Yörünge Dergisi

"Türkiye’nin Entelektüel Aklının Buluşma Noktası"

Perşembe, Nisan 25, 2024

Melek İpek, Nurcan Serçe ve Hakkaniyet

Melek İpek konusunda itirazlarımı dile getirdiğimde ciddi bir tepkiyle karşılaşmıştım.
Dediğim şuydu: Bir insanı öldüren kişinin cinayeti neden işlediğine odaklanmanız normaldir. Normal olmayan şey katil, kadın olduğunda cinayete giden sürecin; katil, erkek olunca sadece sonucun dikkate alınıyor olmasıdır.

Bunun en açık göstergesi evladına uyguladığı şiddetle kanımızı donduran Nurcan Serçe oldu. Masum evladına uyguladığı şiddet ortadayken “belki de kadın bu şiddete mecbur kalmıştır. Kocası ona çok kötü davranıyordur kimsenin içini bilemeyiz” diyenler çıktı ortaya. Böyle bir ihtimal var mıdır? Evet vardır..

Bu tutuma tek şartla hak verilebilir o da katil/şiddet uygulayan erkek olunca da “kimsenin içini bilemeyiz” denilebilmesidir.

Karısını öldüren erkeği cinayete götüren sebeplere de Nurcan Serçe veya Melek İpek vakalarında olduğu kadar odaklanabiliyorsanız siz dürüst ve tutarlı bir tavır takınıyorsunuz demektir. Aksi taktirde kadının melekleştirildiği erkeğin şeytanlaştırıldığı feminist modern dünyanın kölesi olmuşsunuz demektir.

Bana göre her şiddet ve cinayet olayı cinsiyet farketmeksizin iki boyutlu ele alınmak zorundadır: Olaya giden süreç ve olayın sonucu. Süreç boyutunda önleyici müdahaleler eğitim, arabuluculuk, maddi ve manevi yardımlar; olayın sonucunda da olaydan etkilenenlere travma sonrası terapiler, maddi ve manevi yardımlar devlet eliyle en yetkin kişilerce verilmeli.

Şuan için olaydan önce sadece polisiye tedbirler (evden uzaklaştırma, tedbir nafakası vs) var. Bu tedbirler maalesef tarafları birbirine karşı daha da bileyliyor. Polisiye tedbirler elbette gereklidir ancak çözüm onlarda değil eğitimlerde, akrabaların da içinde bulunduğu arabuluculuk heyetlerinde, şiddete neden olan alkol, uyuşturucu ve maddi manevi sıkıntıların engellenmesindedir. Bahsini ettiğim eğitim faaliyetleri çok ama çok yetersiz ve etkisiz. Polisiye tedbirlere ayrılan enerjinin onda biri bu tarz tedbirlere harcansa inanın çok daha farklı bir tablo çıkar karşımıza.

Bu yazdıklarım yargıyla ilgili değildir. Sivil insanların yaklaşımlarıyla ilgilidir. Yargı olay olduktan sonra zaten tahrik, nefsi müdafaa gibi kavramlarla olaya bütüncül bakmaya çalışıyor. Bu onların işi. Sadece bu çalışmaları daha fazla detaylandırıp titiz yapmalarını talep edebiliriz. Benim gündeme getirdiğim şey olaydan öncesidir. O da daha çok Aile, Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Bakanlığı ile ilgilidir.

Hakkaniyetli ve insaflı duruş herkese ve her topluma lazım.

Daha Fazla

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir