Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

İslam Tehdit Altında!

Sakın yanlış anlamayın…!

Hak dinler, Hazreti Adem(a.s)’dan buyana inanmayanları, inkar edenleri, tarafından daima tehdit altında olmuşlardır. Bu açıkça bilinen bir gerçektir. Dinimiz tehdit altında derken kastım, bu grubun üyeleri değildir zaten!

Dinimizi tehdit ve tahrip edenlerin en tehlikelisi, “inandım ve iman ettiğim” dediği halde dine çelme takanlar, arkasından dolananlar, çıkarlarına onu alet edenler, dinin her hükmünü kendi konforunu sağlamak için yorumlayanlar, kendini merkez olarak görenlerdir. Kısaca din olacak ama sadece onun çıkarlarını koruyacak…

Bu durum geçmişte Fransa’da yaşanmış, tahrif edilen Hıristiyanlık bu nedenle hayatın dışına itilmiştir ve toplumda görünür olmaktan çıkmıştır. Hıristiyan din adamları ve dine inananları bugün bizlerde olduğu gibi kasıtlı kasıtsız hataları, yanlışları, suçları, kötülükleri, çirkinlikleri ve zararlı tüm işleri dinin kendilerine sunduğu bir avantaj ve imkan olarak sunmuşlardı. Bu durumda din, adaletsizliklerin tek sebebi algısına yol açmıştır. Bu yüzden Fransa din ile devlet işlerini birbirini ayırmada en katı ve sert kuralları koyarak dini toplumdan uzaklaştırmıştır. Bedeli çok ağır şekilde din ödemiştir.

Adamda karakter namına hiç bir şey yok ama zorla bir araya toplanan milletimizin evlatlarına karakter dersi veriyor…! Din anlatıyor…Tehdit değil mi bu!

İdareci, amir, müdür ,şef elinde mühür olduğu halde hiç bir yanlışı düzeltmek için gayret göstermiyor, böyle biri gençleri toplayarak onlara Hazreti Ömer’in hayatından adalet örnekleri anlatıyor…Bu yaklaşım dine tehdit değil midir?

Oysa o, kendi elindeki mühürle düzelttiği haksızlıklardan bahsederek Hazreti Ömer’in izinden gittiğini gösteren bir kaç somut örnek vermesi en güzel ve etkili vaaz değil midir?

Hanımefendi bekâr veya eşinden boşanmış ama İstanbul sözleşmesini hazırlayan ekibin arasında…Öfkeli! Bu yolla güya o, kadını ailesini dağıtarak eşine de hayatı zindan ederek korumuş oluyor. Oysa aileyi kasıtlı olarak dağıtanlar, zarar verenler, yaşanmaz hale sokanlar her kimse kadın veya erkek olsun adalet gereği bedel ödemelidirler. Bazen erkek de, günahı ve kusuru yokken tahammül edilemez mağduriyet yaşamaktadır. Böyle bir sorunda herkes dinin kendi yanında olduğunu söylemektedir…Bu durum dine tehdit değil midir?

Elinde imkan olmasına rağmen, mağdura karşı yapılmış bir yanlışı düzeltmek yerine, İslam’ın çok zor koşullarda sığınılmasını istediği sabrı tavsiye edenler de dinin arkasından dolanmak isteyenlerdir. Çünkü dinin perdesi altında gizli olan asıl neden, kendinin veya başkalarının kişisel çıkarlarını koruma çabası olarak görülmelidir…Bu durum dine tehdit değil midir?

Kendilerini Müslüman olarak tanımlayan kişilerin, din adına yaptıkları tüm yanlışları bir de ayet ve hadislerle meşru gibi göstermeleri din açısından çok büyük bir tehlike ve tehdit değil midir? Sanki din tüm kötülüklerin kaynağı algısı oluşturma riski taşımıyor mu?

İnandığımız dini çıkar sağlayan helvadan puta dönüştürüp acıkınca yemeyelim ve de yedirmeyelim olur mu?

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir