Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Terazi Var, Tartı Var, Her Dönemin Bir Vakti Var

Bugün 28 Şubat! Hüzün doluyor insan!

Hacı Yatmaz Bir Kavram Olarak “İrtica”. Ya Da “Panoptikon” Bir Devlet Emeli.

İrtica; hacı yatmaz bir kavram ve tezvirat olarak, ipi dışarıda it-tihatçı örgüt tarafından geçen yüzyılın başında, siyasi ve toplumsal literatürümüze sokulmuştu ilk defa…

Daha sonra bu milletin evlatlarına Demokles’in kılıcı gibi kullanıldı bu kavram. Bu zorlu coğrafyadaki millet ne zaman başını kaldırsa, başları üzerinde bir tehdit unsuru olarak hep kullanıla geldi… Takunya… Taksim’e cami… Başörtüsü … bazen de kominist olmak vb. Hepsi şahane bir bahaneydi… Yeter ki bu zor coğrafyada başımız dik ve muktedir yaşamayalım.

Bugün Suudiya diktatörlüğünde başörtüsü değil çarşaf var, takunyanın âlâsı var. Ama emperyalistler memnun… Neden? Çünkü onlar İsrail’i koruyan ve ona tehdit oluşturmayan kapıkulu karakol devletçikleri… Bizden de aynısını istiyorlar. Oradaki gibi devlet adamları istiyorlar. Onların önünde el pençe divan duranlar, makbul adamlar… Durmayan yiğitler diktatör… Ya da Emin Çölaşan’ın rahmetli Erbakan’ı yaftalamak için kullandığı “hacı yağlı takunyalılar”.

28 Şubat süreci ile ilgili önemli bir noktayı daha kaydetmekte ve unutmamakta yarar var. Tehdidi icat etmek, sonra da bu tehdidi kullanarak tenkil (herkese örnek olacak bir ceza verme) faaliyetine girişmek. Şöyle ki:

Mesela Aczimendilerin ansızın icadı, Müslüm-Fadime-Emire-Ali Kalkancı epizodu, 500 kişilik vurucu gücüyle Anıtkabir’i bombalayıp federal bir İslam cumhuriyetini kuracak olan kılıç-kalkan oyuncuları / şarlatanları ve ‘liderleri’ Metin Kaplan’ın ‘savaş oyunları’ talimleri, “işbirlikçi medyada” sürekli gündeme taşınıp irtica tehlikesi üretildi. Ne tiyatroydu ama dimi?

O dönemin işbirlikçi, bağımsız ve sözde havuz medyasından olmayan sözde kanallarında o zamanın Kanal D an(ır)kormeni hepinizin bildiği malum şahıs ve şahıslar, ağzından salyalar akarak, aşüfte Fadime’nin önünden koşup, yalan ve iftiraya dayalı senaryolar devşirmeye çalışıyordu.

Tabii ki bu vahim tehlike karşısında, Doğu Silahçıoğlu’nun fişleme yapmaması, Sincan’da tankların yürümemesi, Çetin Doğan’ın Batı Çalışma Grubu’nu kurmaması, Milli Güvenlik Kurulu’nun muhtıra vermemesi mümkün müydü? Elbette değildi; senaryo hazırdı biri pası verecek apoletli oyuncularda golü atacaktı. Veee bu kalpazanlığın sonucu dört başı mamur bir 28 Şubat süreciydi.

Sonra kişi fetişizmine dayalı sapkın ve dışa bağımlı “panoptikon bir devlet ve ülke” oluşturmaktı.

Bugün Mısır’da, darbeyle başa gelen Batı destekli Sisi’nin kurduğu darağaçları gibi Türkiye’de de darağaçları kurulmasını isteyen 28 Şubat cuntasının tetikçileri sokaklarda “Devrim yasaları uygulansın, İstiklal Mahkemeleri kurulsun” çağrıları yapıyordu.

Ama yemedi ve yetmedi. Bu milletin feraseti sizin ipek eldiven giymiş satılmış çakal pençenizi gördü. Ve bir daha da unutmayacak.

Bu toplum o günleri ve aktörlerini gömdü, oyunlarını bozdu. Şimdi yeni oyunlar ve oynaşlar ve yandaşlar peşindeler. Yeni hacı yatmazlar toplumsal ve ekonomik tedhiş ve terör peşindeler.

Biz sizin elinizdeki kartlarınızı biliyoruz. Gördük artık, hem de defalarca.

Bu zorlu vatan coğrafyasında bu millet, her kesimi ile birlik ve beraberlik içinde “muktedir olacak”.

Bu yüzden 28 Şubatları 1000 yıl unutmayacağız. Siz de 1000 yıl utanacaksınız. Ha bir de not ekleyelim. Şimdi bunların çoğunu 35 yaşın altındakiler bilmez netekim. Netekim’i de bilmezler, netekim.

Nuri KİRAZ 

27 ŞUBAT

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir