Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cuma, Nisan 26, 2024

Dünya Vatandaşı Ne Demek?

Musa Peygamber, Firavunun sarayında yetişmiş ve yıllarca onların yanında kalmıştır.[1] Kendine ilahlık süsü veren bir adamın evinde ve siyasal şirkin etkin olduğu bir memlekette yetişmesine rağmen Hz. Musa yetiştiği aile ortamından ve ülkeden inanç ve ahlak bağlamında etkilenmemiştir. Ne siyasal şirke ne de şirkin diğer türlerine hayatının hiçbir anında yer vermemiştir. İlahi denetim altında masum kalmıştır. O yerin sanatından ve dini propagandasından da etkilenmemiştir. Genç ve Yiğit Musa, Firavunu nasıl boşa çıkardıysa Haman ve Bel’am’ı da öyle boşa çıkarmıştır. Yeryüzünün hazinelerinin bir kısmı kendisine verilen Karun da onu etkileyememiştir.[2] Sermayeye karşı direnmiş ve Firavni bir finans sisteminin parçası olmamıştır. Belam’a iltifat etmemiş ve böylece islamizasyon politikalarından nefret etmiştir. Temsilini Firavun’un yaptığı siyasal şirke en büyük darbeyi indirmiştir.

Hz. Musa’nın yetişme tarzı Müslüman ailelere şu duyuruyu yapmaktadır: Çocuklarınızı tevhidin esasları üzerine öyle yetiştirin ki firavunların ne rejimleri, ne kurumları, ne de onlardan elde ettikleri dünyalıklar yavrularınızı İslâm’dan koparmasın. Sistem, çocuklarınızı kendisinin bir parçası yapmasın.

Esefle belirtelim ki Müslümanların çocukları uygulanan eğitim modellerinin bir parçası olarak “dünya vatandaşı” şeklinde yetiştirilmekte ve onlar da bu duruma razı olmaktadırlar. Genel durum böyledir. Dünya vatandaşlığı, eğitimde milliliğin karşıtıdır. Yükselen kapitalist değerlere göre vaziyet almadır. “Dünya vatandaşı” olmanın arka plânını ve felsefi altyapısını veliler bilmemektedirler. Bu ifade reddi kimlik üzerine inşa edilmiştir.

Müslümanların vahiy eksenli bir eğitim-öğretim sistemleri ve kurumlarının olmayışı onları İslâm dışı kurumlara karşı dirençsiz kılmaktadır. Bütün bunlara rağmen Müslümanların eğitim ve öğretimde özgün arayışlara girmeyişleri de ayrı bir garabettir. Unutmayalım ki dünyadaki her eğitim sistemi, çocuklara bir hayat tarzı/din seçtirmek üzerine bina edilmiştir. Seçtikleri hayat tarzı/dine göre kimlik kazanan bu kişiler gerçekten Müslüman kalabilecekler mi? Bu sorunun cevabını Müslüman anne-babalar vermelidirler. Bu sorunun vebali ise islamizasyon politikalarıyla Müslümanları istismar eden siyasetçileredir.

Müslümanlar Musa Peygamber kıssasını ve çocukluğunu iyi anlasalar ve gereğiyle amel etselerdi İslâm dünyasında ideolojik bir hâkimiyet olmazdı. İdeolojileri dinleştirmezler ve kurucularına resmi ideolojinin dayatmasıyla ilah gibi bakmazlardı. İdeolojik kabullenmelere göre kitlesel irtidatlar yaşanmazdı. Gençlerimiz İslâm’ın dışındaki bir dünya görüşüne umut bağlamazlardı. Bu kısa hatırlatmalardan sonra Müslümanların çocuk eğitimi çerçevesinde Musa Peygamber’le ilgili ayetleri yeniden okumaları ve yapılan tavsiyeler etrafında uygulanabilir bir eğitim metodu geliştirmeleri Müslüman anne-baba kalabilmeleri için hayati bir önem taşımaktadır.

Tavsiyemiz, Hz. Musa Peygamber kıssasını bir de bu gözle okumalarıdır. Firavun’un, Belam’ın, Haman’ın ve Karun’un sosyal ve siyasal hayattaki karşılıklarını bularak kıssaya yaklaşmalarıdır. Şayet bunu yapmayacak olurlarsa ayetteki şahıslar tarih içinde dondurulmuş olur ve vahiy tarihselleştirilir. Bir sapık da çıkar ve cahilce; “Kur’an bize bir şey demiyor” iddasında bulunabilir.

[1] Bk. Şuara 26 / 18.
[2] Karun’un serveti ve zenginliği için bk. Kasas 28 / 76-82.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir