Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Cumartesi, Nisan 20, 2024

Avrupa Değerleri

İkinci dünya savaşından sonra oluşan görece dinginlik ortamında Avrupalılar bir değerler sistemi oluşturdular. Bunlar insani değerlerdi. İnsan Hakları el üstünde tutuluyor gibiydi. Nazizm ve faşizm yasaklanmış, ırkçılık lanetlenmişti. Stalinizm hariç otoriter sistemler yıkılmış, parlamentolar saygınlık kazanmıştı. Doğrusu 2000 öncesi yıllarda ben de bu değerlere inanmıştım. Hala inanırım da bunları ‘Avrupa değerleri’ olarak kabullenmiştim diyeyim.

Meğer Avrupalılar bu değerleri savaş sonrası yıkıntıları yok etmek ve Avrupa’yı yeniden imar etmek için, sömürgelerden gelen gelirlerle kendi insanlarına görece bir ‘refah toplumu’ yarattıkları için benimsemişler. Oysa kazın ayağı perdeliymiş. Avrupa değerlerinden birisi de bencillik imiş.

Bu bencillik Avrupa’da eskiden ezelden vardı aslında. Doğunun verici, hoşgörülü, paylaşımcı kültürüne karşı Avrupalılar bir ‘Alman Usulü’ icat etmişlerdi. Ama 1950-2000 arasında diğer Avrupa değerleri revaçta olduğundan bu pek göze batmıyordu. Hatta makul de geliyordu.

Lakin üçüncü milenyumun başlangıcıyla beraber önemli bir değişim doğdu. İnsan haklarına fazla inanan sömürgeler dik başlılaştı. Avrupa halkları da bu hak hukuk, demokrasi konusunu fazla abarttılar. Toplumsal maliyet arttı. Nüfuslar yaşlandı. Batı ekolünü temsil eden Avrupa, ABD ve Kanada’nın teknolojik gelişmişlikleri birden eskiyiverdi. Yeni teknolojilerin yerleşmesi önemli maliyet artışı getirdiğinden batılı ekonomilerin yenilenmesi yavaşladı. Bu durum 2008 mali krizini üretti. Avrupa için deniz, kum ve güneşli yaz günleri yerini soğuk sonbahar yağmurlarına bıraktı.

Kış geliyordu. Avrupalı bundan çık tedirgin oldu. Önce gözünü evdeki halayıklara çevirdi. Bunlar gözüne batmaya başladı. Irkçılık yeniden hortladı. Otoritarizm güç kazanmaya başladı. Bunları savunan siyasi görüşler gelişme kaydetti. Üstüne üstlük sömürgelerde yaşam standartları çok düşük olan yoksul halklar Avrupa’ya karşı yeni bir kavimler göçü başlattı. Avrupalı iyice ürktü. Roma’nın sonu rüyalarına girer oldu. Sınırlarına jiletli teller gerdi.

İşte bütün bunlar sonucunda artık ne insan hakları hatırlanıyor ne de insani değerler. Ara sıra fısıltılarda duyduğumuz oluyor. Ama Avrupalı, alıştığı yaşam tarzını sürdürmek uğruna can derdine düştüğünden hiç kimseyi düşünecek, hiç kimseye merhamet edecek halde değil. Haçlı seferleri dönemine geri döndüler.

İşte bu yüzden Yunanistan’ın göçmenlere yönelik vahşiliklerine göz yumuyor, hatta teşvik ediyorlar. Batı Akdeniz’de gözlerinin önünde batan göçmen gemilerine duygusuz gözlerle bakıyorlar. Suriye, Yemen ve Irak’taki insani dramı, Mısır’daki darbeyi görmezden geliyorlar. Sırf kalkınıyor, baş kaldırıyor diye Türkiye’deki gelişmeyi ezmek istiyorlar. Ve şimdi de salgın aşısı konusunda tutumlarını açıkladılar. AB’den yoksul ülkelere yeni tip koronavirüs (Kovid-19) aşılarını gönderemeyeceklerini söylediler. İnsanmış değermiş artık Avrupalının hiç umurunda değil. Sadece kendileri için olmaya karar verdiler.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir