Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Çarşamba, Nisan 24, 2024

Güçlünün Yanında Yer Almak…

İnsanlar, fıtratlarına kodlanmış bir duygu ile genellikle güçten yana, güçlünün yanında olmak isterler. Bu istek, bir yönüyle doğru, diğer yönüyle de yanlış bir istektir. Bu yazıda bu iki istek üzerinde durmaya çalışacağız.

Allah’a inanıp, O’nun kitabını/referanslarını temel alanlara göre mutlak güç sahibi Allah’tır. Kur’an’ın pek çok ayetinde, mutlak güç sahibinin (aziz’u-l hakim) Allah olduğu açıkça beyan edilmektedir.

“Size apaçık deliller geldikten sonra, yine de zelil olmayı tercih ederseniz, bilin ki Allah azizdir, hakimdir. (Güçlüdür, hüküm, hikmet sahibidir.)” (Bakara 209)
“Kendilerine bilgi verilenler, Rabbinden sana indirilen Kur’an’ın, hakikatin ta kendisi olduğunu bilir ve O’nun mutlak galip ve övgüye layık (aziz’u-l hamid) olan Allah’ın yoluna ilettiğini görürler.” (Sebe, 6)
Bilindiği gibi insanlar, hastalık, açlık, susuzluk, kimsesizlik, yalnızlık gibi zor durumlara karşı zayıf ve acizdir; yardıma ve desteğe her zaman ihtiyaç duyarlar. Güçlü gördüğü kimselerden yardım almak, onlara sığınmak, onların yanında yer almak isterler. Bu durum, her insanın en doğal hakkıdır; ancak doğal olmayan husus, hangi yardımı kimden, ne zaman alacağımızdır. Allah’tan isteyeceğimiz bir yardımı başka varlıklardan istersek, o zaman hakikate aykırı davranmış olacağız ki bu büyük bir suç/günah olacaktır.

Temel bir ilke olarak, müminler için mutlak güç ve kudret sahibi elbette sadece Allah’tır; Allah’tan başkası olamaz; ancak bu temel ilke, çoğu zaman lafta kalmaktadır. Evet, “sözde” kainatın sahibi, her şeyi yaratan, sevk ve idare eden tek güçlü varlık Allah’tır; ancak sosyal hayatta (özde/fiiliyatta) durum değişmekte, başka kimseler daha güçlü görülerek onların yanında yer almaya çalışılmaktadır.

Kabul etmek gerekir ki Müslümanların çoğu, zor zamanlarda Allah’ı hatırlayarak O’na dayanmakta, O’na sığınmakta, O’na yalvarıp yakarmakta ve O’ndan yardım istemektedirler; fakat zorluk ve sıkıntılar geçtiğinde, işleri yoluna girdiğinde, Allah’ı unutmakta ve başka insanlara yönelmektedirler.

Maalesef, ekseriyetle Müslümanların hayatları çelişkilerle doludur. O çelişkilerden biri -hatta en önemlisi- en güçlü varlık olarak Allah’ı görüp inandıkları halde, güç, çıkar ve itibar için başka varlıklara/insanlara dayanmakta, itibar, şeref ve onuru onların yanında aramaktadırlar. Esasen vahiy bilgisi referans kabul edilmediği için, hangi durumlarda Allah’a dayanmak, hangi durumlarda da insanlardan yardım istemek gerektiği konusunda sağlıklı bilgi edinilmemektedir.

Elbette bazı durumlarda, elimizden geleni yapıp Allah’a tevekkül ettikten sonra, insanların yardımına da başvurmamız, en doğal hakkımızdır; ancak çoğu Müslümanların hangi durumlarda izzeti (güç, yardım ve itibarı) Allah yanında arayacakları ve hangi durumlarda da insanlardan yardım talep edeceklerini bilemediklerine şahit olmaktayız. Bunun sebebi de dini vahyin kaynağından doğru öğrenmediklerinden kaynaklanmaktadır. Onun için dini hayatımızı mutlak surette vahyin kaynağından öğrenmek zorundayız. Bunu başaramadığımızda, insanları Allah yerine koyar, Allah gibi yüceltmiş oluruz ki bu durum açıkça şirktir.

Evet, Allah’a göre şeref ve itibar, ancak Kur’an mesajlarına uymakla kazanılır. (Zuhruf, 43) Dolayısıyla Kur’an’ı rehber olarak kabul edenler, Hakikati Kur’an’dan öğrenmek zorundadırlar. Müminler Kur’an’a başvurduklarında, kimden, nasıl yardım isteyeceklerini, kime ne zaman sığınacaklarını ve kimin yanında yer alacaklarını rahatlıkla öğreneceklerdir.

Ayrıca, Kur’an’ı rehber edinenler, Allah’ın, inanan muttakilerin, Muhsinlerin, sadıkların, sabırlı/karalı davrananların yanında olacağını rahatlıkla göreceklerdir.

Hülasa, güçlünün yanında yer almak istiyorsak, bilelim ki mutlak güçlü -rahman, rahim, alim, melik, kuddüs, cebbar, aziz, hakim- olan Allah’tır. Binaenaleyh, birine kul-köle olmak istiyorsak, birinden yardım ve şefaat bekliyorsak, birinden doğru bilgi-belge istiyorsak ve şerefli ve onurlu bir hayat yaşamak istiyorsak, bilelim ki O sadece Allah’tır; O’nun yanında yer almalıyız; O’na güvenmeli ve O’na dayanmalıyız.

Ve yine bilelim ki başkalarını O’nun gibi güçlü görmek, O’nun yerine koymak, O’nun gibi sevmek, O’nun gibi saymak, aracı/şefaatçi yapmak, başkalarının talimatlarını, mesajlarını O’nun talimat ve mesajlarının üstünde tutmak şirktir; Allah ile beraber başka ilahlar edinmektir.

“Allah ile birlikte başka ilahlar, öylemi? Olacak şey değil! Allah, tanrısal nitelikler yakıştırılan şeylerden beridir.” (Neml, 63)

Selam ve muhabbetlerimle…

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir