Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Gündemi Belirlemek Üzerine Kısaca Yazdım

Hz. Peygamber(s.a.v.), hiçbir zaman başkalarının belirlediği gündeme göre fikir imal edip Müslümanları yapay gündemlerle uğraştırmamıştır. Kendi hedefini her zaman belirleyen Hz. Peygamber’dir. Başka din mensupları ve toplumlar Hz. Peygamber’in belirlediği gündemi takip etmek zorunda olmuşlardır. Bu durumda İslâm, her zaman etkin ve hâkim konumdadır. Bunun en büyük faydalarından birisi de İslâm’ın sürekli gündemde kalmasıdır. Lehde veya aleyhde konuşmalar dinin araştırılmasına vesile olmuş ve birçok insan bu sayede hakkı bulmuştur. Bugün Müslümanların en büyük sorunu dünya ölçeğinde olsun, yerel anlamda olsun kendi gündemlerini belirleyememeleridir. Şöyle de denilebilir; günümüz İslâmî hareketleri gündem belirleme konusunda sıkıntı çekmektedirler. Zira Müslümanlar günümüzde İslâmî ilimler alanında kadim dönemlerde üretilenleri tüketmektedirler. Yeni sorunlara dinden çözümler üretememektedirler. İlim adamlarımız bile başta siyaset/velayet, yoksulluk sorununa çözüm, çocuk eğitimi, toplumsal değişimin ahlaki alt yapısı, suç ceza dengesindeki eksiklerin hayata olumsuz yansımaları, madenler ve refahın halka yansıtılması, alternatif öğretim modelleri, enflasyonist siyasete karşı tavır, yeni bir toprak dağıtım ve bölüşüm tasarısı, faizsiz iktisadi sistemin devreye sokulması vb. konularla ilgili birşeyler söylememektedirler. Hocalarımızın çoğu sistemin yaptıklarını meşrulaştırma adına söylemlerde bulunmaktadırlar. Bu nedenle, halkı Müslüman ülkelerdeki gündemsizlik ideolojilerin öne çıkarak dinleşmesini ve hayatı belirlemesini sağlamıştır. Ülkemizdeki ateizmi ve deizmi üreten nedenlerden birisi de budur. Daha doğrusu Müslümanlar, emperyalizmin belirlediği gündemlerin arkasında koşmakla ömürlerini tüketmektedirler. Bunda hatalı olan taraflar, eskiyi mutlaklaştıran geleneksel kesim, modern dünya görüşüne teslim olup dinin böyle bir meselesinin olmadığını iddia eden yeni ilahiyatçılar, radikallik adına; “Önce medineni kur sonra yeni meselelere çözüm ara” diyerek taşın altına ellerini sokmayıp ülkelerine yabancılaşanlar ve dinin hayata müdâhil olmamasını savunan laikçilerdir. Bunlara karşı ilmi duruş sergileyecek istikamet sahibi âlimleri yetiştirmek, kurumlar oluşturmak ve İslâm’ı edilgen hâlden kurtarmak, Müslüman olduğunu söyleyen herkese bir vecibedir.

Bir ülkede gündemi futbol veya magazin kültürü belirliyor ve Müslümanlar da bu gündem dâhilinde yok oluyorlarsa, keyfiyetini kaybetmiş bir Müslüman kalabalıktan bahsedebiliriz. Bu kalabalık suyun üzerindeki çörçöp gibidir. Hayatın öznesi olamazlar. Böylesi bir kitle hukuk zayiatının ve zalim siyasetin etkinleşme alanlarının farkında bile olmaz. İşte bu farkında olmayış hâli “istihmar/merkepleşmek”dir. İnsanı böyle düşük bir dereceden, sadece İslâmı hakkıyla anlama şuuru kurtarabilir.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir