akrabalarla daimi iletişim kurmak ve insanlar uykuda iken namaz kılmakla”[3] açılacağına işaret etmiştir. İnsanın, fakirlere infak etmesi ve onların mali dertleri dâhil ihtiyaçlarıyla ilgilenip çözüm bulabilmesi için cömert olması esastır. Kur’an bütünlüğü çerçevesinde baktığımız zaman görürüz ki Allah (c.c.), müminlerle cimriliği yan yana anmamıştır. Kur’an’a göre cimriler, bütün türleriyle kâfirler ve münafıklardır. Malda ilahlık taslayanlar cimrilik yaparlar. Haddini ve insanlık konumunu bilen bir Müslüman asla cimri olamaz. Cimri birisi göklerde uçsa bile asla takva vasfını elde edemez. Konuyla ilgili daha detaylı bilgiler edinmek için Tebük Seferini konu edinen Tevbe Suresinin okunmasını öneriyoruz. Zira bu surede mal tutkusuyla yanıp tutuşan münafıkların halleri detaylı olarak anlatılmaktadır. Cimriliğin kötü bir huy ve hastalık oluşunu zihinlere yerleştirmek için Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “İman ve cimrilik aynı kalpte (asla) bir araya gelemezler”[4]

Yoksullar için fakirlikten büyük dert yoktur. Bunu anlayabilen bir mü’min Hz. Peygamber’in; “Kim ki din kardeşini bir sıkıntıdan kurtarabilirse Allah da onu kıyamet gününün sıkıntılarından kurtarır.”[5] Müjdesine nail olur. “Esirleri özgürlüğe kavuşturun, açları doyurun ve hastaları ziyaret edin”[6] diyen Hz. Peygamber (s.a.v.), müminlerin, fakirlere zekât borçlarını mutlaka vermelerini fakat yoksulluk sorunu zekâtla çözülmüyorsa; “Zenginlerin mallarında zekât dışında da (fakirlerin), hakları olduğunu”[7] bildirmiştir. Çünkü fakirler zenginlerin kardeşleridirler. Onun için Peygamber (s.a.v.); “(Fakir) kardeşlerinizi Allah sizin himayenize verdi. Onlara yediklerinizden yedirin ve giydiklerinizden giydirin”[8] tavsiyesini yapmıştır. Keşke zenginler bu nebevi buyruğu hakkıyla anlayabilselerdi!

Fakirlik konusunda insanlar arasında bir ayrımın yapılmayacağı dinde karara bağlanmıştır. “Fakirliğin dini imanı olmaz” önermesi dayanağını Bakara Suresinin 272. ayetinden almıştır. Hz. Peygamber ve Müslümanlara zulmün her türlüsünü reva gören müşrikler veya başka dinden olanlar kıtlıkla karşılaşınca Resulullah’dan yardım talep etmişlerdir. Geçmişteki çektiklerine bağlı radikal bir tavır alan ve müşriklere yardım etmek istemeyen Hz. Muhammed’e (s.a.v.), Yüce Allah şu uyarıyı yapmıştır.[9]

“لَّيْسَ عَلَيْكَ هُدَاهُمْ وَلَكِنَّ اللّهَ يَهْدِي مَن يَشَاء وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ فَلأنفُسِكُمْ وَمَا تُنفِقُونَ إِلاَّ ابْتِغَاء وَجْهِ اللّهِ وَمَا تُنفِقُواْ مِنْ خَيْرٍ يُوَفَّ إِلَيْكُمْ وَأَنتُمْ لاَ تُظْلَمُونَ”

“Onların hidayetinden sana ne; Allah hidayeti dileyen kimselere verir. Siz hayır/maldan ne infak ederseniz kendiniz için harcamış olursunuz; yeter ki yalnızca Allah’ın rızasını kazanmak için harcayın; ve hayır için yapacağınız bir harcama, size tastamam geri dönecek ve siz kesinlikle haksızlığa uğramayacaksınız. ”[10]

Hayatın hiçbir alanında müminlerin birbirlerine karşı “sırt dönmemelerini/birbirlerinin sorunlarına ilgisiz kalmamalarını”[11] isteyen Resulullah (s.a.v.): “Komşusu açken kendisi tok olarak yatan kimse mümin değildir”[12] uyarısını yapmıştır. Aynı uyarıyı bir başka rivayette şu ifadeyle yinelemiştir: “Yanı başındaki komşusunun yoksulluğunun farkında olduğu halde komşusu açken kendisi tok yatan kimse bana iman etmemiştir”[13] Toplumun içerisinde bir kimse aç olarak sabahlarsa Allah Teâlâ’nın zimmeti/koruması o toplumdan kalkar”[14] buyuran Resulullah bu uyarı ve emirleriyle Müslümanlara çok büyük görevler yüklemiştir. Hz. Peygamberin eğitim ve öğretiminden geçen müçtehit sahabi ve İslâm siyaset nizamının zirve temsilcilerinden Hz. Ömer (r.a.), Müslüman bir kimseye kayıtsız kalıp susuzluktan dolayı ölümüne neden olanları “katil” kabul etmiş ve ölen bu şahsın diyetini o kabilenin tamamına ödetmiştir.[15] Herhangi bir kimseye karşı kayıtsız kalıp susuzluktan veya açlıktan dolayı ölümüne sebep olmayı katillik olarak gören İslam’ın dışında yeryüzünde başka bir hayat tarzı yoktur. Bu İslâmî uygulamanın anlamını Müslümanlar yeterince anlayıp uygulama alanına koyabilselerdi bugün çok daha farklı bir yerde ve keyfiyette olurlardı. Ülkelerinde fakirlik diye bir problem de olmazdı.

[1] İbni Mace, Ticaret, Had. no: 2140, c. II, s. 724; Beyhaki, Vesaya, 35, Had. no: 12664, c. VI, s. 463.
[2] Müslim, 12, Zekat, 28, Had. no: 1029, c. I, s. 713.
[3] Ahmed, Müsned, (Tah: Muhammed Şakir), Had. no: 7919, c. XVI, s. 73.
[4] Ahmed, a.g.e, h. no: 8460, c. XVI, s. 201.
[5] Beyhaki, Gasb, 2, h. no: 11512, c. VI, s. 157.
[6] Buhari, 56, Cihad, 171, c. IV, s. 30.
[7] İbni Mace, Edep, Had. no: 3690, c. II, s. 1216-7.
[8] İbni Mace, Edep, Had. no: 3690, c. II, s. 1216-7.
[9] Taberi, Cami’u-l Beyan, c. III, s. 95; Zemahşeri, Keşşaf, c. I, s. 212-3; İbni Kesir, Tefsir, c. I, s. 306; Alusi, Ruhul Meani, c. II, s. 40.
[10] Bakara 2/272.
[11] Beyhaki, Gasp, I, Had. no: 11496, c. VI, s. 153.
[12] İbni Recep, el-Hanbeli, Cami’u-l Ulum, c. I, s. 349; Suyuti, Cami’u-s Sağir, Had. no: 7583, c. II, s. 464.
[13] Suyuti, Cami’u-s Sağir, Had. no: 7771, c. II, s. 476; İbni Recep, a.g.e, c. I, s. 349.
[14] Ahmed, Müsned, c. II, s. 33.
[15] Abdurrezzak, Musannef, c. X, s. 51; Beyhaki, Sünen, İhya’ul Mevt, Had. no: 11851, c. VI, s. 252.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir