Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 19, 2024

Niçin Ceza

Mahkûm elbisesi giyerek hapse düşmek veya para cezasına çarptırılarak emek emek kazandığımız paraları istemeye istemeye hayıflanarak cezamızı ödemek herhalde bu dünyada olmamasını istediğimiz şeylerin başında gelse gerek. Sosyal hayatımızda, iş hayatımızda ve vatandaşı olduğumuz ve üzerinde yaşadığımız devletin kendine özgü kuralları vardır. Bu kurallar yazılı ve sözlüdür. İçinde bulunduğumuz toplumun kendine göre töreleri vardır. Bu adet ve göreneklerin yaptırım gücü bazen yazılı kanunlardan daha etkilidir. Bunların etkili olmasında sebep olmasındaki en büyük etken “ayıp” kavramadır. Kişi eğer töreye muhalif bir iş, amel yaparsa toplum bu hareketini ayıplayarak kınar. Kişiyi, toplumdan öteleştirmeye kadar varırlar. Eee böyle olunca insan, töreye, adet ve göreneklere uymak zorunda kalır.
Yazılı kanunlar ise devletin, toplumun yararına yazılmış, genelde insan merkezli olmayıp bir otarite oluşturmak için yapılmış kanunlardır. Yazılı kuralların sözlü kanunların yanında daha az tesirli olmasının sebebi maddi ve geçici olmasından olabilir. Yazılı kanuna göre bir suçun karşılığında hapis cezası aldığın zaman günün birinde çıkarsın. Bir zaman sonra insanlar senin hapiste yattığını unuturlar.

Her nerede olursak olalım, nerede yaşarsak yaşayalım bizi yöneten, yönlendiren, kısıtlayan, müeyyideleriyle bazı haklara sahip olduğumuz ve bazı haklardan da mahrum kaldığımız kanunlar ve kurallar vardır. Kanunlar ve kontrol mekanizması veya yaptırım gücü cezalardır. Kanunlar ne kadar caydırıcı, ağır ve güçlü olurlarsa olsunlar ceza uygulanmazsa kurallara bağlılık görülmez. En hafif bir kural ihlalinde göz yummayıp anında kişiye ceza verilirse orada kuralların caydırcılığı ve kanunlar vasıtasıyla kazanılmak istenen toplumdaki adalet, huzur sağlanmış olunur.

Dünya hayatımızın her anında ve her biriminde uyulması gereken yazılı ve sözlü kanunlar olurken tabii ki dini hayatımızda uymamız gereken bir dizi kanunların olması normaldir ve olması da lazımdır. Nasıl günlük hayatımızdaki kanunlara uymak zorunluluğumuz var ve bunlara uymazsak cezai müeyyideleri var elbette dini kuralların da bir ceza-mükâfat karşılığı olacaktır.

Allah Kur’an’da birçok yerde bizi ceza ile korkutur(uyarır) Peygamberimiz de (S.A.S.) ben apaçık bir uyarıcıyım der. Birçok ayette de biz seni ancak uyarıcı olarak gönderdik der. “Biz, seni ancak bir müjdeci ve bir uyarıcı olarak gönderdik.” (Furkan 25/56). Evet ceza yani Cenab-ı Allah bizleri azap ile cehennem ile uyarıyor veya korkutuyor. Günahlara karşılık cehennemle uyarırken sevap işlendiğinde de cennetle müjdeliyor.

İyi ve kötü hareketlerimizin mutlaka hem bu dünyada hem de ahirette bir karşılığını göreceğiz. Maalesef, bu dünya hayatında karşılaştığımız Allah’ın lütuf ve cezalarını yaptığımız iyilik ve kötülüklerden olduğunun farkına varamıyoruz. Bu dünya bir imtihan olduğu için iyiliklerimizin karşılığı olarak Allah’ın bir İkram-ı İlahi olarak verdiği lütufları kendimizden, kötülükleri de Allah’tan biliyoruz. Böylece Allah’ın bizi niçin birçok ayetinde cehennemle korkuttuğunu, uyardığını ve dünya hayatında da belalar ile cezalandırdığını anlayamıyoruz. Büyüklerimiz de biz çocukken yaramazlıklarımıza ve suçlarımıza ceza verirlerdi. Tabi ki bu genelde dayak oluyordu. Evet bir suç, günah, kabahat, hata işlendiğinde bir ceza da gündeme geliyor. Peki bu ceza neyin nesi, genelde bununla korkutuluyoruz? Gerek devlet gerek toplum gerekse de Allah’ın bizi cezalandırmaları devletin, toplumun ve bizlerin menfaati icabıdır.

“Ey inananlar! Allah’tan sakınırsanız, O size iyiyi kötüden ayırt edecek bir anlayış verir, kötülüklerinizi örter, sizi bağışlar. Allah büyük, bol nimet sahibidir.” (Enfal 8/29) ayet-i şerifinden anlaşılacağı üzere cezalar bizleri eğitmek ve öğretmek için yani iyi ile kötüyü ayırt etmemiz için. İşlediğimiz bir günahın kötü olduğunu Allah’ın bize ceza vermesi ile anlarız. Bir davranışımızın toplum ve büyüklerimiz nezdinde beğenilmiyorsa ve cezaya çarptırılıyorsak o davranışımızın kötü olduğunu anlıyoruz. “Biz onlara zulmetmedik. Fakat onlar, kendileri zâlim idiler.” (Zuhruf 43/76) ayetinden anlaşılacağı üzere nasıl devlet ve toplum menfaat için cezalar veriyor. Kimseye zulüm yapılmıyor aynı şekilde Rahman ve Rahim olan Allah kullarına zulüm için ceza vermiyor onların iyiliğini istediği ve iyi ile kötünün anlaşılması için ceza veriyor. Günah işleyen ancak kendi kendine zulüm yapmış oluyor.

Sözün kısası cezalar bizlerin öğrenmede en büyük fonksiyonumuzdur.
Şu soru aklımıza gelmektedir. Sözlü kuralların bir para ve hapis cezası olmamasına rağmen yaptırım gücü çok etkiliyken Allah bizleri ebedi bir cehennemle ikaz etmesine rağmen niçin yaptırım gücü azdır?
Toplum içinde yaşayan kişi topluma karşı yaptığı bir hatanın cezasını kınanarak hemen görür. Allah’ın yasakladığı bir günahı işlediğinde ise cezaya hemen çarptırılmaz. Cehennem öldükten sonra olacağı için gözden ırak olan gönülden de ırak olur sözünden iktibasla cehennemi görmediği için cehennemi kendisinden çok uzakta görür. Bu sebepten dolayı topluma karşı kurallara uymaya dikkat eder fakat günah işlememeye özen göstermez.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir